Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '15

 
Kategori
Spor
 

Galatasaray'ın hükmen yenilgisi; işler gerçekten böyle mi yürüyor?

30.11.2015 tarihli TBF Yönetim Kurulu kararının 2. Maddesi şöyle yazıyordu.

28 Kasım 2015 tarihinde oynanan Galatasaray-Fenerbahçe (KBSL) müsabakasında Fenerbahçe kulübü tarafından yapılan itirazın incelenmesi sonucunda, Galatasaray takımının sahada mevzuata aykırı takım kadrosu ile yer aldığı anlaşılmakla hükmen mağlubiyetine karar verilmiştir.

Bu açıklama sonrasında Galatasaray tarafından beklendiği üzere büyük bir tepki geldi, ertesi gün Başkan basın karşısına geçip; kelimenin tam anlamıyla esip gürledi.

Galatasaray’ın manşet anlamında ön plana çıkan vurgusu;

“Parkede kazandığımızı masa başında kaybetmeyeceğiz!”

“Bırak git Harun!”

“Federasyonu Fenerbahçe yönetiyor!”

Federasyonlar öyle ya da böyle kulüplerin temsilcileri tarafından oluşturuluyor ve zaman zaman bunlar başkanlık düzeyinde temsil edilebiliyorlar.

Buna en güzel örnek Haluk Ulusoy ve Lütfi Arıboğan olarak gösterilebilir sanırım. İlginç olan bu iki ismin de geçtiğimiz yaz başında yapılan federasyon seçimlerinde aday olmasıdır. 

26 Mayıs 2015 tarihli yazımın başlığı Haluk Ulusoy’un gol sevinci’ydi. (*)

Haluk Ulusoy’un bir takım taraftarı olarak Galatasaray’ın şampiyonluk maçında Beşiktaş’a gol attığında sevinmesinde herhangi bir tuhaflık yoktu kuşkusuz; sorun aynı kişinin birkaç hafta sonra yapılacak Federasyon seçimlerinde başkanlığa aday olmasıydı.

Şu soru insanı rahatsız etmez miydi?

“Tuttuğu takım gol attığında sıradan bir taraftar gibi kendisinden geçebilen bir kişinin federasyon başkanı olduğunda tarafsız kalması ne kadar mümkün olabilir?”

Veya;

“Haluk Ulusoy, Galatasaray’a bun kadar tutkuyla bağlıyken, Başkan olduğu yıllarda ne kadar tarafsız kalabilmişti?”

Sayın Dursun Özbek, Fenerbahçe’nin başvurusu üzerine yönetmeliklerde açıkça ifade edilmiş bir maddeye dayanılarak alınmış bir karar üzerine isyan ediyor; “Federasyonu Fenerbahçe yönetiyor!”

Öyle mi oluyor bu işler, diye sormadan edemiyoruz.

3 Temmuz sürecinin “şans eseri” bir ay önce yönetimine girmiş federasyon çalışanları Lütfi Arıboğan ve Ebru Köksal ile Federasyon ve UEFA’nın Hukuk Müşaviri İlhan Helvacı taraftarı oldukları Galatasaray haklarını koruyarak ve onun lehine oluşacak duruma göre mi çalışmışlardır?

Aldıkları kararlarda öncelikle Galatasaraylı olmaları mı belirleyici olmuştur?

Yoksa;

“Galatasaray taraftarı olan federasyon üyeleri görev yaparken tarafsız ancak Fenerbahçeliler, Fenerbahçe adına mı çalışmaktadır?”

Bu mudur?

Şimdi Dursun Özbek neye karşı itiraz ediyor buna bir göz atalım.

Bir an olsun, hafta sonu Galatasaray-Fenerbahçe Kadın Basketbol maçı oynandığını unutalım.

Türkiye'de kriz çıkardı, Avrupa'da oynayacakKonu Lynetta Janae Kizer’ın hangi lisans ile sahaya çıkacağıdır. Çünkü sporcu çifte vatandaşlığa sahiptir.

Süreci başından sonuna kadar en iyi takip etmesi gereken kurum öncelikle Galatasaray Kulübü olmalıdır.

Neden?

Galatasaray, sporcuyu Avrupa’da oynatabilmek için FIBA’ya başvuruyor.

FIBA başvuruyu şu gerekçe ile kabul etmiyor. Kabul etse zaten konu bu kadar büyümeyecek. 

Sporcunun daha önce Amerikan Basketbol Milli takımlarında yer almış olması gerekçesiyle 23 Kasım 2015 tarihinde FIBA’ya Avrupa kıtası ülke vatandaşı olarak yapmış olduğu lisans başvurusu kabul edilmemiş ve sporcunun sadece Avrupa Kıtası dışı (ABD Kimliği ve ABD Vatandaşı olarak çıkarılan) sporcu olarak lisans alabileceği FIBA tarafından kulübe bildirilmiştir(**)

Ancak; Galatasaray Spor Kulübü sporcuyu, bu bilgiye haiz olarak Bosna Hersek vatandaşı kimliği ile tescil edilmiş lisansıyla 15 Kasım 2015 tarihinde Kayseri’de AGÜ-Galatasaray müsabakasında oynatmıştır.(**)

TBF’nin ilgili yönetmeliğini okuyalım mı?

21. Birden Fazla Vatandaşlık Hakkına Sahip Sporcuların Transfer İşlemleri Birden fazla vatandaşlık hakkına sahip sporcular ilk tescilde hangi vatandaşlık haklarını kullanmak istediklerini noter kanalıyla yazılı olarak beyan ederler. O tarihten sonra Federasyon nezdindeki tüm işlemleri bu beyanlarına dayalı olarak yapılır. Herhangi bir nedenle ilk tescil yaptıkları tarihte bu beyanı vermeyen ve birden fazla vatandaşlık sahibi olan sporcular için ilk tescil oldukları vatandaşlığa bağlı olarak işlemler sürdürülür ve hiçbir şekilde değiştirme yapılamaz. Bu durumdaki sporcular, ilk tescili yaptıkları vatandaşlık haklarını kazandıklarını gösteren belgeler ile birlikte, Federasyon nezdindeki işlemlerini hangi vatandaşlığa bağlı olarak sürdüreceklerini, ilk tescil dönemi öncesinde noter kanalı ile bildirirler. (***)

TBF diyor ki; benden lisans çıkarmak istiyorsan hangi vatandaşlık hakkını kullanmak istiyorsan bunu bildir, eğer herhangi bir bildirimden bulunmazsan; Noter kanalıyla sporcu tarafından yapılmış bir bildirim yapılmadığı için sporcunun ilk tescil işlemi kulüp tarafından FIBA nezdindeki başvuru evrakları dâhilinde ve lisans işlemlerini takip eden Galatasaray Spor Kulübü yetkili basketbol yöneticisinin de bilgisi dâhilinde Bosna Hersek vatandaşı olarak yapılmış ve kulübe bu yönün açıkça yer aldığı lisansı teslim edilmiştir.(**)

TBF için ilk tescilde hangi ülke vatandaşı olduğundan önce kulübün hangi yönde yaptığı müracaat önemlidir.

Galatasaray Kulübü TBF’ye ve FIBA’ya farklı zamanlarda bildirimlerde bulunmuş olmalı; TBF’den lisans alıp ligde oynatmış ancak FIBA’dan reddedildiği için bu sefer ikinci kez lisans için TBF’ye farklı bir ülke vatandaşı olarak başvuruda bulunmuştur.

Buraya kadar olan biten tamamen Galatasaray Kulübü’nün bilgisi dâhilindedir.

Yani Galatasaray Kulübü eğer “yönetmeliği biliyorsa” aslında sporcu için “ikinci lisans talebinde bulunmaması” gerekmektedir.

Birden fazla vatandaşlık hakkına sahip sporcuların ilk tescil edildiği uyruğunun bir kez daha değiştirilemeyeceği diğer bir değişle aynı sezonda ikinci lisans kullanılamayacağı kulüplerimizce de bilinmesi gereken bir mevzuat hükmüdür.(**)

İkinci lisans talebi geldikten sonra bu sefer top TBF’ye geçmiştir.

Bu mevzuat hükümlerine en fazla hâkim olması gereken kurum olan Federasyonun, FIBA’nın atlamadığı bir konuyu nasıl olup da görmezden gelip ikinci lisansı çıkartması hem büyük bir hata hem de skandal niteliğindedir.

Parkede kazandığını masa başında kaybetmeye isyan eden Galatasaray Kulübü gibi bizim de burada kafamıza takılan bir şey oluyor kuşkusuz.

Galatasaray Kulübü ikinci sefer lisans işlemini yaptıramayacağı bir sporcuya ikinci kez lisans alarak daha parkeye çıkmadan masa başında sehven veya bir başka şekilde kendisine avantaj sağlayacak bir hamle yapmış olmuyor mu?

Yani daha sporcular parkeye çıkmadan zaten masa başında bir hamle yapılmış olmuyor mu?

Dursun Özbek’in aklına gelen ilk şey, bu olayda bir kasıt olduğu ve Galatasaray’ın haklarının masa başında yapılan bir operasyon ile yendiği oluyor.

Buradan hareket edip, demek ki herkesin böyle işleri masa başında çözme tavrı var, o zaman diğerlerinin de aklına Galatasaray’ın bunu bilerek yaptığı gelmez mi?

Burada kendisi için avantaj sağlayan kimdir?

Samimiyet, dürüstlük ve doğruluğun ölçüsünü neye ve kime göre değerlendireceğiz?

"Galatasaraylılar genel olarak mevzuat bilmediklerinden yıllardır sürekli hatalı, yanlış, farklı formalı oyuncular oynatarak hep sehven hata yaparlar; Fenerbahçelilerse mevzuatlara çok hâkim olduklarından işleri masa başında bitirip hep arkadan dolanarak çözerler," mi diyeceğiz?

Genel ölçümüz bu mu olacaktır?

Normal şartlarda adı geçen sporcuya ikinci kez lisans çıkaramayacağı için oynatamayacağından kadrosunda bulunduramayacak Galatasaray bir şekilde boşluktan(?) yararlanıp lisans çıkardığında ve parkede oynayacak hale getirdiğinde bu iş masa başında bitirilmiş olmuyor mu?

Şimdi Galatasaray Kulübünün şunu kamuoyuna açıklaması gerekir.

Galatasaray; Federasyonun açıklamasında belirtildiği şekliyle Lynetta Janae Kizer’a bir sezonda ikinci sefer lisans tescili yapılmayacağını bilmiyor muydu?

Eğer bilmiyorsa;

Avrupa kupalarında mücadele eden hatta bu anlamda müzesinde bir de kupa bulunan Türkiye’nin en büyük kulüplerinden birinin mevzuattan bu kadar bihaber olmasının öncelikli olarak sorumlusu kimdir?

Mevzuatı, kendi kulübü dışındaki sporcuların durumlarını takip edecek kadar bilgi sahibi olan Fenerbahçe midir suçlanması gereken?

Ya da,

Ortada böylesi bir durum varken TBF’nin gözünü kapatıp hiçbir şey olmamış gibi hareket etmesi mi beklenmeliydi?

Mevzuatı bilmemek tuhaf değil midir?

Nasıl açıklanmalıdır?

Galatasaray, spor kamuoyundan nasıl bir ayrıcalık bekliyor?

Hadi diyelim yönetmeliği bilmiyordu, öğrendikten sonra sürecin ne şekilde yönetilmesi gerektiğini düşünüyor?

Peki, şimdi şu sorunun cevabını arayalım?

Federasyon Başkanı olarak Harun Erdanay değil de Lütfi Arıboğan seçilmiş olsaydı yönetmelikler nasıl yorumlanacak ve karar verilecekti?

İşler gerçekten bu şekilde mi yürüyor?

 (*)http://www.milliyet.com.tr/uzay-gokerman-haluk-ulusoy-un-gol-sevinci--2064610-skorer-yazar-yazisi/

(**)http://www.tbf.org.tr/detay/2015/12/01/kamuoyuna-duyuru

(***)http://www.tbf.org.tr/docs/default-source/mevzuat/yonergeler/sicil-lisans-yonergesi-2015-2016.pdf?sfvrsn=6

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..