Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '08

 
Kategori
Futbol
 

Galatasaray'ın mucizevi şampiyonluğu

Galatasaray'ın mucizevi şampiyonluğu
 

Galatasaray futbol takımı, 2007-2008 sezonunun son maçını da kazanarak çok zorlu bir maratonu hakkıyla şampiyon olarak bitirdi. Futbol sporunun fakir çocukların zenginlik düşlerinin ana teması olduğu Türkiye gibi mentalite çelişkileriyle dolu bir ülkede, yapılan bütün yanlışlıklara, haksızlıklara, vefasızlıklara ve ekonomik sıkıntılara rağmen, üstüne üstlük teknik direktörsüzlüğe ve milyonlar ödenerek transfer edildiği halde çorbada tuzu olmayan, sahada "hayalet" gibi dolaşan yabancı oyunculara rağmen hem şampiyonluk kupasına hem de Avrupa Şampiyonlar Liginde oynama hakkına tekrar sahip oldu. Koyu bir Galatasaraylı olmanın çok ötesinde bir eğitimci olarak benim ilgimi çeken konu, Galatasaray'ın bu kadar çok "olumsuzluk"tan mucizevi bir şekilde nasıl "olumlu" sonuca ulaştığıdır. Bu kadar yanlışın içinden nasıl doğruya ulaştılar? Bizce, Türk insanı bu soruların cevaplarını çok iyi analiz etmelidir. Sezar'ın hakkını Sezar'a vermelidir...

Galatasaray futbol takımı Türkiye gerçeklerinin çok ötesinde bir "takım ruhu"na sahip. Bu ruhunu kaybettiği anda bocalama dönemleri yaşıyor. Sezon başında, geçen yıldan gelen cezası nedeniyle ilk beş iç saha maçını da dışarda oynamak zorunda kaldı. Yönetim sorunu, transfer sorunu, para sorunu, büyük umutlarla çuval dolusu paya alınan yabancı futbolcuların sakatlıkları, tecrübeli futbolcuların kişilik sorunları, maçlara gelen seyirci kalitesindeki düşüklük ve neden olduğu başağrıları, Avrupa ve Türkiye kupa maçlarındaki düşkırıklıkları yanısıra, yöneticilerin yaptığı "Türk usulu", "arabesk zihniyetli yamukluklar"a çok bozulan ve kendine özgü prensipleri olan Alman teknik direktör Feldkamp'ın ani istifası, hemen ardından, Cevat Güler hoca ve ekibinin takımın teknik sorumluluğunu almaları... derken Galatasaray 17. defa şampiyon. Spor medyası ve futbol camiası bu açıklanması zor mucizeyi daha çok konuşacak...

Akşam gazetesinin Galatasaray'ın şampiyonluğuyla ilgili ilk yorumu şöyleydi: <ı>"Galatasaray'ın şampiyonluğu ile birlikte, Cevat Güler de tarihe geçti. Feldkamp'ın 5 Nisan'daki sürpriz istifasının ardından, Burak Dilmen ve Nezih Ali Boloğlu'ndan oluşan teknik heyetle sorumluluğu üstlenen Güler, sezon sonunda şampiyonluğa ulaşmanın gururunu yaşadı. Son 6 haftada Cevat Güler önderliğindeki teknik heyet yönetimindeki Galatasaray, aralarında Fenerbahçe'nin bulunduğu bütün maçları kazanarak, mutlu sona ulaştı. Ligin 50 yıllık geçmişinde ilk kez bir takım, teknik heyetinde sezon içinde değişikliğe gitmesine rağmen şampiyonluğa ulaşmayı bildi."

Milliyet gazetesi de<ı> "Bu zafer unutulmaz.... Adnan Polat, başkanlık koltuğuna oturduktan sadece 49 gün sonra şampiyonluk mutluluğu yaşadı. 50 yıllık lig serüveninde ilk kez bir takım teknik adam değişikliğine rağmen mutlu sona ulaşırken Cevat Güler tarihe geçti. Sezon boyunca yaşadığı bütün olumsuzluklara rağmen ezeli rakipleri Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın yanı sıra Sivasspor’u da geride bırakarak mutlu sona ulaşan Galatasaray unutulmaz bir şampiyonluğa daha imza attı. " şeklinde yorumlamıştı.

Cevat Güler hoca ve yeni kulüp başkanı Adnan Polat aslında bugün ulaşılan mucizevi başarıyı bir ayağı çukurda' denilen Feldkamp'a ve yürekten inanıp israrla şans tanıdığı Galatasaraylı genç oyunculara ve gözünü kırpmadan krampona kafasını koyan, gladyatör gibi top oynayan, başkaları tarafından adam yerine konulmadığı gerekçesiyle kendince bir onur mücadelesi veren Servet'in Kanije Savunması’na borçludurlar. Cevat hoca ve ekibi de futbolcuları ve Galatasarayı iyi tanıdıkları için o zamana kadar uygulanan sistemi baz alarak yola devam ettiler. Bu çok riskli adımı onlar başarıyla sonuçlandırdılar. Sezon başında ve ortasında kazanılan puanlar da, bugün kazanılan başarıda hak sahibidir. Türk gençleri, Alman ekolünün "disiplin"i ve "takım oyunu"yla kendi kültürünün temelinde yatan 'büyük sorunlara rağmen hayatta kalma yeteneği'ni birleştirince bir 'inanılmaz'a ve ardından da bir düzine 'rekor'a imza attılar. Kredileri yanlış kişilere vermemek ve paraları sokağa dökmemek, hem bu kazanılan başarıda emeği olanlara vefa açısından, hem de gelecek başarılar için önemlidir.

Galatasaray'ın bugün geldiği nokta, daha önce "Galatasaray, Feldkamp ve Türkiye gerçeği"(*) adlı yazımda, Feldkamp ve Galatasaray futbol takımıyla ilgi olarak yapmış olduğum sentezimin ne kadar doğru ve yerinde yapılmış olduğunu kanıtlıyor. Avrupa liglerinde oynayan Türk (asıllı) futbolcuların ulaştığı başarılar, Türk milli takımına, bu yıl organize edilen Avrupa Şampiyonası'na katılma yolunda büyük katkılarda bulunmuştur. Fatih Terim, Galatasaray'daki futbolculuğu ve teknik direktörlüğü sırasında, Jupp Derwal ve Feldkamp gibi yaşlı kurtlardan çok şey öğrendi. Kupayı getiren Cevat Güler de, Terim ve diğer genç teknik adamlar gibi kendini yetiştirme şansı buldu. Türkiye, elindeki başarılı yerli ve yabancı teknik adamları ve genç yetenekleri en iyi şekilde kullanmak zorundadır. Başarıların devamı için bir "sistem" ve "ekol" oluşturulması artık şart olmuştur. Takım oyunu oynayabilecek, arkadaşlarını yönlendirebilecek, bir işi başladığı gibi bitirebilecek "tutarlı bir sporcu kişiliği" yaratmak zorunluluğu ortadadır.

Hakan Şükür, Türk futboluna geçen emeğiyle yukarıda belirttiğim sporcu kimliğine yaklaşmakla beraber, kendisinin bu kadar tecrübe ve başarısına rağmen, takımını çeşitli şekillerde yıprattığı da bir gerçektir. Yani, Türkiye şartlarında bir Hakan Şükür gerçeği de aslında bir başka mucizedir. Çünkü içinde geliştiği ortam, Atatürk'ün tarif ettiği "Türk sporcusu" kimliğini kazanmasına engel olmaktadır. Ama unutulmamalı ki, o da Galatasaray mucizesinin bir parçasıdır. Takımıyla büyüdüğü sürece kendisi de büyümüştür ve büyüyecektir. Hakar Şükür'ü yaratan Galatasaray futbol takımıdır. Bu gerçek, Hasan Şaş gibi diğer tecrübeli futbolcular için de geçerlidir.

Galatasaray şampiyon olmuştur. Hem de bileğinin hakkıyla. Bu başarıda tamamen sahadaki Türk sporcusunun alınteri ve emeği vardır. O nedenle, Galatasaray yine Türk futbolu ve Türk insanı için gurur kaynağıdır. Galatasaray'la sadece sevdiğim bir spor kulübü olması açısından değil, bir "Türk markası Avrupalı" olması ve Türkiye'yi "parasıyla" değil, "yüreğiyle" dünyaya kanıtlaması ve tanıtması bakımından gurur duyduğumu ifade etmek istiyorum. Bugünkü şampiyonluk, Türk gençliğine ve Atatürk'e bir armağandır... Hepimize kutlu olsun.

Davasında haklı olanlar ve onun için azimle çalışanlar başarmaya mahkumdur... Unutmayın.

Alp İçöz
Eğitimci Yazar

JOURNALTA
The Journal of Turkish Americans

Copyright © Alp Icoz 2008

(*) Galatasaray, Feldkamp ve Türkiye Gerçeği
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=67143

 
Toplam blog
: 52
: 1767
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

"İnsan, aslinda gönül gözüyle görmeli dünyayı. Herşey, o iç dünyanin merkez olduğu kişiliğine şek..