Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Şubat '14

 
Kategori
Futbol
 

Galatasaray’ın penaltısı, Beşiktaş’ın kiralık Dany’si var!..

Galatasaray’ın penaltısı, Beşiktaş’ın kiralık Dany’si var!..
 

“Derbi” dediğin böyle mi olur?

Bizde, böylesi maçlarda, güzel/ etkili futbol beklemek, beklemenin ötesine gidemiyor. Dün, TT Arena’da gördüğümüz futbol da, bunun son örneği sayılır.

Yerini bulmayan paslar, onsekize gönderilen, havaya giden toplar...

O anki beceri eksikliği...

Zamandan çalmak için oyalanmalar...

Sonrası, sonuç?

Galatasaray, ilk yarıda penaltıdan kazandığı golle, Beşiktaş’a bir haftalığına geçen “ikincilik koltuğu”nu geri aldı.

Galatasaray, bu maça gelinceye değin, TT Arena’da oynadığı 10 Süper Lig maçında yenilgi yüzü görmemişti.

(10 maçın dökümü:

İlk yarıda 8, ikinci yarıda 2 maç...
Yenilgi yok; 8 galibiyet, 2 beraberlik var.
İlk yarıdaki maçlarda atılan 12, yenen 7 gol...
2 beraberlik de 1-1...
İkinci yarıdaki 2 maçta yenen gol yok, atılan 9 gol var.
3 maçı gol yemeden 2-0, 6-0, 3-0 kazanmak...)


*****

Fırsatlar, fırsatlar!..

Fırsatlar, Beşiktaş’ın ayağına geleceği kadar geldi. Ama geldiği gibi de, fırsat olmaktan çıktı. Hemen tümü, o anki beceri eksikliğinden harcandı gitti.

Beşiktaş, Galatasaray’ı etkisiz yakalamışken bundan yararlanmasını bilemedi.. O penaltıdan gelen gol de olmasaydı, Galatasaray’ın gol atacak durumu yoktu.

Bir yanda, sürekli ofsayta düşen Burak Yılmaz, oynamak yerine dinlenen bir Drogba...

Orta alandan gelenlerin de “gol pozisyon”dan uzak oluşları, Tolga Zengin ya da Cenk Gönen'i zor durumda bırakacak vuruşların olmayışı, gol atmanın zor olduğunu gösteriyordu.

Beşiktaş’ın yeni, ama kiralık oyuncusu Dany’nin o penaltıya yol açan acayip dalışı da olmasa ve Selçuk İnan, tribünleri “Goooool” diye ayağa kaldırmasa, acaba başka gol olur muydu?

(Mancini, Galatasaray’ın etkisiz ve tutuk oluşunu, hafta içinde oynanacak Chelsea maçının kafalarda olmasına bağladı.)

Beşiktaş, Galatasaray’a oranla daha istekli, zaman zaman da etkiliydi. Ama onlarda da, Galatasaray’da olduğu gibi, yerini bulmayan paslar, “boş” ortalar, “gol kokusu” bile taşımaktan uzaktı. Gol olacak durumlar vardı; ama gol atacak yoktu.

Fernandes, ikinci yarıda bir umut oyun alındı. Gel gör ki, oyunu yönlendirecek güçten uzaktı.

Görüldü ki etkili, istekli oynayana değil, gol ya da daha çok atana yazılıyor 3 puan.

*****

Maçta ilginçlikler de vardı:

Cüneyt Çakır’ın, Semih Kaya’nın elin sıkması; Almeida’nın, başını okşaması...

Bunlar, birer kutlamaydı. Çünkü Cüneyt Çakır, topun dışarıya çıktığı bir pozisyonda ters karar verince, Semih Kaya, topun kendisinden çıktığı söyledi.

Semih, “sahte kâr” ardında koşanlara örnek olur mu?

Olmaz, olamaz; o sadece kendisi olur. Dün olduğu gibi...

Sakatlanan Tolga Zengin’in yerini alan Cenk Gönen'in, son dakikalara girildiğinde bir çarpışma sırasında baygınlık geçirmesi, uzun bir tedaviden sonra kaleye dönmesi...  Doktorların, ne olur ne olmaz kaygısıyla, kale arkasında “nöbet” tutması...

Niye mi?

Cenk Gönen, oyuncu değiştirme hakkı kalmadığı için, sağlığı tehlikeye atılarak, kalede tutuldu. Puanın, futbolcu sağlığından daha önemli olduğu gösterildi, ne yazık ki...

Ayrıca, ne yazık ki, çarpışma dediğimiz o sakatlanma durumunda Burak Yılmaz, daha dikkatli olamaz mıydı?

*****

Beşiktaş’ın “ikincilik koltuğu”nda oturması bir hafta sürdü.

Beşiktaş, bir adım önünde olduğu Galatasaray’ın iki adım gerisine düştü.

Kazanan Galatasaray’ın gözü,  yarın akşam Elazığ’dan gelecek görüntülerde olacaktır.

Fenerbahçe’nin Elazığ’da alacağı sonuç, merak edilmesin ne yapılsın?

Son söz:

“Sahte kâr” ardında koşmanın, bir de gol geliyorsa, hoş karşılandığı bir yerde, Semih Kaya’nın örnek davranışını başka “yanlış kararlar”da görmek acaba mümkün olacak mı?
 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com







 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..