- Kategori
- Spor
Galatasaray ıslıklarından, ''Arkadaş Islıkları''na...
Galatasaraylılığın onuru...
Bence tüm Galatasaraylılar o meşum geceden sonra bir araya gelmeli ve bunca hakaret ve aşağılamanın ardından, artık armasına sahip çıkmalı!... 1923 yılında, Galatasaray mektebinin resim sınıfında yaptıkları o meşhur kongrenin ateş ve heyecanını bir kez daha yüreklerinde hissetmeli!...
Önce ranta manta bulaşmayacak, ''ruhen Galatasaraylı'' sağlam, centilmen bir başkan seçmeli... Ve sonra ülke çapında bir bağış kampanyası başlatmalı... Ali Sami Yen'in, varolan yönetimce, tüzüğe ters düşüp korunamayan adını ve fedakar başkan Özhan Canaydın'ın aziz hatırasını korumak için de bir şeyler yapmalı!...Önce, eski Ali Sami Yen Stadı arazisinin, kullanım haklarını ucuza kapatanlardan ve kapattıranlardan hesap sorarak işe başlamalı!... Adı Seyrantepe'den mekanik bir şekilde Arslantepe'ye evrilen ve projesi kuşa çevrilmiş adı bile ucube, bu staddan da, bir an önce kurtulmaya çalışmak için yeni bir, ''Ali Sami Yen Stadı'' yapma yollarını aramaya başlamalı!... Doğal ki o ruhu koruyabiliyorlarsa...
Ve bence koruyorlar!...
Ben bir Galatalı ve babadan Galatasaraylı bir Beşiktaş'lı birey olarak, gücümce katkı sunmaya şimdiden hazırım...
Prof.Dr Süheyl Batum, Galatasaray Lisesi mezunu ve doğal olarak, koyu bir Galatasaray taraftarı... O gece için, bir Galatasaraylı olarak şunları söylüyor:
''Ben Galatasaray Lisesi mezunuyum. Yıllarca deplasmanda maçlara gittim. O gece de oradaydım. TOKİ Başkanı konuşmasında, Galatasaray’ın eski yönetimine yönelik; ‘ Sevgili Galatasaraylılar; Ali Sami Yen’in aciz yönetimi vardı, parasını ödeyemiyordunuz’ dedi. Bu sözlerin üzerine, stad ayaklandı. Yavaş yavaş 30 bin kişi ıslıklamaya başladı. Tabii TOKİ Başkanı, Başbakan beni ne çok sevmiştir diye düşünmüş olabilir.”
“Stada bir girdik sanki Galatasaray’ın gecesi değil de iktidarın gecesi hazırlanmış gibiydi. TOKİ, Telekom bayrakları asılmış. TOKİ’nin aklına gelmemiş. Taraftarlar açtı Galatasaray bayraklarını... Galatasaray Başkan’ı bile Türk Telekom Arena diyor konuşmasında, 2 tane küçük Galatasaray bayrağı asılmış, ekrandan TOKİ’nin açılışları gösteriliyor. Bunların hepsini sineye çektik. Sonra herkes anladı ki; Başbakan stad açtım dedi, dur bakalım kullansınlar dedi, bir de TOKİ Başkanı çıkıp böyle konuşunca herkes ıslıklamaya, yuhalamaya başladı.”
Evet, bu patırdılı süreç de böylece başlamış oluyordu... Ben en azından Galatasaray'a belki de farkedemeden yapılan (!) ve üstüne üstlük 'biz yaptıklı'' hakarete karşı, bir nefsi müdafaa olarak gördüğüm bu tepkimede, ıslık ve yuh yerine alkışlı bir tepkiyi tercih ederdim ama Ali Sami Yen'in kapanış gecesindeki yönetimsel duyarsızlık ve mekaniklik ve ardından gelen hüzün, stad arazisinin ardındaki rantsal işler, tepkileri bu şekilde yönlendiriyordu belki de...
Bu tepkiye anında ve sonradan verilen karşı bürokratik tepkiler de çok mu çok anlamlıydı...
"Böyle bir şerefsizlik yok... Nankörsünüz!.. Kimin sayesinde o stad da maç izliyorsunuz?... Kim yaptı lan o stadı size?... Geri zekali kuş beyinliler!..."
Bu veciz sözlerin sahibi, Yasin Ekrem Serin beyefendiydi... Galatasaraylılara hitap ediyordu!...
Yasin Ekrem Serin, soyadıyla ironik söylemler yaratan, "Adviser to General secratariat of European affairs in Turkey" imiz, yani, müzakeresiz AB sürecinin, Türkiye tarafının Türk- Amerikan Dernekleri başkanlığı zamanından kutrunu bildiğimiz, başmüzakerecisi Egemen Bağış'a bağlı olan, ona müşavirlik hizmeti veren(!), genç bir bürokrat...
Futbol fanatiği ya da holiganı olmak benim spor anlayışıma ters ve düşünceme göre de kötü bir şey!... Ve ne denli karşı tahrik olursa olsun, ülkenin başbakanına, bir misafire ve şurekasına, (gerçi stad Galatasarayın değil ve kimin misafir olduğu ya da olacağı da tartışılır...) ıslık çalmak, yuh çekmek de kötü bir şey... Ve bu dediklerimin tümü, siyaset başta olmak üzere, yaşamın her alanında bana göre geçerli... Sporda centilmenlik ve centilmence tepkiler de en güzeli...
Ancak bir büyük olarak, ismini bile sattığınız ''arena'' ya çıkarsanız, o eski imparatorlar gibi, geleneğe uygun olarak halkın tepkilerine ve terennümlerine de kulak vermek, olgunca bir şeydir!... Ve onu anlamaya çalışmak da hiç kötü bir şey değildir!...
Ve sonuçta maalesef ülkemizde futbol da bir endüstri!... Ve siz, o endüstri içinde bir şekilde ve fazlasıyla yer alıyorsanız ve siz ne kadar 'imparator'sanız, müşterinin de o kadar 'kral' olduğunu aklınızdan çıkarmayacaksızın!... Bu tür işler, şureka tarafından dallanıp budaklandırıldığınca, bu işin ortaya çıkaracağı bedeli de, ödeyecek olan hanedandır...
Ve son söz olarak, ülkede spora yapılan tüm yatırımlarda, aynen o stad da olduğu gibi, Galatasaraylıların, Fenerbahçelilerin, Beşiktaşlıların, Trabzonsporluların , Bursasporluların v e diğer kulüplerin ve de vergisini ödeyen hertaraftarın ve T.C yurttaşının da tartışılmaz bir hakkı vardır!...
Bir kere bu biline ve bu işler onun için kimseye mal edilemiye ve de seçim yatırımına dönüştürülmeye...
Ben bu arada, ıslıklardan rahatsızlık duyan, her insan kızı ve insanoğluna, Orhan Kemal'in ''Arkadaş Islıkları'' romanının okumayı ve o 'bıçkın delikanlı ' yı ve arkadaşlarının ıslıklarını tanımayı öneriyorum.
Ve gene bu arada, stadın yapım sürecinde, Aslantepe şantiyesinde yaşamlarını kaybeden emekçilere, Gökhan Yavuz ve Raşit Ek 'in ve ismini bilemediğim diğer arkadaşın anısına, açılış gecesinde bir saygı duruşu tertiplendi mi, ölenler için bir plaket hazırlandı mı, onu da bilemiyorum?...
18.ocak.2011 / Perpa