Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '07

 
Kategori
Okullar
 

Galatasaray Lise' li olmak...

Galatasaray Lise' li olmak...
 

Mekteb-i Sultani...
Sultanların Mektebi...

Çocukluk hayalimdi, kazanamadım sınavlarını.... O çocuk aklımla ”Galatasaray Lisesi” nin ne kadar ayrıcalıklı, “Galatasaray Liseli” olmanın ne kadar onur verici olabileceğini biliyordum. 11 yaşındaydım daha... Sıra arkadaşım girmişti, çok da kıskanmıştım... İlkokul 5.ci sınıftan sonra Anadolu Lisesi statüsündeki üç büyük tercihden biriydi...

Son dönem değişen eğitim sistemi ile ( ne olacak bu eğitim sistemimizin hali) maalesef- maalesef- diyorum kur’a sistemi ile anaokulundan girilen bir kurum oldu çıktı. Yani ben boşuna kazanamamışım gibi bir durum oldu yıllar sonra...

O okula girebilmen için gerekli belli bir puanı tutturman, orada eğitimine devam edebilmen için önemli bir kriterdi. Seçilmiş ve eşit kapasiteli kişilerin toplandığı ( her anadolu lisesi gibi) bir kurumdu. Oysa şimdi” şanslı” olanların okuyabildikleri bir okul... Keşke bu “şansı” değerlendirebilenler ve farkında olanlar çoğunluğu oluştursalar...

Sekiz yıllık eğitimden sonra sınavla da giriliyor olması, orada çocukluk yaşlarından itibaren yatılı büyüyen dostluklar ve edinilen güzel anılar kadar olamaz...Galatasaray Lisesi'ni Galatasaray Lisesi yapan en önemli özelliklerden biri; 11 yaşında girip, gençlik yıllarını yanyana yattığın yataklarda, tek göz çelik dolaplarda, Beyoğlu sokaklarında, manzaralı dersliklerde geçirip 18 yaşında, birbirlerini ömürlerinin sonuna kadar yalnız bırakmayan yetişkinler olarak mezun olmaktı.

Nazım Hikmetleri, Tevfik Fikretleri, Sadun Boroları, Barış Mançoları, Ferhan Şensoyları yataklarında yatırmış bir mektep. Onların sanatlarının, mesleklerinin haricinde, sağlam kişilikleri, herkeslerden farklılıkları ile takdire değer olmalarına da zemin yaratmış bir mektep...Sadece öğretmez...eğitirdi de...

Bugün bir ortamda bir Galatasaray Liseli' yi hemen ayırırsınız diğerlerinden. Kendine olan özgüveni, açık sözlülüğü, hayata dair bir felsefesinin oluşu, hal ve tavırları hemen ayırır diğerlerinden onları...

Belli ki okul yıllarında “ canlı” dedikleri kopya sistemi ile pratik düşünmeyi ve hareket etmeyi öğrenmişlerdir; hocalarının yüzlerine, onların yanlışlarını vurmaktan korkmayarak hayata daha cesurca atılmayı biliyorlardır; yataklarında geceleri yalnız başlarına döktükleri ”anne özlemi gözyaşları”, onları şimdi kendi kendilerine yetebilmeyi vermiştir; okul camlarını kıran, hocalarının arabalarını çizen arkadaşlarını hiç bir zaman “ ispiyonlamamaları “gerektiğini öyle bir tecrübelemişlerdir ki, kimsenin işine burun sokmamayı bilirler.

Okula yeni girenler “abi”lerini, abiler de” kardeşlerini” her zaman kayırırlar ne pahasına olursa olsun. Okuldan mezun olduklarından yıllar sonra bile birbirlerini ”lakapları” ile anarlar. Hele o eski dostları bir masa başında toplanmış, eski günlerini konuşurken görün; dışarıdan seyrederken bile içlerindeymişsiniz gibi gelir...

Lisesinde okuyamadım ama çok pilavını yedim... Çok dostum, en önemlisi de hayat arkadaşım bu liseden...Gurur duyuyorum böyle bir kurumda hayatının bir dönemini geçiren dostlarım olmasıyla...
Onlar bana herkesden daha yakın, herkesden daha beni anlayan, yanlarında kendimi kendim gibi hissettiğim...O heybetli kapının ardında heybetli insanlar vardı...

Şimdilerde nedir “Galatasaray Liseli” olmak, bilmiyorum.... Yatakhane paylaşmadan...

 
Toplam blog
: 30
: 2105
Kayıt tarihi
: 10.01.07
 
 

1967 doğumlu. İ.Ü Psikoloji lisans, İ.Ü Davranış Bilimleri Yüksek Lisans eğitimi aldı. Halkla ilişki..