Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '10

 
Kategori
Futbol
 

Galatasaray rulet masasında, medyamız bomba patlatmakta

Galatasaray rulet masasında, medyamız bomba patlatmakta
 

Bizim medyamızın bombaları böyle patlıyor


Galatasaray bir süredir riskli ama kelepir transferler yapıyor.

İsmi büyük gözüken ancak takımında forma şansı bulamayan futbolcuları, bir bir kadroya ekliyor.

Ya kırmızı gelecek ya siyah! Kelepire düşürüp, “ya tutarsa” misali bir politika benimsemiş durumda.

Galatasaray beni ilgilendirmez, ben başka takımı tutuyorum.

Ancak medyanın tutumu beni ilgilendiriyor. Çünkü Türk sporunu Alman ya da İngiliz medyasından takip edemiyorum.

Takımında oynayamayan, problemli, disiplinsiz, antrenörü ile kavgalı ya da bekleneni verememiş futbolcular sanki Real Madrid’den Ronaldo ile Kaka transfer edilmiş gibi gösteriliyor.

“Eee, bu haberleri okuma sen de” diyeceksiniz. Doğru, ama sayfalarda başka bir şey yok ki !

Para verip, gazete alıyor, zaman harcayıp TV seyrediyorum.

Kıskandığımı söyleyecekler için açıklama yapayım: Beni GS’nin ne yaptığı ilgilendirmiyor. Hem zaten alınanların hiç birine yeteneksiz ya da kötü futbolcu demiyorum. Hepsi yetenekli, eğer tutarsa ses getirecek futbolcular.

Benim meselem medya ile…

Gelin Galatasaray’ın son dönem transferlerine bir göz atalım.

Geçen senelerin büyük bombaları Lincoln, Kewell, De Sanctis ve Baros

Baros konu dışı. İyi futbolcu. Sadece takımda kendisine yer bulamıyordu. Zaten iyi bir transfer bedeli ödendi.

De Sanctis için yoruma bile gerek yok, geldiği gibi gitti.

Lincoln dünyanın en büyük yıldızı gelmiş gibi gösterildi. Hemen Alex ile kıyaslamalar yapıldı, ve açık ara daha iyi ilan edildi.

Oysa Bundesliga’yı biraz takip eden herkes bilirdi ki, bu adam disiplinsiz, hırçın, istikrarsız, umursamaz ve geçimsiz. Schalke’nin bir şampiyonluk kaçırmasına mal oldu.

Eğer satılmasa idi zaten kadro dışı kalacaktı. Şimdiki durumu gibi. Zaten başka hiçbir takımda o paraların yarısını bile vermezdi. Nitekim şimdi de vermiyorlar.

Kewell’ın riski sakatlanma meselesi idi. Kendisi büyük bir profesyonel. Premiere League’in temposundan sonra Süper lig ona bir rehabilitasyon oldu ve başarılı oldu.

Hatta belki de onda alınan risk, Galatasaray’a pek bir cesaret vermiş olacak ki, bu sene tüm sistemi “risk” üzerine kurdular.

Sezon başında Keita, Elano ve Gökhan Zan yine riskli trasferler. Kaleci için bir şey diyemiyorum çünkü kendisini pek takip etmişliğim yoktur.

Hemen Gökhan’dan başlayalım. “Beşiktaş’a atılan büyük gol” diye lanse edildi ama o gol kalenin içinde kaldı. Aslında sakatlanmasa daha mı iyi daha mı kötü olurdu meselesi de bir soru işareti olarak kalacak.

Elano

Manchester City gibi bir takım İngiltere’de üst sıraları hedef alacak, transfer yapabilmek için 3 Liralık adama 10 lira verecek. Sonra da elindeki milli yıldızı üç otuz kuruşa bırakacak…

Antrenörü ile kavgalı dendi ama esas mesele bal yapmayan arı olması. Gelmeden önce 3 dakkalık bir klibi vardı. Anlaşılan tüm kariyeri boyunca yaptıkları o kadar. Ha bir de gelir gelmez attığı gol var.

Ehh, artık yeni klibi 3 dakika 20 saniye olur bu durumda

Tek özelliği Dunga’nın kankası olması…

Keita

Lyon’da nerede ise hiçbir varlık gösteremedi ama bir önceki takımı aynı şimdilik GS’da olduğu gibi arada sırada parlar ve göz kamaştırırdı. Bunun yanı sıra maç içerisindeki parlamaları sadece futbol olarak değil, FB maçında Carlos’a yaptığı gibi de olurdu.

Şimdilik tuttu gözükoyor. Zaten o da bedavaya gelmedi. Lyon zarar etmiş olsa da az para ödenmedi. Acaba Lyon’un “zararın neresinden dönülse kardır” prensibi haklı mı çıkacak, göreceğiz.

Gelelim devre arasına…

Haldun Üstünel sihiribazlık yapıyormuş. Ben buna rulet masasında sürekli siyaha basmak diyorum ama umarım yanılırım.

Neill’de bir risk gözükmüyor. Zaten öyle “star”, “bomba” falan da değil. İngiliz 2. liginden Premiere League’in “asansör” takımlarına terfi eden orta klasman bir oyuncu.

Türkiye’ye transferi ise bir Puyol tadında gerçekleşti.

Jo

Fazla söze gerek var mı? Son durumu şöyle:

Başarılı bir çıkış yaptıktan sonra transfer olduğu Manchester City'de ( hani şu paraları saçan takım) kadro dışı kalıyor. City’den alt sıra takımı Everton’a kiralanıyor ve disiplinsizlik neticesinde, ayrıca pek de bir başarısı olmadığından orada da kadro dışı kalıyor.

Fakat bize gelişi tam bir festival. Geldiği sırada havalimanında bulunan bir yabancı, Galatasaray’ın Ronaldo’yu transfer ettiğini zannetmiştir.

Peki , o garibanlar havaalanına kimin dolduruşu ile gidiyor?

Hadi bunları iyi kötü biliriz. Henüz kesinleşmese de yeni bir “bomba” var ki bence Türk medyasının tepesinde patlasa da biraz akılları başlarına gelse…

Sürekli bomba dedikleri adam kim yahu?

Aynen bizim Milliyet’in internet sitesinde ki haberi yazıyorum:

Devre arasında yaptığı flaş transferlerle adından söz ettiren Galatasaray, Lucas Neill ve Jo’nun ardından üçüncü bombayı da patlattı. Rijkaard'ın Barcelona'dan eski öğrencisi Tottenham'ın 20 yaşındaki Meksikalı yıldızı Giovanni Dos Santos, sarı kırmızılı takımda...

İngiltere'nin Sky Sport Televizyonu, Tottenham'lı Dos Santos'un sezon sonuna kadar kiralık olarak Galatasaray'a verildiğini duyurdu.

20 yaşında olmasına karşın Meksika Milli Takımı'nın formasını 22 maçta giyenGiovanni Dos Santos geçtiğimiz sezonu Ipswich Town'da kiralık olarak geçirmişti. Dos Santos bu sezon ise Tottenham formasıyla sadece 3 maçta forma giyebilmişti.

Totenham’ın yıldızı ! ama sadece 3 maç forma giyip, Ispwich’e kiralanmış. Orada da çok başarılı ki, adamların elinden sözleşmeli futbolcuyu alıp, Galatasaray’a vermişler.

Haberi yazan sevgili dostumuzun 3 satır içinde bu kadar çelişki yaratmayı başarmış olması ise beni hiç etkilemiyor.

Ben zaten bu tür haberlerin tüm gazete ve televizyonlarda benzer lezzetlerde olması sebebi ile mizah yazıları okumaya ara verdim.

 
Toplam blog
: 20
: 1772
Kayıt tarihi
: 03.10.09
 
 

1967 İstanbul doğumluyum. İnşaat Yüksek Mühendisiyim. Almanca ve İngilizce biliyorum. Evli ve 2 çocu..