Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '14

 
Kategori
Spor
 

Galatasaray tempo yaparak devam ediyor...

Geçen hafta Ertuğrul Sağlam Eskişehir’den kalkıp, İstanbul’a gelmiş, bir hafta sonra karşılaşacağı takımı yerinde görmek istemişti.

Daum’un Bursaspor’u Galatasaray’a karşı ilk 30 dakika öyle açık ve dirençsiz bir oyun sergilemişti ki bu boşlukları etkili oyunla dolduran sarı kırmızılılar hem farkı yakalamış hem de rakibi sahadan silmişti.

Ertuğrul Sağlam gibi bir teknik direktörün elbette bunu doğru şekilde etüt ettiğini düşünmek durumundayız.

Ancak Eskişehirspor da Bursaspor gibi oynamayı tercih edince ortaya yine kısa sürede çözülen bir sonuç çıktı. O zaman ister istemez Ertuğrul Sağlam’ın geçen hafta maç izlemek yerine Fenerbahçe galibiyetinin keyfinin yarattığı sarhoşluk içinde olduğu sonucuna varıyoruz.

Hafta içinde istatistiksel veriler çıktığında bunu daha iyi görme ve karşılaştırma şansımız olacak elbette.

Bienvenu’nün Alves’in anlaşılması güç hatası sonrasında attığı gol dışında nasıl bir etkinliği vardı ki üstelik Arena’da Galatasaray’ın karşısına sürmüştü?

Şu bir gerçek ki geçen hafta Fenerbahçe kendi bireysel hatalarının kurbanı olarak atamadığı için yenilmişti, bu yanılgı Eskişehirspor’a dün akşamki mağlubiyeti getirdi.

Eskişehirspor tarafı böyle, ya kazanan?

Galatasaray’ın maçla birlikte başlayan bir an önce gole kavuşma arzusunun önüne hiçbir şey geçemiyor sanırım.

Hajrovic’in çok güzel ara pasına koşarak sonucu değiştiren Burak Yılmaz bir anlamda rakibine net bir mesaj da gönderiyordu.

Galatasaray’da Melo gerçeğinden konuşmamız gerekiyor. Çok geniş bir alanda her şeyi tek başına yaparak ve bütün boşluklara yetişerek olağanüstü hareketler yapıyor.

Geçen hafta Bursaspor bu hafta da Eskişehirsporlu oyuncuların üzerine resmen kâbus gibi çöküverdi.

Orta alanda her yere yetişen bir oyuncunuz olduğunda Selçuk ve Sneijder gibi oyunun bütün boşluklarına saklanan futbolcularınız da görünmüyor, sırıtmıyor.

Mancini çok koşan bir takım yaratma uğraşı içinde karşılaşmanın ilk 45 dakikasında bunu da yapabileceklerini gösterdiler; ancak o kadar! Takım halinde 55. Dakikadan sonra Galatasaray aktif bir şekilde dinlenmeye çekildi.

Bu bir taktiksel değişiklik miydi, yoksa zorunluluk muydu bunun cevabını daha ilerleyen haftalarda izleyip göreceğiz. Bir takımın ligin ikinci yarısında kondisyon depolayarak bu tempoya çıkması kolay değildir.

Sneijder zaten maç boyunca ortalarda görünmedi. Selçuk idare etti. Ancak yorgunluk gözle görülür derecedeydi ve sadece rakibi karşılayarak ve alan daraltarak idare ettiler.

İkinci yarı Muslera’nın kale sahasında müdahalesiyle engel olduğu pozisyon sayısı yeteri derecedeydi.

Eskişehirspor inancını daha 6. Dakikada kaybetmiş olmasa bu maçı çevirecek pozisyonları rahatlıkla üretirlerdi. Çok da yaklaştılar da. Ancak geçen haftaki kararlılık ve arzunun çok gerisinde bir takım vardı sahada.

Alex Telles için bir fikir vermeyen karşılaşmaydı. Ancak Hajrovic’in etkisi, yaratıcılığı hemen belli oluyordu.

Mancini Sabri’yi kesmeyerek beni yanıltmadı. Sabri de Mancini’yi yanıltmadı elbette. Öyle olunca da Veysel Sarı girerken o sahada kalıp sola geçerken, Alex kendisini kenarda buldu.

Chedjou maça çok kötü ve hatalı başladı. Bir de sarı kart gördü. Her şey üst üste gelirken sonra kendisini toparladı. Biraz da Melo’nun bunda etkisi oldu elbette. Ancak bu şekilde daha uzun süre devam edemeyeceği ortadadır.

Galatasaray istediğini alarak yola devam ediyor. Üst üste iki önemli galibiyet alarak güven duygusunu da pekiştirdi. Ancak hiçbir şey bitmiş, çözülmüş değil. Hatta daha yeni başlıyor bile diyebiliriz.

Fenerbahçe’nin 90 dakika hiç düşmeyen temposuna karşın Galatasaray biraz daha idareli oynuyor. Bu özellikle gol sıkıntısı çekeceği maçlarda çok zorlayacaktır. 

Cüneyt Çakır'a fazla iş düşmemiş gibi gözükse de kullanmadığı kartlarla hakemlik anlamında eksik kaldı. Hala onu FIFA'ya yakıştıramıyorum. 

Neyse... 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..