Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Haziran '11

 
Kategori
Spor
 

Galatasaray ve sürdürülebilir model için Fatih Terim

Galatasaray ve sürdürülebilir model için Fatih Terim
 

Galatasaray futbol takımı tarihinin en kötü sezonunu yaşamakla kalmadı, kulüp olarak da dibe vurdu. 15 Ocak 2011 tarihinde TT Arena Stadyumu açılışıyla birlikte yönetim krizi patlak verdi ve geçen ay yönetimin yenilenmesi, bambaşka bir vizyon ile Galatasaray’ın yeniden yapılandırılması süreci başlatılmış oldu.

Futbol tarihimizin en eski kulüpleri olmalarına ve üç büyükler olarak anılmalarına karşın, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş belirli periyotlarla başarısız sonuçlar alıyorlar ve ligde beklenmedik sıralara kadar düşebiliyorlar. Ancak bu başarısızlık bir sonraki sezondaki yerini belirlemiyor. Kulübün potansiyeli, adı bir sene sonra bambaşka kimlikle ortaya çıkmasına da neden olabilir.

Örneğin Fenerbahçe 2000 yılında ligin en istikrarsız ve en kötü takımlarından biriyken, ertesi sene şampiyon oldu. 1970 yılında Galatasaray ligi 8. tamamladıktan sonra üç sene boyunca ligin zirvesini kimseye bırakmadı.

Galatasaray’ın 1980’li yılların ilk yarısındaki görüntüsü hiç de iç açıcı değildi. 14 yıllık şampiyon olmadan geçen bir dönem yaşanıyordu ve sabırlar tükenmek üzereydi. Ancak 1984 yılında Derwall ile başlatılan yeniden yapılanma Galatasaray’ı UEFA Kupasına kadar götürecek bir istikrar dönemi olmuştu.

Ve bu sürecin içinde Fatih Terim bir başlangıç değil final oldu.

1980 ile 2001 yılları arasında Fenerbahçe’nin içinde bulunduğu model ise bir istikrarsızlıktı. Başarı hiçbir zaman kalıcı olamadı.

Galatasaray 2000’den bu yana sürekli bir düşüş içinde ve bu noktaya adım adım geldi. Bundan daha kötüsü yok, olamaz da.

Ancak Galatasaray’ın mali yapısı ile ilgili her gün biraz daha kötü veriler duyuyoruz. Hiç kuşku yok ki konu hesap kitap olduğunda bundan çok daha kötüsü de olabilir; bugün bunu konuşmayacağız.

Galatasaray’ın kadro yapısı 2006’da ekonomik ömrünü tamamlamıştı. Ancak bu kadronun içinde o kadar etkili kimyasallar vardı ki takımın 2008’de de şampiyon olmasını sağlamıştı. O etken maddelerin takımın içinden ayrılmasıyla birlikte önce gerileme bu seneyle birlikte de dağılma süreci yaşandı.

Sezon boyunca da bu takımın yenilenmesi üzerinde kafa patlattık, konuştuk ve yazdık.

İşte bugün yönetimi devralan Galatasaray’ın yeni başkanı Fatih Terim’in liderliğinde bu takımı baştan aşağı yeniliyor.

- Bu yenilenme hareketi doğru mudur?

“Bu konuda hiç şüphemiz yoktur.”

- Yenilenmenin şekli, anlayışı doğru mudur?

Şimdi biz bu sorunun cevabı arıyoruz.

Bu yenilenmenin içinde iyi niyet taşıdığına hiç kuşku duymuyoruz. O nedenle bir şeyler yapma gayretindeki insanların hevesini kıracak cümleler yazmayı prensip olarak doğru bulmuyorum.

Galatasaray’ın ihtiyacı olan şey sürdürülebilir başarı için omurgası olan bir kadroya sahip olmasıdır. İstikrar belli bir ekole veya modele bağlı olmaktan geçiyor. Çağımızın başarı ölçütü artık budur.

Bunun için kısa ve uzun vadeli planlarınız ve hedefleriniz olmalıdır.

Örneğin Türkiye Kupası kısa vadeli ancak çok etkili ve Galatasaray’ın zamanında kullandığı bir hedeftir. 1985’de Derwall Galatasaray’ı ligde istediği yere taşıyamamış ancak bu kupayı almıştı. Bir sene sonra şampiyonluğa oynayan takımın omurgası oluşmuştu bile. Bu sezon Galatasaray bu hedefe konsantre olmuş olsaydı belki bu kadar dağılmazdı.

Çok ilginçtir, Galatasaray’ın yıllarca bilinçli olarak kullandığı bu hedefe son yıllarda Beşiktaş’ın sahip çıktığını görüyoruz. Beşiktaş bir şekilde taraftarını oyalamasını biliyor ya da beceriyor.

Bir diğer hedef elbette şampiyonluktur.

Kısa vadeli hedefler tutturulmadan, uzun vadeli planlar yapmanızın bir anlamı olmuyor, çünkü başarısızlık etrafta ne var ne yok alıyor, sürüklüyor, yok ediyor. Aynı yoldan şimdi Trabzonspor geçiyor; bir sene önce Türkiye Kupasını alıp, bu sene şampiyon olamadığı için bir anda takım merkez kaç kuvvetin etkisiyle etrafa saçılmaya başladı.

Fatih Terim bir altyapı teknik adamı olarak başladı meslek yaşantısına ancak hep üstyapı, omurgası hazır takımlarla başarılı oldu. Bu nedenle bugün Galatasaray’ın transfer politikalarını yöneten programın genel seyrini izlediğimizde kısa vadeli başarıya dönük programı gözlemleyebiliyoruz.

1989 yılında 103 golle rekor kırarak şampiyonluğa ulaşmış Fenerbahçe’nin kurduğu kadro, istikrarı ancak 1996’da yakalayabilmişti. Ancak o istikrarı da Ali Şen’in “ben bilirim” anlayışı yok etmişti.

Fenerbahçe’nin 1985 ve 1989’daki şampiyonluklarında Veselinoviç vardı ve takıma bir model kazandırmanın çok uzağındaydı.

Maalesef futbolumuzdaki en büyük iki marka olan Mustafa Denizli –ki 3 büyük takıma da şampiyonluk yaşatmıştır ve Fatih Terim bir model oluşturmanın çok uzağındaki isimler oldular. Çünkü model kendisini devamlı hale getirir ve ardıllarını da doğası gereği ortaya çıkarır. Oysa ne Mustafa Denizli ne de Fatih Terim kendisinden sonra çalıştırdıkları takımın başına geçebilecek teknik adamları yetiştirememiştir.

Fatih Terim Galatasaray’a 4 sene büyük bir başarı yaşatmış, elbette onun kadrosu UEFA Kupasına kadar gidebilmiştir ancak 10 sene sonra bu teşhisi daha kolay yapabiliyoruz ki bu bir finaldi.

Fatih Terim bunu bir model şekline sokabilirdi, bilmiyorum öyle bir hedefi var mıydı; ancak uzun süre milli takımı çalıştırma şansı yakalasa da başaramadı.

Burada dikkatle okunması gereken detay şudur; tek başına başarıdan söz etmiyorum, sürdürülebilir, birbirinin üzerine koyabilen bir başarıya giden modele sahip bir omurganın oluşturulması planlamasını merkeze koymaya çalışıyorum. Yoksa Fatih Terim’in başarı ya da başarısızlığını tartışmak anlamlı ve gerek de değildir.

Galatasaray kısa vadeli başarı hedefini uzun vadeli bir programa çevirebilecek midir, bunu daha uzun süre konuşacağız.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..