Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '10

 
Kategori
Spor
 

Galatasaray Yazmanın Zorluğu

Galatasaray Yazmanın Zorluğu
 

Oldukça kötü bir dönemden geçen Galatasaray için kalem oynatıp birkaç satır yazmak bile artık işkence haline gelmeye başladı. Yanlış anlaşılmasın işkence derken Galatasaraylılığın verdiği bir azap değil bu. Bilakis Galatasaraylı olmanın onuruna yakışmayan bir utanma ve rencide olma durumudur bahsini ettiğim.

Cumartesi günü Gençlerbirliği yenilgisi ve Ali Sami Yen’e veda ile ilgili bir şeyler yazmak istemiştim. Ancak internet bağlantımızdaki problem nedeniyle (1) yazsam da yayınlayamayacağım diyerek vazgeçtim.

Aslında yazmamak iki nedenden dolayı iyi oldu. Birincisi maçtan hemen sonra hem maçın hem de takımın durumunun yarattığı olumsuz havadan etkilenerek fevri yazma riski vardı ki, laçkalaşmış sinirlerimin bana oyun oynama ihtimali hiç de uzak değildi. İkincisi de sular durulduğunda sakin kafayla yazmanın vereceği haz ile daha sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek ve gerçeği daha net dile getirebilmek mümkün olacaktı.

İŞKENCE


Galatasaray yazmak nasıl işkence haline geldi? Bu duruma düşülmesinin altında yatan sebepler nelerdi? Birinci derecede sorumlu olanlar için ne yapılmalıydı? Acil alınması gereken tedbirler var mıydı? Falan, filan. Soruları çoğaltmak mümkün. Öyle ki şu anki durumu anlatabilmek için birbirinden bağımsız belki 10 tane ayrı yazı yazılabilir, hiçbirinin konusu da diğeriyle çakışmadan üstelik.

KAOS


Yani durum o kadar fena ki, her bir problem için sabahtan akşama kadar düşünüp bir dolu söz söylenebilir. Takımın içine düştüğü durum tek kelimeyle özetlenecek olursa “kaos”tur. Kaos için yazılabilecek o kadar çok şey var ki, hangisinden başlayıp hangisinde karar kılayım bilemiyorum. O halde ilk aklıma gelenlerle yola koyulmakta fayda var.

1. HAYAL KIRIKLIĞI: HAGİ


Ben de hayal kırıklığı yaratan ilk kişi Hagi’dir. Evet, takımın bu hallere düşmesinin yarattığı hayal kırıklığı devede kulak kalır. Hagi beklentilerimizi boşa çıkardı (2). Ona çok güvenenleri (benim gibi) cascavlak ortada bıraktı. Tamam Hagi’den mucize beklemiyorduk. Takımın kötü gidişine birdenbire engel olabileceğini de öngörmemiştik. Hatta eskisinden daha da kötü olmasına bile rıza gösterebilirdik.

Ancak Hagi son maçta da gösterdi ki Galatasaray teknik direktörlüğü yapabilecek durumda değil. Yetenekli ama mental olarak bunu kaldırabilecek durumda değil. Futbol bilgisi çok iyi ama bunu kullanabilecek durumda değil. Sempatik, çalışkan ve iyi niyetli ama takıma hakim olabilecek durumda da değil.

Takımın içinde bulunduğu durum onu da panikletmiş. Saçma sapan uygulamalara imza atmaya devam ederek bunu açıkça belli ediyor. Taktik öyle olsaydı, falanca oynasaydı da filanca oynamasaydı değildir problem. Onlar tercih meselesidir. Vahim olan durum Hagi’nin zihniyetidir.

GEÇİCİ ÇÖZÜM

Görülen o ki Hagi günü kurtarmaya yönelik hamleleri düşünmekten ileriyi görmeye zaman bulamayacak. Galatasaray Bitti dediğim yazıda (3) açıkçası bunu hissetmiş ve artık ümidimi kesmeye başlamıştım. Futbolcular üzerinde “asarım/keserim” diyerek otorite kurulamayacağını biliyor olmalı. Öyle olsa Misimoviç ve Elano’nun kadro dışı kalmasından ders çıkarılması gerekirdi. Son maç gösteriyor ki ders alan yok!

O halde bu işte bir yanlışlık var. Yani yöntem yanlış. Peki bunu Hagi neden görmüyor? Ya da neden göremiyor? O hala hayalleriyle yaşıyor bu belli. İleride bir şeylerin değişeceğini düşünüyor, öyle ümit ediyor.

Ancak Hagi’nin teknik direktör olarak daha fazla katkı sağlayamayacağını görmek lazım. Biz ona güvenmekle yanıldık. Kabul etsin ki o da yanıldı. O da bir şeyleri düzeltebilirim diye düşünüyordu ama istediği gibi olmadı.

Şu an dibe vurmuş bir takımda geçici çözümlerle sonuca gidilmeyeceği de aşikar. Birkaç futbolcuyla filan olacak iş değil. Radikal kararlar almak gerek.

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

(1) Superonline’ın Neresi Süper?

(2) Galatasaray İyi Olacak

(3) Galatasaray Bitti!

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..