Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '17

 
Kategori
Şiir
 

Galip Dede'yi Ziyaret

Galip Dede'yi Ziyaret
 



tayyi zaman - tayyi mekân yaptım
güneşimin kapısına vardım
sımsıkı kucakladım
yüreğini yüreğimde hissettim

'hadi güneşim
gidiyoruz' dedim

'nereye dostum?
otur, iki dakika nefeslen' dedi

'güneşim
senleyken nefesten bile geçerim
Galip Dede'yi
yani Şeyh Galip'i ziyarete gidiyoruz
Galata Mevlevihanesi'ne
türbesine değil
iki yüz yirmi sene öncesine
geçmişe
Galip Dede'yi
sağlığındayken görmeye
sohbetini dinlemeye
şarabından yudum yudum içmeye'
dedim güneşime

'hemen hazırlanıp
geliyorum dostum'
dedi güneşim

*

yan yana geldik
gözlerimizi birbirine kilitledik
yüreklerimizi birbirine bağladık
ruhlarımızı sarmaş dolaş ettik
ve ışınlandık, iki yüz yirmi sene öncesine
düştük Galata'da sokağın birine

yavaş yavaş yürüyorduk
ileride gözüktü Galata Kulesi
tüm heybetiyle
güneşim titredi birden
dostum deyip
sımsıkı sarıldı bana
mutluluk okyanusunda
kulaç atıyordum sanki
dünyayı adeta bana bahşetmişti tanrı

etrafta kimse gözükmüyordu
Galata Mevlevihanesi'ne yaklaşmıştık iyice

Mevlevihane'nin kapısı berili duruyordu
ağır ağır girdik içeri
sokaklar gibi ıssızdı dergâh
ses seda yoktu
iğne düşse duyulurdu
salonun ilerideki köşesinde
bir adam oturuyordu
oturuyordu dediğime bakmayın
rahlesine eğilmiş yazı yazıyordu
güneşimin kulağına fısıldadım
'galiba Galip Dede bu' diye
sanırım fısıltımı duydu
birden başını kaldırdığına göre
ansızın ayağa kalktı
tebessüm eden müşfik bir yüzle
gelin der gibi kollarını açtı
güneşimin nutku tutulmuştu
ben de hafiften titriyordum
'güneşim, sanırım bizi tanıdı' diye fısıldadım

hemen bir parantez açalım
dede, dergâhtaki şeyhlere
ilmi anlamda derin
ve saygın olanlara denir
Galip Dede, anlatılan sahnede
henüz kırk yaşındadır
yaş kırk iki olduğunda da
göç edecektir dünyadan
parantezi kapatalım

hafiften sakalı vardı
sırtında cübbesi
başında küçük bir takkesi
dinç ve yakışıklıydı
'ooo, gelin gelin
tanıdım sizi, çekinmeyin gelin
beni işaret ederek
sen, Pîr'imiz Rumi'nin yerinde olmalısın
güneşimi işaret ederek
sen de, Pîr'imizin Şems'i yerindesin
yani onlar gibi olmuşsunuz
bunu amaçlamışsınız
ne de güzel etmişsiniz
pek bir yakışmış
dostluğun, aşkın, sevginin, anlamın, tutkunun
Rumi'yle Şems'ten güzel örneği var mıdır hiç' dedi

yanına vardık
bizi sımsıkı kucakladı
'Pîr'imle Tebrizli'yi görmüş gibi oldum
inanır mısınız Konya'da bile hissetmemiştim bu duyguyu
on iki yıl önce Konya'ya gittim
birkaç yıl kaldım orada
çile çektim Pîr'imin dergâhında
ama hissetmedim
Pîr'imi ve Tebrizli'yi sizi gördüğüm kadar'

destiye uzandı
bardaklara şarap doldurdu
bardakları uzatıp buyurun dedi

ab-ı hayata benzeyen nefis şarapları yudumlarken
konuşmaya devam etti Galip Dede
'dostlar, galiba gelecekten geliyorsunuz
hoş geldiniz, sefa geldiniz
iyi ki geldiniz, ne de güzel ettiniz
dostluğunuz hiç bitmesin
daim olsun, sonsuz olsun
söyleyin bakalım, biraz da sizleri dinleyeyim
hangi yıldan ve nereden gelirsiniz' dedi

'Galip Dedem
220 sene sonrasından geliriz
seni görmeye
evet, doğru bildin
resmen okudun
Rumi'yle Şems olmayı amaçladık
o, benim güneşim
ben Konyalı'yım
Rumi'nin yaşadığı topraklarda yaşarım
Konya bildiğimiz Konya
Rumi'ye hayatı zehir eden
bağnazların memleketi hâlâ ve hâlâ

bak kendin dedin
bir yıldan fazla bir zaman çile çektiğin halde
Rumi'yi ve Tebrizli'yi hissedememişsin
Rumi gitmemiş ama ben giderdim bu topraklardan
gel gör ki bende de gitmek için ne ayak var ne bacak
mıh gibi çakılmışım ben topraklarıma
ajitasyon gibi oldu be dedem
sakın yanlış anlama, asidirim ben
acınmaktan nefret ederim

güneşim
Rumi,'nin Tebrizli'sine o kadar benzer ki
-dilerim kaderleri benzemesin-
onun memleketi Tebriz'in birkaç yüz kilometre batısında
Van denizine bakan küçük bir şehir
asıl memleketi ise senin şehrin
yani, aziz İstanbul

o, benim güneşim
o, benim ışığım
o, benim parıltım
o, benim aydınlığım'
diye bitirdim konuşmamı

güneşimle de konuştu
o bile mest oldu
sesinden
sözünden
yüzünden
gözlerinden

dostlar, ben sizi çok sevdim
arada çıkın çıkın gelin
Rumi'yle Şems'i görmüşüm gibi,
beni bahtiyar edin

Farsça'nın yoğun olduğu şiirlerinden
en güzellerini okudu bize
şarabından bir yudum daha içti
kalkıp sema etmeye başladı
güneşimle ben de kalktım
aşk ile dönüyorduk boyuna

-Mustafa Yıldırım

 
Toplam blog
: 480
: 715
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Konyalıyım. Edebiyat okudum. Amatör yazar ve şairim. ..