Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '09

 
Kategori
Deneme
 

Gardırop Atatürkçülüğü – Atatürkçülük üzerine dersler 2

Gardırop Atatürkçülüğü – Atatürkçülük üzerine dersler 2
 

Atatürk 20 yy. en büyük devrimcilerinden biri.


Gardırop Atatürkçülüğünün ne olduğunu 20.04.2009 tarihli yazımızda anlatmış bu mantığın gerçek Atatürkçülüğü bilinçli veya bilinçsizce çarpıttığını anlatmıştık. Anlaşılıyor ki bu yazımızdan sonra olumsuz sesler biraz kesildi. Yorumlarımız yayınlanmamaya başlandı veya yanıtlar yazılmaz oldu. Demek ki derse biraz daha devam etmek gerekir.

İlk okullarda ya da okullarda öğretilen şeylerin gerçek Atatürkçülük olmadığını öğretilenlerin Atatürk’ün görüşlerinin yalnızca bazı kesimlerin çıkarlarına uygun hale getirildiğini yazımızın başında belirtelim. Düşünün ki bu ülkede Atatürk’ün Bursa nutku gençliğe hiçbir zaman öğretilmedi derslerde anlatılmadı. Halbuki Atatürk’ün gerçek düşünceleri ve mücadele arzu ve isteği ile onun devrimci ruhunu en iyi Bursa Nutku anlatır. Bursa nutkunu olduğu gibi verelim de belki birileri bir şeyler anlar. İşte Bursa Nutku.

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek; ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek” Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.” İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği.

Bu yazıyı okuyan arkadaşlar benim kuşağım, benden önceki veya sonraki kuşaklar bu satırları hangi okulda okudu. Hangi ders kitabınızda vardı. Bu nutuk Atatürk’ün değil diye bizzat resmi tarih yıllarca çarpıtma yapmadı mı? Bu nutku değişik yerlerde veya toplantılarda okuyanlar hapis yatıp tutuklanmadı mı?. Bu yüzden ısrarla şunu vurguluyoruz yıllardır bu ülkede Atatürkçülük yasak (Yalnızca AKP döneminde değil.) Okullarda Atatürkçülüğü öğrendiğini söyleyen arkadaşlar bildiklerini ya da kendilerine anlatılanları unutup yeniden bu işi öğrenmeye çalışsınlar. İşte Ata’dan ders alınması gereken bir söz daha.

Ulusal ahlâkımız, ulusal ilkelerle ve özgür düşüncelerle beslenmeli ve güçlenmelidir.

Özgür düşünce bu söz birilerine birşeyler anımsatıyor mu acaba?.Yangında kül bırakmayanlar, herkesi düşman belleyip düşüncelere zincir vurmaya çalışanlar bu söze karşılık ne derler acaba çok merak ediyorum?.

Dersimiz devam ediyor. İşte Atamızın can alıcı sözlerinden bir tane daha.

Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.”

Demek ki gerçek Atatürkçülük onun fikirlerini özümsemek ve onun duygularını hissetmekse din uleması gibi onu kutsallaştırmak nereden çıkıyor. Atatürk kutsal değildir. O bizim gibi etiyle tırnağı ile aldığı nefes, içtiği rakı, yaşadığı hayat ve aşkları ile bir insandır. Asıl onu kutsallaştırırsak ona ihanet ederiz. Onu dokunulmaz, onu erişilmez yaparsak onun gerçek düşüncelerini yok ederiz. Onu olduğu gibi, devrimci ruhunu öldürmeden, yaptıklarını göz ardı etmeden, bağımsızlık özlemini ve özgürlük tutkusunu yok etmeden insanlara anlatalım. Din kisvesi altında ona yapılan saldırıları göğsümüzü siper edelim. Ama bu siper herkesi dışlayarak değil yalnızca gerçeği anlatarak, yeni kuşaklara Bursa nutkunu öğreterek anlatabiliriz. Bırakalım o aramızda yaşasın. Camide namaz kılan da, meyhanede içki içen de, işçi Zeynep de, esnaf Ahmet de onu neden anlaması gerektiğini anlatalım. O Atatürk’ü sevmiyor, o zaten şu düşüncede diye insanları kutuplara ayırıp herkesi düşman ilan edersek nasıl başaracağız bunu. Kurtuluş savaşını şeyhlerle, hacılarla, hocalarla Atatrük yapmadı mı?. İlk meclis ve daha sonraki meclislere bir bakın bakalım milletvekili olanlar kimler.? O başardıysa biz de başarmalıyız.Bizim görevimiz bu değil mi?.

Bu nedenle kim daha iyi Atatrükçü veya onu kim daha çok seviyor gibi sığ yararsız ve insanları kamplara bölen ve hiç bir yararı olmayan tartışmalar yerine bugün ülkenin içinde bulunduğu durumları tartışalım. Gençliğe hitabesinde ne diyor Atatürk?.

Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Yukarıdaki satırların bugünden ne farkı var. Finans sektörün %70 yabancıların elinde. Ülkedeki bütün büyük şirketler ve sanayi tesisler yabancıların kontrolünde. Limanların bile bir çoğu bize ait değil. Telekom şirketimiz yabancı sermayeye ait. Bugün geleceğin en büyük enerji kaynağı olarak değerlendirilen Bor madenleri sessiz sedasız ABD’li şirketlere satılmak üzere. 23 Mart dünya su sempozyumunda derelerimizin, nehirlerimizin satılması tartışıldı. Güzel İzmir o kurtuluşun simgesi şehirde ABD üssü kuruluyor. Hani mangalda kül bırakmayanlar nerdesiniz.? Bütün bunların hakkından geldikte şimdi her şey sıradan bir (Kurulup kurulmayacağı bile meçhul) bir dernek için fırtınalar koparmaya mı kaldı.

Son sözümü yine Atatürk’ün sözleri ile bitiriyorum.

Başarıyı kolaylaştırmak için bütün çarelerin başında ulusun aydınlatılması ve uyarılması gerekir.

Saygılarımla.

Ali İhsan Uğuz

 
Toplam blog
: 72
: 2174
Kayıt tarihi
: 11.04.08
 
 

3 Ocak 1958 doğumluyum. S.Muhasebeci Mali Müşavir olarak çalışmaktayım. Edebiyat ve sinema ilgim ..