Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '09

 
Kategori
Güncel
 

Garip'al enfeksiyonlar...

Garip'al enfeksiyonlar...
 

www.animationartgallery.com


Günümüz Türkiyesinde nadide ekim ayını sevgili kasım ayına bağlayan günlerin yaklaştığı hüzünlü bir pazartesi sabahı daha başladı.

Bu sonbahar sabahını geçmiş senelerdeki herhangi bir sonbahar sabahından ayıran bir fark neden yok?.

Söyleyeyim. Kanıksadık.

Kanıksamak insanoğluna yapışan en fena kenelerden biri kanımca. Berbat ve hastalıklı bir his.

Sevgililerin kanıksanması, annenin babanın, evlatların kanıksanması. Makro düzeyde toplumun kanıksanması, işleyişin, düzenin kanıksanması.

İşte bu sonbahar sabahı da, bir önceki gecesinde bütün Tv kanallarının ana haber bültenlerinde kırmızı alarmla verdiği " domuz gribi sokağı kabusu" haberleri çınlamış olmasına rağmen, sade vatandaş olarak " ehe tabi tabi" der bakışları ile hepimiz okulumuza, işimize gidiyoruz tıpış tıpış.

Çünkü biz her sonbahar deniz aşırı bir memleketten ülkemize vizesiz giriş yapan bir virüsle, her ilkbahar özellikle çayırlarda yaşayan ölümcül canlıların memleketimizi istilası ile, her yaz mutlaka ve mutlaka bizi terörize etmek için özellikle Haziranı bekleyen "güney illeri intihar bombacıları" ile kuşatılıp dururuz.

Kanıksadık yani.

Bu felaket haberlerini adeta bir Türk dizisi inceliğinde kurgulayıp senaryolaştıran Haber bültenleri sayesinde milletin artık hiç birşeye inancı kalmadı. Aklıbaşında milletten söz ediyorum tabi.

Bu sonbaharın da incisi Domuz olayı biliyorsunuz.

Dün gece haberler verdi Suudi Arabistan' da Hac yolunda bir-iki Suud ölmüş domuz şeysinden.

Haz. Muhammed' den beri domuz eti, yağı, sütü haram bir memlekette!!!
Bizde keza, Müslüman bir memlekette. Allah' ın bizimle kafa bulması mıdır bu allah aşkına.

Gofretlerinde bile "domuz yağı yoktur "yazan bir ülkenin ne hikmetse bu bela, Başkentinde (!) üstelik ilkokullarında( !) patlıyor ilkin....

Bir de domuz etinin haram olmadığını düşleyin. Maazallah bir gece içinde memlekette din, dil, ırk ayrımı yapmadan soykırım yaşanacaktı belki de...
Yani diyeceğim şehrin göbeğinde. Hastanelerin, Tıp fakültelerinin olduğu, tedavilerin, aşıların bir ambulans yolu kadar uzak olduğu bir şehirde. Televizyon muhabirlerinin, yetkililerin erişebilecekleri bir şehirde. İstanbul ve Ankara!!!
...ve en hassas noktamız ÇOCUKLARdan vurdu grip bizi. Garip?....

Bunda sizce de bir gariplik yok mudur?

Haber programlarına çıkan pek değerli bilimadamları ve kadınlarının zikrettiği üzere pek çok ( kendi başına insana bulaşmayan) grip virüsünün domuzun vücudunda üremesi sonucu insana da bulaşır hale geçmesi ile meydana gelmiş bir grip çeşidiymiş bu. Anladığım.

Kırım Kongo kenesi de öyleydi. Kırım nere? Kongo nere? ama her nasılsa bir ittifak oluşturup ölümcül olabilme şerefine eriştilerdi.

Bir dolu hayvandan ve bir dolu memleketten hiç üşenmeyip bir araya toplaşıp da katil balina kıvamına gelen bu virüsler neden bizi buluyor biliyor musunuz..

Çünkü Türkiye coğrafi (!) açıdan son derece stratejik (!) bir bölge...

Elde kalan bütün aşıların, kullanımı yasaklanan bütün ilaçların, hiç bir uluslararası normlardan onay alamamış inşaat malzemelerinin pazarlama ve satış noktası, ülkemiz bildiğimiz üzere.

Allahtan ülkemin reklam, promosyon, medya sektörü yaratıcı dramalar seminerlerinden defalarca geçmiş, kurgu ustası sanatçı kişiliklerle dolu ve bu şahsiyetlerin şahane satış ve pazarlama yöntemleri ile hiç bir "son kullanımı geçmiş" ürün ellerinde patlamaz kimsenin. Bu memlekette.

Yine öyle bir film oynuyor bu sonbahar da sinemalarda galiba.

Dün gece haber kanallarının birinde belki yarım saat Bakan beyin nasıl da bir fasıldan yaka paça kaldırılıp ilk ölüm vakası haberini aldığı görüntüleri.

Sahnede bir fasıl ekibi, muhtemelen içki yok sofrada ki, fasıl da rakısız hiç çekilmez...

Bakan bey "ömrümüzün son demi, son baharıdır artık" eşliğinde ritim turaken bir danışman Bakan' ın kulağına gelir ve "ilk domuz zaiyatımızı bildirmekten onur ve şeref duyarım" haberini verir.

Bakan bey de - ayyyy çok heyecanlı burası, tam Amerikan filmleri gibi. Hani 11 Eylül patlağını Bush' un kulağına fısıldadıkları gibi... Bush yedi cüceler masalını okurken bir yuvada.... hah işte öyle bir Amerikanvarilikle bizimkine de fısıldanıyor ve Bakan bey "başlamışım uleeen fasıla." deyip fasıla fasıla veriyor ve hemen kapıya fırlıyor. Niyeyse bu telaş, hesap mesap istemeden? Sağlık bakanları ölü de mi yıkıyor artık? Bu acele niye...?

Neyse kapının önünde medya ordusu??? Hayırdır.? Medya ama malum her gece klübünün, her meyhanenin önünde konuşlanıyor son zamanlarda ya...bak hin düşünmeyeyim yine, belki ondandır.

Neyse zart diye mikrofonları Bakan beyin, acılı ezme, arnavut ciğeri, haydari dolu ağzına sokuyorlar.

Bakan bey de "ben dediydim ölümler olacak" diye fevkalade bir beyanatın altına imza atıyor. Bu esnada arka plandan hala, Türk Sanat Musikisi icra eden sanatçı kızımızın sesi, taş plaktan günümüze tınısında inceden inceden gelmekte...

Bakan Bey' in bu Nostradamus kasınmaları biter bitmez , tak başka bir haber giriyor. Suudi Arabistanda domuz gribi, tak arkadan "eyvah", tak hemen bir yetkili, tak "aşılayacağız hac kafilesini", tak "eee peki ilk giden kafile?", tak, "onlar için ekip göndereceğiz oralara ...

Yetkili mercilerimiz, Dustin Hoffman'ın " Salgın" adlı bir filmdeki astronot kıyafetinin içinde. Steril ayakları. Sırtında, böcek ilaççılarının galvaniz tenekesi ve elinde bir hortumla Kabe' de...

Domuz gribi aşısı olmadan Hacca gitmek caiz değildir broşürleri dağıtılıyor havalimanlarında...

Dikkat ettiysek, ki dikkat etmişizdir. Çocuklar ve dini vecibeler, vicdan yani... Sömürünün, bundan daha iyi hedefini şaşmadan, nokta vuruş yapabileceği bir üçüncü hassas konu da Şehitlerdir ki, o zaten "açılım" konu başlığında başka bir mevzuyla deşilmekte, başka bir gündemde...

Tüm bu ilkokullardan ve Hac seferlerinden dramatik ve ürkütücü tablolar verilirken, fonda "aşılanın" direktifleri ile, bir başka haber giriyor.

Amerika' da bir genç kız domuz aşısı olmuş, ardından felç geçirmiş, ama Tv kanalı kızın içleracısı halini göstermeyecekmiş, çünkü gösterirlerse "aşıya karşıyız demeye" gelirmiş...

Bu nedir ya... Soyatarılık mıdır? Aziz Nesin'in "Türk Milleti aptaldır " tezini doğrulama kampanyası mıdır?

İş çığrından çıktı gibi bir haltlar dönüp duruyor. Bu yaşanan tablo gibi durumlara atalarımız çok uygun bir söz bulmuşlardır.... Eşşeğin.... diye başlar. Çok da güzel birter söz.. Ama dilimiz varmaz şimdi yazmaya.

 
Toplam blog
: 30
: 2105
Kayıt tarihi
: 10.01.07
 
 

1967 doğumlu. İ.Ü Psikoloji lisans, İ.Ü Davranış Bilimleri Yüksek Lisans eğitimi aldı. Halkla ilişki..