- Kategori
- Gündelik Yaşam
Garson kız, şarapçı ve ben çok az da pizza
Bir açıklaması vardır elbet, basıp düşerken ayakkabı bağcığına...
Dün akşamdan artan pizzayı mikrodalgada ısıtıp kahvaltı ederken aklıma çağrışım yaptı. İlk pizzayla tanıştığımda 17 yaşındaydım hatta 15'ime kadar pizzayı bir tür peynirli makarna sanıyodum. Bi arkadaşım "yok olum lahmacunun kalını" dedi de öle ufkum genişledi. Harçlıklarımı biriktirip aldığım ilk pizza bildiğin bazlama hamuru gibi bişiydi, fırında pişirdikten kelli bildiğin bazlama oldu, üzerine şokella sürüp yedim. Bi muhabbet esnasında "olum pizzanın sadesi dandik oluyo şokellalısı güzel ama" dedim de elimden tutup şehrin tek pizzacısına götürdülerdi. O vakit pizzayla resmi olarak tanıştım, anımsıyorum da yaşadığım coşkuya abanıp gözyaşları içinde garson kıza sımsıkı sarılmıştım. Bu bahsi "şimdiler de o pizza zincirlerinden birinin sahibiyim" diyerek bağlamak vardı ama sadece yemeksepeti.com'a üyeyim.
Çok net söyleyim ki: Silahlı kuvvetlerin siyasi otoritenin üzerinde olma hevesine karşıyım, öte yandan siyasi otoritenin de ilk fırsatta silahlı kuvvetleri hırpalama çabasına da karşıyım. Son Cumhur reisine dönemim genel kurmay başkanı esas duruş gösterip selam vermekte tereddüt yaşayınca çok üzülmüştüm. Askerlikte bir laf vardır –çok laf vardır da bi tanesi şudur- “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır”. Mıntıka temizliği bile yaparken bunun bilinciyle hareket edilir, ki çoğu zaman her yer o kadar temizdir ki yerde bir izmarit bulduğunda sevincinden havalara uçarsın, arkadaşların seni tek tek tebrik ederler, bi daha ömrün boyunca seni bu denli sevindirecek bir izmaritle karşılaşamazsın. Ben yerde bulduğu izmariti getirip ödül olarak ful çarşı izni isteyen asker biliyorum. Her neyse kafesle, balyozla hatta sarıkızla dahi ilgim yok. Sadece şunu söylemek istiyorum; hükümet de lazım, demokrasi de lazım, hukuk da lazım, basın da lazım, silahlı kuvvetler de lazımdır. Bunların birbirlerine karşı değil, dış mihraklara karşı güçlü olması esastır. Beni ne kadar kaile alırlar bilemem ama bu nedenle tüm lazımların birbirleriyle iyi geçinmelerini ve arkadaş olmalarını temenni ediyorum.
O değil de, düş mihrakları yüzünden hayalperest olup çıktım, çok hüzünleniyorum. (Takdir ettim kendimi. Bence iyi laftı.) Bi de dumansız hava sahası baydı, yenisi torbasız sanat camiası olsun. Bağımsız sinema, bağımlı müzik. Bunları da ben buldum, tepişmeden kullanın.
Taharet musluğunun contasını değiştirirken aklıma bişi geldi. Zaten ben ne zaman taharet musluğunun contasını değiştirsem aklıma bişi geliyo ki titiz bi insan olduğumdan düzenli olarak 15 günde bir taharet musluğunun contasını değiştiririm. Aklıma gelen bişi: Bence er kişiler kendi arasında ikiye ayrılıyo. 1-Nerde bir çıtır hatun görse mal mal bakan er kişi 2-Nerde bir olgun hatun görse mel mel bakan er kişi. Açık söyleyim ki; nerde bir çıtır hatun görse mal mal bakan er kişiden hazzetmem, hatta o er kişiyle arasına mesafe koyamamış fıçı biradan bile hazzetmem. Çıtır hatunda ne buluyosun anlamıyom ki. Kitap okumaz, sohbet bilmez, felsefe anlamaz, varsa yoksa gezmek, kıyafet, eğlenmek. Bir çift sert memenin, yuvarlak hatların, pürüzsüz bacakların, ipeksi tenin; seni senden alıp götürmesini anlamıyorum. (Bi yandan da anlıyorum gibi lan, bak şimdi emin olamadım, neyse ben bunu bir sonraki taharet musluğu contasını değiştirirken tekrar düşüneyim).
Eroir
Bir tren garında
Küflenmiş eski bir telefon kulübesi vardı
Vardı ya tek başına değildi
Kapısına yaslanmış pis kokulu bir şarapçıyla birlikte
Birlikteydiler ya, bir kişi daha vardı
Ben.
Seni bekliyordum, lacivert trenden inmeni yani
Maviydi tren ya, senin gözlerine uysun diye siyah katmışlar tabii.
35. vagon gözükmek üzereydi ya, sen inmiyordun
Her bir vagon bir mum taşıyordu ya
35. mum henüz yanmıyordu.
Toplam kaç mum kaç vagon var diye sordum ya
Şarapçı: Bencileyin 55’ini ya görür ya görmezsin dedi.
Dedi ya elinden kaptım şarabı
Çenemden döke döke yarılayıverdim,
Kızdı ya ses etmedi.
35. vagonda da yoktun.
Kusuruma bakma
O an sana, or.spu dedim.
Dedim ya, beynim uyuştu
Şarapçı da duymuştu, tam da o zaman
Yok öyle biri deyip
Şişeyi suretime vurmuştu.
Makinist bağırdı: Vagonlar hayal dolu
Ama bu istasyon senin sanrılarınla dolu
Kanlı suratın da hasta suretinin sonu.
Hipnotik bakışlarımı alıp ayrıldım ordan
Güzergahım öteki garın yolu
Ben Buldum.
Özlü Laf: Yaşamını en çok seven, hazlarından en çok keyif alandır.
Ben Buldum.
Selametle