Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Eylül '17

 
Kategori
Şiir
 

Gayb Aleminin Anahtarları

Gayb Aleminin Anahtarları
 

'' Bu şiiri anlayınca beni de anlayacaksın...''


    ‘’ Vesvese pamuğunu can kulağından çıkar ki, semalardaki meleklerin teşbih ve takdis uğultusunu işitesin ‘’

                                                                                                               Mevlana

 Mevlana için ruhun; başka bir göz, başka bir kulak, başka bir burnu vardı.  Bu nedenle denilir ki ‘’bazı şairlerde gayb aleminin anahtarı vardır.’’ İşte bu şairlerden birisidir Sezai Karakoç.

 Sene 1950; daha 19 yaşındayken kaleme almış Mona Rosa’yı. Akrostiş şiir modasının başladığı yıllarda yazmış olduğu bu şiirin, akrostiş tekniği ile yazılan bir şiir olduğunu 30 sene boyunca kimse anlamamıştı. Sonra şiirin akrostiş bir şiir olduğu çözüldü ve herkes bir rivayet uydurdu. Benim en sevdiğim ve kendim için seçtiğim rivayet, kendisini yıllarca reddeden sevdiği kadının gözlerine bakarak ona yazmış olduğu Mona Rosa şiirini okuyan ve  ‘’ teklifini kabul ediyorum’’ diyerek önüne atlayan kadına ‘’bu sefer de ben seni reddediyorum, çünkü senin aşkın benimkine yetişemez!’’. Aşkı reddedildiği yıllar o kadar derinleşmişti ki bu duygunun büyüklüğü karşısında, kadının bütün duyguları küçülmüştü.

  ‘’  Zambaklar en ıssız yerlerde açar,

      Ve vardır her vahşi çiçekte gurur’

Türk edebiyatını aşan, şiirin sınırlarını zorlayan muazzam bir eserdir Mona Rosa. Şiirdeki imgeler, dizeler arasındaki betimlemeler kelimenin tam anlamıyla enfestir. ‘’ Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak’’ dizesi bile yeterlidir bu şiire çekilmeye. Çekilemiyorsanız zamanı yakalamakla ilgili sorunlarınız vardır demektir.

        ‘’  Mona Rosa. Siyah güller ak güller

             Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak

              Kanadı kırık kuş merhamet ister

              Ah senin yüzünden kana batacak’’

 14 dörtlükten oluşan şiirin, kıtalarının baş harflerinden yapılan akrostiş ile Muazzez Akkaya ismi çıkıyordu. Muazzez’e tek aşık olan adam Karakoç değildi. Bir adam daha vardı ki yine rivayetlere göre her gün yazmış olduğu bir şiiri, Muazzez’in paltosunun cebine koyup daha sonra aynı şiiri sınıflarındaki tahtaya yazarak ilanı aşk eden Cemal Süreyya. O zamanlar soyismindeki ‘y’ harfi henüz silinmemişti. Bir kadın ve ona hissedilen aşk iki adamın yollarını kesiştirmişti.  

 Bu aşk, zamanla kızışmış ve iddiaya tutuşmuşlardı.  İkisi de birer şiir yazacak ve bu şiirlerden hangisini Muazzez beğenirse, kaybeden büyük bir bedel ödeyecek demişler. Ve bu bedel ömrü boyunca üzerinde kalacak. Bedene fiziksel bir zarar olmayacak diye de karar kılmışlar. Ve sonunda soyadını değiştirmeye gelmiş olay.  Tahmin ettiğiniz üzere Karakoç’un şiiri beğenilir ve Cemal Süreyya da gidip tek 'Y' harfini attırır soyadından... İşte Süreyya'dan Süreya'ya geçiş dönemi böyle olmuştur. Tabii bunlar rivayetler.

 Şiir kelimelerin kalbine yolculuktur bu nedenle. Kalbin labirentlerinde kayboluştur. Az biraz çocukluk, biraz büyümek, illa ki aşık oluştur. Bir şiirde kaybolmayan aşık oyundan bihaber çocuktur. Sezai Karakoç da kayboldu seneler evvel. Artık o yok Mona Rosa var!


MONA ROSA 

(M)ona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.

Kanadı kırık kuş merhamet ister.

Ah senin yüzünden kana batacak.

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

 

(U)lur aya karşı kirli çakallar,

Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.

Mona Rosa bugün bende bir hal var.

Yağmur iri iri düşer toprağa,

Ulur aya karşı kirli çakallar.

 

(A)çma pencereni perdeleri çek,

Mona Rosa seni görmemeliyim.

Bir bakışın ölmem için yetecek.

Anla Mona Rosa ben bir deliyim.

Açma pencereni perdeleri çek.

 

(Z)eytin ağaçları, söğüt gölgesi,

Bende çıkar güneş aydınlığına.

Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.

Seni hatırlatır her zaman bana.

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.

 

(Z)ambaklar en ıssız yerlerde açar

Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.

Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,

Işıksız ruhumu sallar da durur.

Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

 

(E)llerin, ellerin ve parmakların

Bir nar çiçeğini eziyor gibi.

Ellerinden belli olur bir kadın,

Denizin dibinde geziyor gibi.

Ellerin, ellerin ve parmakların.

 

(Z)aman ne de çabuk geçiyor Mona.

Saat onikidir söndü lambalar

Uyu da turnalar girsin rüyana,

Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.

 

(A)kşamları gelir incir kuşları,

Konarlar bahçemin incirlerine.

Kiminin rengi ak kiminin sarı.

Ah beni vursalar bir kuş yerine.

Akşamları gelir incir kuşları.

 

(K)i ben Mona Rosa bulurum seni

İncir kuşlarının bakışlarında.

Hayatla doldurur bu boş yelkeni.

O masum bakışların su kenarında.

Ki ben Mona Rosa bulurum seni.

 

(K)ırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

Henüz dinlemedin benden türküler.

Benim aşkım uymaz öyle her saza.

En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.

Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

 

(A)rtık inan bana muhacir kızı,

Dinle ve kabul et itirafımı.

Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı

Alev alev sardı her tarafımı.

Artık inan bana muhacir kızı.

 

(Y)ağmurdan sonra büyürmüş başak,

Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.

Bir gün gözlerimin ta içine bak

Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.

Yağmurdan sonra büyürmüş başak.

 

(A)ltın bilezikler o kokulu ten

Cevap versin bu kuş tüyüne.

Bir tüy ki can verir gülümsesen,

Bir tüy ki kapalı geceye güne.

Altın bilezikler o kokulu ten.

 

(M)ona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.

Kanadı kırık kuş merhamet ister,

Ah senin yüzünden kana batacak.

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.  

Sezai KARAKOÇ



 
 
Toplam blog
: 5
: 254
Kayıt tarihi
: 28.08.17
 
 

Tak tak tak... şehirde iyiye işaret eden şeyler de var.. ..