Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '14

 
Kategori
Konut Projeleri
 

Gayrimenkul ve namus

Gayrimenkul ve namus
 

Gecekondu


Lafı hiç dolaştırmadan açık açık söyleyelim. Kentsel dönüşüm sürecinin, kamu arazisini bundan yaklaşık 50 sene önce işgal edenlerin veya evlatlarının elinde oyuncak olmasına gönlüm razı değil. Çıkış motivasyonu deprem riskine karşı sağlıksız binaları dönüştürmek olsa da gayrimenkul sektörünün ihtiyacı olan enerjiyi ve dinamizmi, dolayısıyla rantı sektöre sağlaması açısından bu süreç kritik. İstanbul’un oldukça merkezi noktalarında  yaşam süren gecekondu sahiplerinin pek de zavallı olduğu söylenemez. 1,5 M dolarlık yeni bir daire teklifini rahatlıkla geri çevirebiliyorlar. Maliklerden bir tanesi çıkıp size ‘Abi 50 tane imza getiririm sana ama 3 M dolarını alırım’ diyebiliyor. Yeşilçam filmlerinden beslenen kamuoyu, gecekonducuyu hep mağdur görme eğiliminde, müteahhit ise üçkağıtçı, düzenbaz.

Ayaklarını bu memlekete basmayan, romantik fikirlerle konuşan, eleştiren şehir plancıları ve mimarlar bu sürece maalesef olumlu katkı yapmıyor. Şehir plancılarının oynattığı her kalem, çizdiği her çizgi rant anlamına gelirken bu meslek grubunun rant kelimesiyle kavgalı olması anlamlı değil. Rantı ehlileştirmesi, kent bütününde iyi organize etmesi gereken adamlar yani elini taşın altına sokması gereken, iş yapması gereken teknik adamlar sadece goygoyla hayat geçiriyorlar. Daha insani, daha vicdani olduğunu iddia eden, kentsel dönüşüme karşı çıkan ajitasyon dili, evvela sağlıksız ve niteliksiz konutlara müdahale edilememesi sonucunu doğuruyor, dahası işgalcilerin ekmeğine yağ sürüyor. Bu memlekette maaşlı ve namuslu bir adamın ev sahibi olması için en iyi ihtimalle 30 yıl çalışması gerekiyor mu? Peki gecekondu sahipleri ne hakla yeni projede birden fazla konut için pazarlık ediyor?

Şehircilik Bakanlığı, İBB ve dolayısıyla kamu otoritesi kontrolü eline almalı. Öncelikle İstanbul’da boş arsa üzerinde herhangi bir yeni projeye ruhsat verilmeyeceği deklare edilmeli. Bunun yoğunlaşmaya yol açacağı iddiası temelsiz. Delinmeyen bir plan bu mekansal gelişmeyi kontrol edebilir. Depremsellik ve kent bütününün ulaşım / nüfus gelişimi ihtiyaçları göz önünde bulundurularak öncelik alanları belirlenmeli. Bu bölgelerde vergi teşvikleri ve kentsel dönüşüm fonu gibi yeni araçlarla özel sektör özendirilmeli. Ancak zurnanın zırt dediği yere geliyoruz; özel sektörün kötü alışkanlığı emsal arttırma konusunun gündeme gelmesi engellenmeli. Kamu otoritesi öncelikli alanlarda hazırladığı master planın dışına çıkılmasına, kat arttırılmasına kesinlikle müsaade etmemeli. Sektörün sancılarının büyük bir çoğunluğu plan olmamasından değil, planların uygulama esnasında delik deşik edilmesinden kaynaklanıyor. Belli bölgelerde önü alınamaz emsal artışları yapılıyor sonra da vay efendim İstanbul’da trafik neden tıkanıyor? Bil bakalım neden tıkanıyor? Belli bölgelerde sürekli yoğunluk arttırıyorsun da ondan. Bu emsal artışları herhangi bir hesaba, kitaba göre mi yapılıyor, yok efendim, işte orada devreye rüşvet giriyor. Tapuda, belediyelerde rüşvet yok diye kim haykırabilir? Ben politik güç sahibi bir adam olsam ‘Gayrimenkulde Rüşvetle Mücadele Üst Kurulu’ kurardım. Henüz kirli çarka girmemiş, namuslu gençlerden bir ekip kurar ve gizli kamerayla bütün rüşvet alışverişini ortaya koyardım. Ancak bu sayede, bu konudaki ciddiyet ve kararlılık ortaya konulabilir. Ondan sonra gerçekten bir planı uygulamak mümkün olabilir.

Yanlışı afişe etmeyen, hatayı cezalandırmayan bir sistemde liyakat hakem olamaz. Bu kadar kapasiteli, iyi niyetli, dünyaya kafa yoran genç bu memlekete olan inancını işte bu sebeplerden yitiriyor. Bu meselenin sadece mevcut hükumetle de alakası yok, öncesinde yok muydu? Sonrasında olmayacak diyebiliyor muyuz? Kentsel gelişim de kentsel dönüşüm de özel sektörün insafına bırakılmayacak kadar hayati konular. İstanbul’un artık mekansal kalitesiyle ön plana çıkmasının vakti geldi. Bunun çözümü sadece büyük konut, ofis projeleri yapmak değil, aynı zamanda bu son model binalar arasındaki bağlantıları tasarlamak, yaya geçişlerini, kent mobilyalarını, engelli rampalarını belli bir zeka ve disiplin içinde bir araya getirmek. Bunlar hayalci fikirler, bu memlekette uygulanamaz diyeceklere hepimiz katılabilliriz, bu basit olanı ancak umudu kesmek, mücadeleyi bırakmayı gerektirir. Umudumuzu kesmeyelim. Namuslu insanlar da artık sesini yükseltsin!  -

 
Toplam blog
: 37
: 1055
Kayıt tarihi
: 25.12.06
 
 

Bosphorus Investments, Atiye Residence, Gayrimenkul İçin Strateji Platformu (GİSP),  ODTÜ Şehir P..