Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '13

 
Kategori
Güncel
 

Gaz, Gezi, Gazi

Gaz, Gezi, Gazi
 

En son dünya, gençliği Şili’de gördü. Gücünü, yapabileceklerini, isteklerini… 12 Nisan 2013’te 200.000 genç sokaktaydı. Öğrenciler, geleneksel olarak Latin Amerika’nın en iyi eğitim sistemi olarak görülen Şili’deki düzenlemenin çok adaletsiz olduğunu söyleyerek reform istiyor. Öğrenci hareketi, orta sınıfların gerçekten güney Amerika'nın en iyi okullarına gidebildiğini ama yoksulların sıkıntı içindeki kötü devlet okullarına mahkûm olduğunu söylüyor.

Y kuşağı diye tanımlanıyorlar. 1980 ila 2000 yılları arasına doğanları kapsıyor. Neden sorusunu sormayı seven, otorite karşıtı, hak adalet için mücadele eden, bilgiye kolay ulaşabilen ve en önemlisi dünyayı keşfetmeye çalışan kuşak.

Türkiye için insanlar, ben sevdalısı, asosyal, apolitik, ülke sorunlarından habersiz olarak biliyorlar gençliği. Ama, neden sorusunu sorduklarında sokağa döküldüler. Baskı, otorite, ben yaptım oldu bir yere kadar.

Bu anlamlı ama kuralsız Necati Şaşmaz cümlelerinden sonra olayları irdeleyelim.

Televizyonlardan izlediğimiz yorumları tekrarlamayacağım. Olayların üstünden bir zaman geçtikten sonra insan daha farklı yorumlara erişebiliyor. Biraz bunlardan bahsedeceğim.

Zorbalığa, tek adamlığa karşı çıkan, yılların parkından ben yaptım oldu zihniyetiyle ağaç taşımaya, kesmeye, betonlaşamaya, yeşil alan azalmasına karşı çıkanlar parkı korumaya başladı. İnsanların birçoğu bu aşamada olan biteni izliyordu. Ne zamanki tehditkâr üslup, güç gösterileri başladı yüzbinler artık dur dedi. Büyük bir kalabalık gezi parkına ulaşmak için savaş verdi, kazandı. Buradaki savaş haklıdır, gerçekçidir, anlamlıdır. O park korundu, polis geri çekildi, inşaat durduruldu. Hani birkaç gün önce mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi ya, direniş olmasaydı orası boş araziye dönüşecekti ve yargı yine geç kalacaktı.

Park, Taksim Meydanı kazanıldıktan sonra, “İş Gezi parkı değil daha anlamadın mı?”, cümlesi dillendirildi. Bu cümlenin anlamı malum, hükümetin diğer icraatlarını da protestoyu kapsıyor. Zaten başta da o değil miydi denilebilir, evet öyle ama çok dillendirilmemişti bu olgu. İş, bir umut geniş halk hareketlerine geçip hükümet düşürülebilir mi? aşamasına geldi. Zaten gurubun 2’ye ayrılmasının başlangıcı da bu safhaya gelmektedir. Hükümet ya bizi dinle ya git diyenlerle sadece ağaçları savunup parkta uyuyanlar. Burası biraz karışık. Bunu sezen hükümet şimdi kendisinin direnme zamanı geldiğini düşünüp, geri adım atmayan sert açıklamalarla bu süreci körükledi.

Hükümetin böyle bir yönlendirmesi de var. Bu grup 2’ye ayrılmıştır. Gezi’dekiler burayı boşaltın, “marjinal”lerden temizleyelim burayı. Hükümetin bu önermesi doğru diyelim, peki akşamları meydanın dolup taşması nedir?

İnsanların üşenmeden 16 gündür her akşam iş çıkışı, okul çıkışı oraya dolması neyi anlatmaktadır?

Gençler doğru soruyu sordu ama hükümet kendisi açısından sormamakta direniyor.

Muhalefet bu süreçten güçlenerek çıkmayacak. Dolayısıyla muhalefeti yüksek gösteren anketler gerçeği yansıtmamaktadır. Zaten muhalefet gereğini yapamadığı için halk sokağa inmedi mi?

Bülent Arınç yumuşak açıklamalar yaptığında insanların bu açıklamayla ilgilenmemeleri ve Başbakan demedikçe insanların inancının kalmaması Tayyip Erdoğan’ın egosunu tatmin etse bile AKP’nin geleceği açısından ciddi kaygılar taşımaktadır.

Ankara’daki olaylara ayrı bir parantez açmak gerekir. Çünkü Taksim’deki şiddeti, eylemi aşan bir güçte Ankara bu eylemlere kayıtsız kalmamıştır.

Olayların en şiddetli yaşandığı 1-2 Haziran günlerinde hükümeti protesto için meydanlara dökülen geniş halk kitleleri meşrutiyet, Kızılay meydan, karanfil, yüksel caddelerindeki göstericiler tarafından barikatlar kurulup ateşe verildiğini gördüğünde işin farklı bir boyutta olduğunu fark ettiler. Ve daha sonra o halk bir daha bir araya gelmedi. Burası önemli bir noktadır. Ancak hiçbir düşünce yapısı revirlere polis müdahalesini mazur göremez.

Kuğulu’da her gün insanlar toplanıp Kennedy caddesinde buluşuyor ve aralıksız her akşam sert polis müdahalesi gerçekleşiyor.

Basının ilk baştaki tutumu herkes tarafından biliniyor. Bu sadece hükümet tarafından sindirilme değil, gazetecilik gerekliliklerinin bile unutulduğunun göstergesidir. Taksim artık her akşam gösteriliyor, tartışma programlarında tartışılıyor. Ancak olay olmadığı sürece diğer iller ile ilgili hiçbir görüntü, haber yer almıyor. Nasıl ki olaylar muhalefet eksikliğinden de patladı, habercilik eksikliğinden dolayı da sosyal medyanın gücü ortaya çıktı.

Başbakan ve diğer hükümet yetkilileri olayların olacağının istihbaratını 3 ay öncesinden aldık diye bu işin bir dış mihrak olayı olduğunu belirttiler. O zaman şu soruyu sormak gerekir. Madem 3 ay öncesinden biliniyordu, Niye olayların yaşandığı ilk gün Başbakanlığı 50-100 polis koruyordu ve niçin günler sonra Erzurum ve Van’dan TOMA’lar getirildi? Ve olayların yaşanmaya devam ettiği 10 Haziran da MOSSAD Başkanı Tamir Pardo Türkiye’ye gelerek MİT Başkanı Hakan Fidan ile ne görüştü?

Peki, ABD ve AB’nin tepkisi nasıl ölçülmeli? Birçok insanı şaşırtıcı şekilde ABD ve AB göstericilerden yana taraf aldı. Aslında demokrasiden taraf aldı demek daha doğru. Demokrat olmayan bir Erdoğan onların da işine gelmeyecek. Bu ülkede ABD, AB adına yapılan birçok şey demokrasi yaftası adı altında millete yutturulmaktadır. Tayyip gitsin Gül gelsin havası oluşturulmaya çalışılıyor. Yurtdışının bu süreçteki tavrı çok iyi değerlendirilmeli, hükümetin geleceği konusunda fikir verecektir.

Faiz lobisinin ülkeyi karıştırması sonucu başbakanlık koltuğuna oturan bir lider ayağına kurşun sıkacak değildir. Neticede ülke iç-dış borcu 532 milyar TL, bunun için toplamda 47 milyar TL faiz ödendi. Dolayısıyla başbakan da faiz lobisi de rahat olsunlar. Bu millet “yeter söz milletin” demedikçe ikisi de geçimini sürdürecektir.

Diğer %50 ne yaptı bu süreçte? Her zamanki gibi meydanlara dökülmektense eğer ben hükümetten rahatsızsam seçim zamanı oyumu vermem düşüncesine devam etmiştir.

Kısaca polisin tutumuna değinilecek olursak, polisteki yaklaşık 10 yıllık F tipi örgüt yapılanmasının sonucu ortaya çıkmıştır. Genç polislerimiz bir ahde vefa sonucu, gördükleri hükümet karşıtı her gösteriye sert müdahalede bulunacaktır.

Hafta sonu gerçekleşecek AKP mitingleri olayları daha fazla sertleştirmeyecek. Erdoğan kendine duyulan sevgiyi bir daha görmek ve göstermek istiyor. Zaten en kalabalık 2 şehirde yapılmasının sebebi de budur.

Plebisitten AKP’nin aleyhine karşı bir durum çıkarsa şüphesiz parti yara alacaktır. Muhalefet partileri işte burada da devreye giremezlerse batan gemi misali kaybolacaklardır.

Gençlik bu eylemleri tekrarlayabilir mi? Sanmıyorum. Bir daha meydanı bu kadar boş bulmayacaklar ve çok çok haklı bir gerekçe olmadıkça da halkın geniş çoğunluğu yeterli desteği vermeyecektir.

Tüm bu yaşananlar kendi gazilerini yaratmıştır.

Y kuşağından sonra Z kuşağı geliyor. 2000’li yıllarda doğanları kapsıyor. Z kuşağının liderleri Y kuşağından gelecek. Özel sektör buna hazırlıklı. Hükümet değil, Devlet politikası olarak tüm kurumların davranışlarını ve tutumlarını gelecek yıllarda değiştirmesi gerekecektir. Aksi takdirde devlet-kuşak ayrılığı yaşanacaktır.

Selamlar.

ÖZGÜR YALÇIN

  

 
Toplam blog
: 26
: 946
Kayıt tarihi
: 22.06.08
 
 

Ben ÖZGÜR YALÇIN. Kimya Mühendisiyim. Siyaset, Politika, Bilim alanlarında bilgi edinmeye ve bunu..