Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

04 Haziran '08

 
Kategori
Güncel
 

Gazete köşe yazarlarını okurken bayan yazarlara öncelik veririm.

Gazete köşe yazarlarını okurken bayan yazarlara öncelik veririm.
 

hoş.


Gazete köşe yazarlarını okurken bayan yazarlara öncelik veririm. Çünkü onların anlatacakları çok daha fazla, çok daha samimi ve çok daha içten olur.

***

Sayın Temelkuran çok etkiler yazılarıyla beni. Etkilemiştir de.

Son zamanlarda erkeksileşse de, yine de o Ece sultandır; sanırım son zamanlarda beynindeki heybesini doldurmakla meşgul.

Olmalı ki; arada bi, kılçık atar gibi, arada bir, bahşeden yazılarını okuma şansı buluyorum. Gazete sahibi olsam derdim ki, yani dert edinerek derdim ki, otur kız daktilonun başına, beynini tuşlara sağ!

Sürekli yaz derdim. Neymiş o arada sırada…

Seviyorum onu, yani eşsiz kalemini; hep sevdim. Zeki, beyin zarını kaldırıp içine bakabiliyor: ama işte…

Eksik olan ortalara doğruyu bilememesi. Dibe hılzlı iniyor ama olayların gerçek ortasını hızlı geçiyor.

Evet, diplemesini biliyor kalemi; yeniden onca şeye rağmen AKP oylarındaki devam eden güç, soruyor: neden?

Hımm, neden olacağını anlatacağım da, okur mu bilmem. (Okusa ne olur okumasa ne olur. Dostlar niye dert edersiniz bu konuyu? İki seneye gidiyor buradaki kalemim; iki yaşına girecek eylülde: derdim olmadı, tavsiye derdim. Çook tıklanmış şahıslar tanırım; at hızlı koşunca seyrek düşe düşe gübreleri bir hal oldulardı da… Bırakın tırrıki işleri, kaleminize bakın siz. Sıka sıka incelttiğiniz kaleminize bakın).

Efenim, -d’e yok;- Kastelli "misali" sıkınca ağzına, demek ki Özal’ın yanına gitmeye pek hevesli dedim kendime. “Olur mu canım, Özal cennete gitti, hatta cennet bir vatan bırakarak,” diyen mankurtlara inat, bırakın bu ayakları, yanına gitti diyorum size diyecektim ki, birden durdum; yahu ne bilirim nere gittiğini? Hem bana ne ki?

Bana olansa şu: bu adamlar ülkenin kaynaklarını hem yediler hem de yedirdiler ya; yandığım şu oldu, işbirlikçileri sırf O’nu andı diye, yalan da olsa akladılar ya, hah, gıcığıma giden o oldu: yada cumhuriyet gazetesi hep yalan söyledi, gerisini bilmem.

Sayın Temelkuran ve intiharlardan bahseden sayın Şafak’ın kaçırdığı noktalara geleyim.

Efenim, sayın Şafak, intihar eden kadınların anlattıkları sayesinde yeni intiharlar engellenmiş oldu derken, aklıma geldi. Öğrencilik yıllarımda yurtta kalırken bir hukuk öğrencisi dördüncü kattan atlayarak zalim hayata "bye bye" demişti. Ertesi gün faşizmin köylü işbirlikçileri yurt bekçileri anons yapıyorlardı; sabah yedi:

-Dikkat dikkat! İntuvarlar yasaklanmıştır! Dikkat, dikkat! İkinci bir emre kadar intivarlar yasaklanmıştır!

Valla doğru söylüyorum. Hem de gün boyu bu anonsu yurt müdürü albay yazdığı için söyleyip durdular, valla diyorum bakın.

Gelelim ortak noktalarına.

(Ne kızmışlardır birlikte anılmaktan. Neden, ikiniz de iyi yazarsınız, uzaktan bakıyorum sizlere)

Efendim; şimdi: uzak kalınca, uzaktan bakıyorum ya; onlar şöyle düşünüyorlar: halk dayanılmaz partiye oy verince, yine vereceğe benziyor, onlar sanıyorlar ki halk, -bakla geliyor ama ıslak-, -yavaş oku kardeş, erkencilik iyi değildir, söylemesi benden. Okuduğundan zevk almazsın. Romanımı okuyan biri, hem de iki kere, içindeki şarkıları bile bir yerlerden bulup dinlememiş. Ayıp ama. Ne okuyon da?- devam ediyom; sanıyorlar ki, -kusura bakmayın eklemeliyim. Neden merak etmediniz mankurtu? Yazdım o şiiri aşağı kaya kaya, sonra şöyle bir internette gugıla aratınca, bayağa kitap mitap yazanlar olmuş hakkında. Sizin ilginizi çekmedi ama… Ölüdeniz’e mi taşınalım yani. Şışşşt alo, geçen Sunay Akın'ın programı gözüme takıldı. Hastane nöbetlerim yoğun şu sıra: kusan kusana. Salgın var ya. Ama öldürmediğinden sorun yok. Soruyorlar; doktor bey, neden oldu bu? Sulardan mı? Evet sulardan; suyu kullanmadığınızdan: pislikten olur diyemiyorum, alınırlar diye. İçinden ırmak akan ilçede arada bir elini yıkarsan… Devlet sağolsun, yığıldılar yine. İlaçcılar köşe… Diyordum Sunay akın ve Yetkin bey; ohhhh, bu ne huzur. O ne keyif… vay be! Nazım baba sanki hapiste voleybol oynamış, -“içki içiler, kumar oyniler: pilarda pilarda; pilarda oyniyiler. Camimize sıra geldiğinde küçücük bir zuhurda bulunmiyiler” diyor laz imam-

ayıp!

Film baştan savma ve özensiz -müzikleri iyi-.

Kaç defa yazdım buraya: sanat acılardan beslenir, huzursuzluk çeşmesinden sulanır, diye. Adam bi’ de diyor ki, filmin devamında Rusya’ya gitmek nasip olur inşallah diyor; ohaa! Acıyı, yaratmayı bilmeyenlerden Nazım yorumu...

Veya,

Balaban gözünden Nazım!

Güzel olan taraf da var tabii: ağabeyinden bağımsız Nazım babadan bahsetmesi; mesela. –O paşa bir gün kılıcını bi’ tarafına…-

Bayanları bekletmeyelim, hep onlar mı bekletecek, demeyelim:

Efenim, halk bir yere oy verince onlar sanıyorlar ki ne, candan oradalar. Çaresizlikten verilen oyları da içine koyunca ciddi ciddi mi oy veriyorlar sanırlar. AKP sosyalist bir parti olmasından, yani sosyalistler iktidara gelseler aynı benzer alacağından veriyorlar onlara oyu. Diyeceklerdir, olur mu canım, her yeri sattılar: ben de diyom ki, satmasalar da besleseler miydi şekerim? -İRONİYE BAK SEN- SEKA fabrikası var burada. Otuz yıl boyunca güzelim cennet sahili mahvederken günün birinde kâr etmişler. Hemen Angara’dan müfettişler gelmişler, nasıl oldu bu iş demişler, beş altı memuru açığa almışlar. Nasıl oldu bu? Tipik Nesin'lik yani. Ekmek elden su göldenken, nasıl oldu bu?

Satarlarken sen neden almadın da?

Bak, Kanaltürk satılınca reklam patlaması yaptı. Önceden bir ikiydi şimdi…

Ah Tuncay amca ah, isteseydin verirlerdi 20 lira adam başı sana; bir milyon altı yüz bin kişi, öderdin borçlarını ve çıkardın düze. Erdi mi başın göğe?

Tevekkeli sayın Cüneyt Arcayürek ondan erkenden ipi kesti, ondan. Hımm, eski kurt, ama genç.

Efenim, asıl konuya geleceğidim emme, bu seferde canım istemedi, sonra yazayım dedim. Bu iki güzel kadının güzel kalemlerindeki unuttukları mevzuya yani; sonra lakırtılara devam ederim.

***

not: dostlar, gugıldaki mail adresime onlarca spam mesaj gönderiyorlar şerefsizler. nasıl kurtulabilirim, bana yardımcı olur musunuz, bileniniz varsa?

not: dinlenme riski taşımayanlar dinleme işini önemsemiyorlar; tıpkı sayın akyol gibi.

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..