Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '06

 
Kategori
Üniversiteler
 

Gazi Üniversitesi sınıfta kaldı

Gazi Üniversitesi sınıfta kaldı
 

Bu ülkenin, bu aziz milletin onurlu evlatlarının bazı mukaddeslere, alınan nefes gibi ihtiyaçları vardır. Bu kutsalların başında gelenlerden biri de Atatürk'tür. Ancak bu ihtiyacın karşılanmasında çalınması gereken en son kapı, hatta, mümkünse çalınmaması gereken kapı sözde Kemalist kişi, dernek, oluşum ve hareketlerdir.

Bu ülkenin en köklü, saygın ve büyük üniversitelerinden birisi olan Ankara Gazi Üniversitesi; ukdesinde çalışan, profesör titri sahibi, bir bilim insanı üzerinden yaptığı tasarrufu ile, düşünen zihinlerde büyük yara almıştır. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr.Atilla Yayla'nın, ülke gündemini ağırlıkla meşgul eden görüşlerine binaen, üniversite yönetimi, kendisinin, birtakım akademik haklarına yasak koydu. Ve, Sayın Rektör Hoca'nın şahsında, kararın altında imzası olanlar, sözümona Atatürkçü'lüklerini tescil ettiler(?). Güleriz, ağlanacak halimize.

Atatürk ve cumhuriyetimizin ilk dönemlerine ait birkaç kitap okuyanların dahi bildiği bir olay vardır. O yıllarda, Armstrong isimli bir yazar "Bozkurt" adında bir kitap kaleme alır. Bozkurt, Atatürk'ün ta kendisidir. Gazi'nin olumlu-olumsuz yönlerini kendince irdelemiş ve bir biyografik çalışma ortaya koymuştur. Atatürk'ün, özellikle içkiye olan muhabbeti konusunda oldukça iddialı görüş ve tespitleri ile, yine o günün şartlarında çok da olumlu karşılanmayacak fikirleri yüzünden, kitabın ülkede yayınlanmasına müsaade edilmemiş, yasaklanmıştır.

Çevresindeki, o günün Kemalist'lerinden, çok daha fazla yürekli, hoşgörülü ve herşeyden önemlisi kendisiyle barışık ve özgüven sahibi olan Ulu Önder; kitabı merak eder ve bir akşam, sofra meclisinde yabancı dilden çevirttirerek, baştan sona okutturur. Daha sonrasında da kitabın yasaklanacak bir tarafı olmadığını, hatta "az bile yazmış" ifadesini de kullanarak belirtir ve ülkeye sokulmasını emreder. Ancak bu emre rağmen ne hikmetse kitap yine de yurda giremez.

Demem o ki olaylar, kişiler, zaman ve mekan değişse de malum ve meş'um zihniyet, görüleceği üzere değişmiyor.

Atatürkçü'lüğü su götürmez, solculuğu, sosyal demokratlığı tartışılamaz isimlerden biri olan Prof.Dr.Toktamış Ateş dahi birkaç gün önce katıldığı bir televizyon programında, Gazi Üniversitesi Rektörü'nü, bu yasakçı zihniyetinden dolayı kınamıştır. Prof.Yayla'nın görüşlerine kesinlikle katılmadığını ancak sözlerde, Atatürk'e bir hakaret, aşağılama gibi bir durumun da bulunduğunu düşünmediğini ifade etmiştir. Sağduyulu ve bilimsel duruş budur efendim. Karşısındaki tipik(?) Kemalist, yine profesör olan bayan hocamız ise Toktamış Hoca'nın bu görüşlerinden sonraki -sen de mi Bürütüs tarzı- yıkılmışlığını belli etmemeye çalışarak, inandığı sansürcü zihniyeti özenle savunmaya devam etmiştir.

Konu ile ilgili görüş beyan eden, ülkenin saygın yazarlarından pek çoğu, Sayın Rektör'ü olumsuz anlamda eleştirmektedir. Özgür ve özerk üniversiteyi temsil eden -ki ben de sonuna dek, aydınlanmanın oluşabilmesi için fikirlerin, sonuna dek çarpışmasından taraf olan bir kişiyim- bir akademisyenin, bir bilim insanının, bir entellektüelin; sadece, yola çıktığı paradigmalarından hareketle, bilimsel argümanlarını ortaya koyan ve hakaret, aşağılama gibi bayağılıklara kaçmayan bir başka bilim insanına, hem de kendi aydınlanma ocağında hizmet gören bir entellektüele reva gördüğü çağdışı uygulamayı şiddetle kınıyorum. Tıpkı, Sayın Toktamış Ateş gibi. Yoksa Sayın Ateş de mi takiyye yapıyor, baştan beri dersiniz? Ben, öyle olmadığını çok iyi biliyorum ama komplo teorileri ve felaket senaryoları üretmek de pek ehilizdir ya(!?). Yine de bir mim çekeyim istedim.

Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi Yayla Hoca, yanlış yerde ve yanlış zamanda konuşmuştur. Birilerinin ekmeğine, maalesef yağ sürmüştür. Üslubunu iyi ayarlayamamıştır. Bu anlamda "bence " hatalıdır. Ama ortaya koyduğu ilmi tespitlerin tartışılması, konuşulması gerekir. Unutmayınız ki yeryüzünde ne kadar "tabu" varsa; seveninden çok sevmeyeni vardır. Çünkü insanlar, anlayıp-bilebildikleri, özgür iradeleri ile içselleştirebildikleri şeyleri sevebilirler. Bu toplum; Turgut Özakman'ın Şu Çılgın Türkler, Can Dündar'ın Sarı Zeybek, İpek Çalışlar'ın Latife Hanım, Karabekir-Çakmak-Cebesoy-İnönü Paşaların anı kitapları ve pek tabi ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün, Nutuk adlı eserlerini satırı satırına okumalıdır. Kana kana içmelidir.

Bilmemne derneklerinin, bilmemne hareketlerinin, falanın, filanın; kendi, dünya görüş ve menfaatleri doğrultusunda kabul ettirmeye, dikte ettirmeye çalıştıkları sözümona Kemalist düşünce palavralarından kendimizi korumanın tek yolu budur.

Bu ülkenin, bu aziz milletin onurlu evlatlarının bazı mukaddeslere, alınan nefes gibi ihtiyaçları vardır. Bu kutsalların başında gelenlerden biri de Atatürk'tür. Ancak bu ihtiyacın karşılanmasında çalınması gereken en son kapı, hatta, mümkünse çalınmaması gereken kapı sözde Kemalist kişi, dernek, oluşum ve hareketlerdir.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..