Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '10

 
Kategori
Kitap
 

Gaziantepli şair Ahmet Ayaz'ın "Doğduğum Gündenberi" kitabı ve şiirleri üzerine

Gaziantepli şair Ahmet Ayaz'ın "Doğduğum Gündenberi" kitabı ve şiirleri üzerine
 

Ahmet Ayaz adını yıllardan beri bilirim. Ancak yüzyüze gelmek için 2006 yılının sonbaharını beklemem gerekirmiş. İlki 2006 Kasım’ında gerçekleştirilen Gaziantep Kitap Fuarı’nda Ahmet Ayaz’la da buluştuk. Memleketimin yıllarca özlediğim havasını yeniden solurken Lütfiye Aydın, Ali Çapan, Hülya Akkaya, Mehmet Kara, Ramazan Teknikel, Fevzi Günenç, Nesrin Özyaycı, Hasan Geneyikli… gibi dostlarla da sıcak zamanlar yaşamıştık. Hele Hasan Geneyikli’nin Antep ağzıyla yazdığı “Antepliyik”şiirini unutmam olası mı?

Antepliyik yorum, özel sözümüz
Kimseyi incitmez, ince özümüz
Her türlü güzellik, görür gözümüz
Tebât sabiyk yorum, biz Antepliyik

(…)

Yorum beyle nediyn, nişliyn derik
Sahreye gavaklık, bağa giderik
Altı gün çalışır, iştahnan yerik
Geneyikli söyler, biz Antepliyik

Memleketimden gönderilen selam, haber, gazete, dergi, kitap her zaman kıvanç verir bana, gönendirir. Gaziantep Life, Gaziantep Tarih Kültür dergileri, Gaziantep Olay Gazetesi, Fevzi Günenç’in e-posta adresime geçtiği gazete yazıları hep heyecan verir bana. Geçtiğimiz günlerde sevgili Ahmet Ayaz telefonla dördüncü baskısını yaptığı kitabını matbaadan aldığını ve ilk gönderdiği kişilerden birinin de benim olduğumu söyledi. Sanki ilk kitabı çıkmışçasına sesi ne denli coşkuluydu. Ve birkaç gün sonra postacı adresime ulaştırdı kitabını. Ayaz önsöz yazısında “Türk şiirine en büyük darbe de kendini şair sanan, şiir yazma heveslileri tarafından tezekten kale yaparak vurulmaktadır.” Doğru söze ne denir? Her yazdığını şiir sanan, ben yazdım oldu anlayışıyla hiçbir denetime, düzenlemeye, üzerinde çaba göstermeye gerek duymayanın yazdıklarını şiir diye sunmasını anlamak olası değil.

Ahmet Ayaz Doğduğum Gündenberi (*) adını vermiş kitabına. Daha şiirsel, daha vurucu, daha anlamlı bir adı olsaydı diye düşündüm önce. Çünkü şiir kitaplarına verilen adları önemsiyorum. Çarpıcı, kavrayıcı, kapsayıcı adlar olsun diye geçiyor içimden. Elbette bu Ayaz’ın seçimi, saygı göstermek gerek. Kendisi de bir Âşık havasında neyle dertlendiğini anlatıyor. Onun özlemi dengeli, sevgi dolu, savaşsız bir dünya… Doğduğu günden beri bunları ister gibi sıralamış dizelerini ve sonunu da şöyle getirmiş:

Ayaz’ım memlekette alnım açık yüzüm ak,

Dansözler ülkesinde her bir başka şakşak.

Neler oluyor hele, arkana dön de bir bak;

Bayrak açmış gidiyor, boyacının baş eri,

Enayiler alkışlar, doğduğum gündenberi.

Ayaz kitabını iki bölüm olarak düzenlemiş: Serbest tarzda yazılmış şiirler, Hece vezni ile yazılmış geleneksel Türk şiirleri. Serbest şiirlerinin büyük bölümünde şairliğini, şiire olan duygularını anlatıyor Ayaz. Kimi dostlarını anıyor, Anadolu’ya ağıt yakıyor, ölen dostlarına yanıyor. Kimi zaman Yunusça sesleniyor: “Halkın derdini dert edip, / Şiirler karaladım. / Yunusça.” Doğduğu kenti Gaziantep’e övgülerini sıralıyor.

Ahmet Ayaz’ın şiire sevdasını, tutkusunu anlıyorum da, ancak şiirdeki gelişmelere çok fazla açık görünmediğini de seziyorum. Kalemine düştüğü, kafasına estiği, esinlendiği gibi yazıyor. Aslında hece şiiri yazmak da kolay değil. Örnek aldığı şairler Bekir Sıtkı Erdoğan, Yavuz Bülent Bakiler, Ertuğrul Karakoç da saygın isimler elbette. Ne var ki Ayaz günümüz şairlerini de okumalı, izlemeli, şiirinde çağdaş atılımlar yapmalı diye düşünüyorum ben. Kalıplarını kırmalı.

Bu sözlerimi sevgili Ahmet Ayaz dostça dilekler, öneriler olarak kabul etmeli mutlaka. Ülkü Tamer, Onat Kutlar, Ali Çapan, Mehmet Kara, Fevzi Günenç, Vahittin Bozgeyik, Hasan Kaya Öztaş… gibi bir çok şairin yetiştiği Gaziantep’ten Ahmet Ayaz’ın da ses getirmesini bekliyorum. Övgüler güzel, ancak o övgülere fazla kapılmadan, özeleştiri yapmak da önemli. Ayaz elbette üretken bir şair. Coşkulu, saygılı, memleket sever, dost… İstiyorum ki gelecek şiir kitaplarında emeğinin, çabasının, uğraşının vurucu, gürültülü sesini de duyalım. Bu kitabının 2007 yılında “Ahmet Tufan Şentürk Türk Şiirine Hizmet Jüri Özel Ödülü” alması da sevindirici. Rahmetli Ahmet Tufan Şentürk’ü Ankara’da bulunduğum yıllardan tanırdım. Severdim. Sayardım. Onun adına konan öüdlü kazanmasını da anlamlı buluyorum. Dilerim ses getiren, soluklu şiirlerle yeni ödüllere de imza atsın Ayaz kardeşim. Zaten Ahmet Ayaz da "Gelecekte Türk şiirleri ile karşınıza daha iyiyi, güzeli ve doğruyu bularak çıkacağıma, ölüm olmazsa söz veriyorum. Tezekten kale yapıp ortalığı pis kokuya boğmayacağım..." sözleriyle bize umut veriyor.

1947 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesi Yakacık köyü doğumlu hemşerimin Taşradaki Çocukluğum adlı şiirinin bir bölümüyle onu esenleyelim:

Yakacık köyünde bir kerpiç evde,

Doğmuşum toz ile duman içinde.

Sarmıştı içimi bir kara sevda,

Düşünürdüm korkunç güman içinde.

(…)

Güder idim üç oğlak bir kuzuyu,

Dolaşırdım dağı, taşı, yazıyı.

Anlatmak zor içimdeki sızıyı,

Yılların sonrası hüsran içinde.

(…)

Deli köşker durmaz yama dikerdi,

Uyuz Alov ağır diye sökerdi.

Kel Ahmet sırt ile saman çekerdi,

Bitirirdi üç ay zaman içinde.


Ahmet Ayaz'la iletişim kurmak, kitabını edinmek isteyenler olabilir düşüncesiyle e-posta adresini de vermek istiyorum: ayazahmet@mynet.com

(*) Doğduğum Gündenberi , Ahmet Ayaz, 224 sayfa, Çağrı Kitabevi, Eylül 2010, Gaziantep

 
Toplam blog
: 178
: 1483
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğdum. İlkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, li..