Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '14

 
Kategori
Güncel
 

Gazze! Peki, ölüp öldürmek neye çare?!

Gazze! Peki, ölüp öldürmek neye çare?!
 

Net'ten alıntıdır.


Gazze'de çocuklar ölüyor. Sadece çocuklar mı, büyükler “insan” değil mi? Gazze'de insanlar ölüyor.
 
Sadece Gazze'de mi?
Mısır'da ölüyor, Suriye'de ölüyor, Irak'ta, İran'da, Filistin'de, İsrail'de... Türkiye'de bile. Her yerde, her yerde insanlar ölüyor, öldürüyor.
 
Niye?
 
Çünkü paylaşamıyorlar, paylaşmıyorlar!
 
Neyi?
Şu KOSKOCA DÜNYAYI!
 
Aslında hiçbir şeyi!
 
Kimi zaman bir şehri, bir ülkeyi, bazen bir bölgeyi, ektiklerini biçtiklerini, yediklerini içtiklerini, yeraltı zenginliklerini, kimi değerlerini, sevgilerini, bilgilerini, güvenlerini, öyle ki hattâ kimi kez de bir dağı, tepeyi!!
 
Peki paylaşmak için insanların ille de ölmesi, öldürmesi mi gerekli?
 
Ya da insanlar öldüğünde-öldürdüğünde sorun bitiyor mu, paylaşmış olabiliyorlar mı ki?
 
Yooo, tam aksine. Zaten paylaşmak istemedikleri için ölüyor, öldürüyorlar.
 
Yani bütün bunlara sebep, bir şeyleri paylaşamamak olduğu halde, amaçları da zaten paylaşmak değil ki, paylaşmamak!
 
Böyle de bir paradoks işte! Bu durumun içerdiği şu çelişkiyi, mantıksızlığı, zır cahilliği farkedebiliyor musunuz? Ya da bilmem ki acep nasıl olup da insanoğlu bunu farkedemiyor?
 
Hem bütün bunlara yegâne sebep “insanoğlunun bir şeyleri paylaşamaması” olacak, hem de o aynı insanoğlu zaten paylaşmayı istemiyor, amaçlamıyor olacak!
 
Böyle bir aklı evvellik, yetişkin insanlarda bari hiç böylesi bir zigot beyin olabilir mi?
 
Çünkü, be hey şaşkın,
Şu dünya zaten BÜTÜN insanların, ve sen burayı da, buraya ait “herşeyi” de apırsan da köpürsen de zaten PAYLAŞMAK zorundasın! Nitekim öyle ya da böyle zaten paylaşmaktasın da!
 
Dolayısıyla ölmek-öldürmek, hiçbir şeye çare değil! Çare yalnızca “paylaşmakta”! HAKÇA PAYLAŞIM DA ANLAŞMAKTA!!
 
Evet çare “paylaşımda anlaşmakta” ve HAKÇA! Çünkü, yok öyle sadece bana, herşey bana; o da bana, şu da bana, hep bana, hep bana!
 
Zira kimi de akıllı geçinip, kendi bizzat ölmüyor-öldürmüyor ama kendi dışındakileri birbirlerine kırdırtıyor! Hem de ne insafsızca! Sonra da taaa uzaklardan için için ve sinsice, kıh kıh gülüp, keyifle seyrediyor!!
 
Çünkü böylesi işine geliyor. Hariçteki diğerleri de kezâ aynı şekilde, ne etliye ne sütlüye hiç karışmıyor, susuyor; onlar da sadece izlemekle yetiniyor, çünkü onların da işine yine böylesi geliyor. Neden işlerine geliyor? Çünkü insanlık daha henüz “asıl neyin insanın işine gelen olduğu” hakkında demek ki hiiiç kafa yormamış bile; böyle bir idraktan maalesef ki çook, çok uzakta! İnsanlığa-insanlara bir an önce bu İDRAKI diliyorum, ama buna dair bir ışığın hüzmesi dahi henüz görünmüyor ufukta:((
 
Bunu bile farkedemeyen kıt akıllar oldukça da, yeryüzünde sürekli savaşı körükleyen, sadece savaştan beslenen, tabii ki insan akıllılar değil ama, şeytan akıllılar da olacaktır mutlaka!
 
Hiç düşünmüyorlar ki, “Ulen biz birbirimize niye düşüyoruz? Biz ölüp birbirimizi öldürdükçe, bu, başkalarının ekmeğine yağ sürmek oluyor!”
 
İslam dünyası meselâ, islam ülkeleri kendi içinde birbirleriyle savaştıkça, (veya bir ülke ya da bölge halkı da kezâ) kendileri ölüp birbirlerini öldürdükçe, bu kimin işine yarar?
 
Hani belki, hemen ilk bakışta kel alâka gibi gelebilir ama pek bilinen şöyle bir zeytin fıkrası vardır, hatırlayalım:
Üç adam oturmuşlar masaya, önlerinde de bir zeytin tabağı... Önce adamlardan biri, elinde çatal, tabaktaki en iri zeytini gözüne kestirip almaya çalışıyor. Sonra ikinci adam da ona katılıyor. Çatalı bir-iki aynı zeytine batırmaya davranıyorlar, ama olmuyor, zeytin kayıyor. Bir daha deniyorlar, gene olmuyor. Bir daha, bir daha derken, çok kısa bir süre sonra bir bakıyorlar ki üçüncü adam çatalıyla tek bir hamlede aynı zeytini bir güzel alıp hooop ağzına atıveriyor. Bizimkiler de öylece bakakalıyor. Ama ille yiğitlik de serde kalacak ya, diyorlar ki: “E tabii, biz yorduk sen yakaladın”. Zeytini mideye indiren adam da : “Evet işte” diyor, “üzülmeyin yani, kendinizle gurur duymalısınız, kendinize de bir pay çıkarın, siz yordunuz, ben de yuttum!”
 
“Hazıra kondum” demesi lâzım ama demiyor tabii. Hazıra konmaya ne de güzel bir “kılıf” değil mi?
 
Siz de işte aynen böyle hazırlayın zemini, hazırlayın... sizi birbirinize düşürüp kapıştıranlar da gelsin hazıra konsun!
Halâ buna aklımız ermeyecek mi? Ve bu üstelik, hep de zaten böyle olmuyor mu?! İlle de bir ders alabilmek için, birbirinizi öldürüp, eksilip zayıflayıp ya da ölüp yitip gitmekten, hep kaybetmekten, daha fazla ne olması lâzım?
 
 
 
 
Filiz Alev
23.07.”14
 
 
Toplam blog
: 157
: 3152
Kayıt tarihi
: 03.03.11
 
 

Ekonomistim, emekliyim. İki evlat annesiyim. Müzikle ilgilenirim, bestelerim vardır. Düşünürüm, a..