Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '10

 
Kategori
Sosyoloji
 

Gazze'ye yardım için gemide vurulmak acısı nasıl bitecek?

Gazze'ye yardım için gemide vurulmak acısı nasıl bitecek?
 

İSRAİL DEVLETİ'nin kısıtlı bir bağımsızlık verdiği deniz kıyısındaki GAZZE'ye İnsani yardım götürmek için İstanbul'dan yola çıkan gemiler bu sabah İSRAİL güvenlik güçlerince durdurulmuş ve gemilerden Mavi Marmara gemisine çıkan İsrail Askeleri ile siviller arasında çıkan arbedede İnsani Yadım Gönüllüsü silahsız 16 kişi hayatını kaybetmiştir.

Bizdeki gazeteler ne yazık ki ne şiş yansın ne kabap, der gibi ''çok yumuşak başlıklar'' ile duyurdular denizdeki baskın haberini. konuyu insani boyutları ile veren gazetelerin okuyucuları İSRAİL'e karşı sürekli olarak tepkilerini yazarlarken diğer ''yumuşak başlı habercilerin yönetimindeki gazetelerin okuyucuları'' ne yazık ki yarım saat öncesine kadar hiç bir şey yazmamayı, başlarını kuma gömmeyi tercih ettiler. Sanırım bu tür okuyucular: TV seyretmek en iyisi diyerek, sıcak koltuklarında beyinlerini kimi yorumlara teslim etmiş bulunuyorlar. Sonra da ne olmuş, diye sorulduğunda paşa paşa, hiç sıkılmadan başkalarının sesi olarak konuşmaya başlayacaklardır. Çağımızın kamuoyu da böyle biçimlendiriliyor işte. Ne tarih ne kültür ne hafıza ne diplomasi ne de insani bir tepki var. Bu açıdan İstanbul'da tepkilerini ortaya koymaya çaışan kalabılkları kutlarım. Umarım aşırı taşkınlıklar yapılmaz.

Gelişmelerin bir de İsrail cephesine bakalım. İsrail'deki aşırı sağcıların yayın organı ARUTZ SHEVA'nın verdiği habere göre:

''Yolcular askerlere saldırdı, İsrail askerleri yaralandı'' başlık bu. Gazete: Gazze’ye Yardım gemilerine baskın yaparak yolculara ateş açan İsrail askerlerini görmezden gelerek, yolcuların komandolara saldırdığını öne sürmüş. Arutz Sheva baskın haberini, “Yolcular bıçak, hançer ve kesici aletlerle komandolara saldırdı, bir komando karnından yaralandı. Asker Hayfa’daki Rambam Hastanesi’nde ameliyata alınırken, iki komando da çeşitli yaralarla Tel Aviv’deki Hashomer Hastanesi’ne kaldırıldı” sözleriyle duyurdu.

Gazete, son olayları görüşmek üzere Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın kurmaylarıyla birlikte acil bir toplantı düzenlediğini duyurdu. Gazete, İsrail Dışişleri’nin Türkiye’deki İsrail vatandaşlarının muhtemel bir şiddet olayına karşı bu ülkeyi derhal terk etmesini isteyebileceğini bildirdi.''

Anlaşılan o ki TÜRKİYE, her ne hikmet ise İsrail tarafından hedef ülke olarak seçilmiş bulunuyor.

İsrail'in KANAL 2 TV ise bu konuda aşağıdaki haberi geçmiş.:

''Gemidekilerin daha önce söyledikleri gibi pasif bir direniş içinde olmadıkları, askerlere bıçak ve sopalarla saldırdıkları ifade edildi. İsrail televizyonları ve radyoları, Ankara ve İstanbul'da protesto için toplanan kalabalıkları ve Ankara'daki İsrail büyükelçisinin Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldığını da haberlerinde duyurdular. Haberlerde 20 ölü olduğu ifade edildi.'' Dün gece yarısından sonra sıkıntılı bir bekleyişin yaşanmakta olduğu İnsani Yardım Konvoyu içindeki 16 kişinin acımasızca öldürülmesi karşısında İstanbul'da binlerce sivil yollara dökülmüş durumda iken Ankara'da Hükümet yetkilileri gerekli toplantıları yaparak, diplomatik yaklaşımlı açıklamalar uyapmakla yetindiler.Bilindiği gibi Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ile Gen. Kru. Başk. Org. İlker BAĞBUG resmi ziyaretler için ülke dışımda buluunuyorlar.

Bu gelişmelerden sonra ne Akdeni'de ne de Ortadoğu'da sular pek durulacak gibi görülmüyor. Bilindiği gibi Saddam HÜSEYİN'in önce İRAN, sonra IRAK'ta yaşayan KÜRTLER ile TÜRKMENLER'e yönelik katliam harekelerinden sonra KUVEYT üzerine düzenlemiş olduğu saldırılar Ortadoğu fitilini ateşlemişti. Bu tür sancılı gelişmelerin üstüne bir de IRAK'ın nükleer ve kimyasal silah imalatı gibi sorunlar yanında 11 Eylül Saldırısı gelince Otadoğu, Batılı Birleşik Güçler için yeniden biçimlendirlmesi gereken bir coğrafya olarak görülmüş ve gerekli askeri ve diplomatik girişimlere başlanılmıştı. Bu ilişkilerde TÜRKİYE CUMHURİYETİ, SURİYE ve İRAN ne yazık ki pek dikkate alınmamış Ortadoğu Barışı ve GAZZE SORUNU için MISIR ile anlaşma yolları denenmeye başlanmıştı. Ne de olsa Batı ile ilişkilerde Osmanlı Devleti'nin ilk ayrılıkçı unsuru olması bakımından MISIR, özellile Cemal Abdul NASIR'dan sonra çoğu yönleri ile Batılı Devletler için anlaşılması çok daha kolay bir ülkedir. Az önce İsrail TV tarafından yapılan açıklamaya göre : ''Saldırıda ana hedef "Mavi Marmara" adlı Türk yardım gemisi oldu. Türk bayraklı gemiye helikopterlerden halatlarla inen askerler çevreye ateş açtı.

İlk önce operasyonda 2 kişinin öldüğü, 30 kişinin yaralandığı haberleri geldi. Ancak İsrail televizyonları gemide ölü sayısının 19, yaralı sayısının ise 26 olduğunu duyurdu.

El Cezire ise ölenlerin 6'sının Türk olduğunu iddia etti...'' deniliyor.

Oysa son gelen haberlere göre içinde değişik uluslardan ve dinlerden kişilerin bulunduğu Mavi Marmara'da ölenlerin 10'unun Türk olduğu söyleniyor.

El CEZİRE Televizyonun yaptığı açıklamaya göre ise bazı Arap Devletleri ARAP BİRLİĞİ ile İSLAM KONFERANSI ülkelerinin bir an önce toplanmasını istemişler. El Cezire TV'deki konuşmasında GAZZE Başbakanı İsmail HANİYE bütün dünyaya seslenerek: Milltelerarası hukukun çiğnendiğini, GAZZE ile KUDÜS halklarının korunması gerekiğini; bu amaçla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin de bir an önce toplanmasını istedi. Kanlı bir biçimde gelişen bu yardım teşebbüsü bakalım diplomatik açıdan nasıl gelişecek.

Uykulu durumları bütün Batılılarca takdir olunan; petrodolarları Batı'da yüzen, bir kaç bin yüksek katlı binalar diken ARAPLAR bakalım ne yapacak? O gemilerdeki insanların uğradığı baskı insanlık dışıdır. Ancak o gemiler yola çıkmadan önce yapılması gerekenler neden yapılmadı 50 yıldan bu yana? Elbette Batılı Devletler'in Düval-i Muazzama'nın desteği ile İSRAİL yerleşti o topraklara. O Devletler ki Osmanlı Devletimizi sözüm ona RUS'a yardım etmek bahanesi ile ÇANAKKALE BOĞAZI'ndan zorlamış, sonra da KAFKASLAR ile Ortadoğu'daki bütün cephelerimizde ordularımızı savaşa zorlamış, Gayri Müslim huku içerisinde özgürce yaşayan Osmanlı yurttaşlarını silahlandırarak İsyana Teşvik etmiştir.

Özellikle Avrupalı Yahudilerin binbir güçlüğü göze alarak Arz-ı Mevud'a gelmek istemekleri bence insani olduğu kadar vazgelimesi mümkün olan duygu ve düşünceleri de içermektedir. Ne ki o Üç Semavi Din tarafından ''kutsal'' olarak nitelenen topraklarda OSMANLI DEVLETİ parçalandırıldıktan(!) sonra kurulan İSRAİL DEVLETİ en az kendileri kadar o toprakların çocukları olan ARAPLAR'a karşı kuruluşundan beri girişmiş olduğu hasmane tavırlar ile gerçekleştirdiği saldırganlıklar dolayısıyla yol açtığı savaşlar hiç de affedilebilecek çıkışlar değildir.

SUÇ kimin? Bana göre o toprakları Batılı Zengin Yahudiler'e ÇİL ALTINLAR karşılığı sattı eski Osmanlı tebası olan Araplar'dır. 1900'lerin başında FİLİSTİN'de kurulan Yahudi Sermayeli Şirketlerin bazı ortakları da ne yazık ki eski yurttaşlarımız olan Arap eşrafından kişilerdir. Ürdün ve Suriye'de duyduğum gibi: İki kolumu da kesseler FİLİSTİN'den bir karış toprak vermem kimseye, diyen ABDÜLHAMİD-İ SÂNİ ile O'nun torunlarına karşı KÜÇÜK KÜÇÜK DEVLETÇİKLER olarak(!) ne yaptı ARAP DÜNYASI?

Yıllar içerisinde kimi Arap Devletleri'ne giderek emeklerini ve ustalıklarını satmak isteyen işçilerimizin paraları zamanında ödenmedi, hakları yendi. OSMANLI'nın çocukları; işte ayaklarımıza kadar geldiniz, çalışın şimdi bizim için alçaklar, denildi yüzlerine, aşağılandılar. Ders kitaplarındaki hakaretleri yuttuk, uluslararsı hiç bir sorunumuzda KIBRIS ile KARABAĞ dahil ARAP BİRLİĞİ hiç de yanımızda olmadı. Onlar ''PARÇALA YÖNET'' siyasi anlayışı gereğince ne yazık ki mevcudiyetlerinin bedelini ödediler sürekli olarak. Oysa bizler o topraklarda dün olduğu gibi bugün de birlik beraberlik olsun, barış egemen olsun, kimse kimseye silah çekmesin istedik. GAZZE'deki Arap kardeşlerimize reva görülen zulüm da kuşatma da gemilere saldırı da kabul edilebilecek bir durum değildir. Haklı ya da haksız TC'ne sürekli olarak İNSAN HAKLARI dayatması yapan BATI hangi gün İSRAİL topraklarına gözlemci ya da komiser yolladı?

Ortadoğu barışı ya da Ortadoğu'nun yeniden şekillendirilmesi konusunda 700'lü yıllarda TURKOPOLLAR olarak ve daha sonra da SELÇUKLULAR ve nice Atabekler olarak var olduğumuz bu coğrafyada TÜRKİYE CUMHURİYETİ'nin sözü dinlenilmek durumundadır. Üzülerek görüyoruz ki komşularımız ve dindaşlarımız harem-i ismelertinde evleri, kentleri basılıyor ve durdurulmasına bütün insanlığın ihtiyaç duyduğu TERÖR günden güne azgınlaştırılıyor bu topraklarda. Kimin eli kimin cebinde belli değil, benzetmesinde olduğu gibi Ortadoğu Haçlı Seferleri ile 1. Dünya Savaşı dönemlerinde olduğu gibi belirli odaklarca kan gölüne çevrilmektedir. İnsani Yardım Konvoyu çok daha makul ölçüler içerisinde GAZZE'ye ulaştırılabilir; bu sabah ortaya çıkan CİNAYET de hiç olmayabilirdi. Ne yazık ki İSRAİL yine çabuk davranarak, ilk tokadı atmıştır.

Bakalım göz göre göre yalnızlığa, açlığa ve ilaçsızlığa hapsolunan Gazze'ye yardım için gemide vurulmak acısı nasıl bitecek?

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..