Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '12

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

GDO dediğin nedir ki?

GDO dediğin nedir ki?
 

GDO nedir ne değildir bi hatırlatayım ben.


Merhaba ben Seyit. Benim içimde GDO Var.

Açıkçası okuduğum bölüm sebebiyle GDO'lar da üreteceğim. GDO deyince irkilen insanlar var. İyi de bu sadece Genetiği Değiştirilmiş Organizma demek. Ama yemeyin kanser yapar demek değil. Sakat kalırsınız demek de değil. Siz dünyaya yetecek kadar penisilin nasıl üretiliyor sanıyorsunuz? Her neyse bu GDO'yu savunma yazısı değil ama Greenpeace görevlisi de değilim. Şöyle bir bahsedeyim istedim nedir ne değildir. Beslenirken GDO'dan kaçınmalı mı? Güzelce Değiştirilmiş Organizma'lardan da mı zarar gelir? Bu yazıdan sonra en azından gıda nedir, içindekiler kısmında okuduklarımız ne işe yarar bunları anlayarak beslenebilirsiniz. Elinize aldığınız bir gıda paketini yorumlayabilmeniz için özet şeyler anlatacağım. Bu arada kaynaklarım vikipedi gibi ayakaltı kaynaklar değil, kitaplar.

Herşeyden önce Sabancı Üniversitesi'nin bir araştırması var. Türkiye'de tavuk yemlerinin yüzde 98'inde Genetiği Değiştirilmiş Soya kullanılıyormuş. O konuda rahat olun. Hepimiz sonuçta yumurta yiyoruz. İşin kötüsü ne işe yaradığını bildiğimiz genler sadece %2'lik bir kısım. İnsan genomunun %98 hala bilinmiyor. Laboratuvarlarda GDO üreten mühendisler ilgili genin, ilgili organizmanın DNA'sında nereye aktarıldığı dahi kontrol edemiyorlar.

Bütün GDO'lar bizi ilgilendirmiyor. Ticaret alanında kullanılan 4 tane GDO türü var. Pamuk, kanola, mısır ve soya. Bu GDO'ların %99'u iki özellik için üretiliyor. Bitkiye gelen böcekleri öldürmek ve tarımsal ilaçlara karşı direnç. %1'lik kısım için söz konusu türler ise patates, kavun, şeker pancarı gibi. 4 ülke yoğun olarak GDO üretiyor. ABD, Arjantin, Kanada, Brezilya... Şu an gezegende 192 ülke var ve 167'si hiç GDO üretmiyor. Türkiye'de doğrudan üretimi ve kullanımı yasaktır. Ancak hayvanlar için soya ve mısırın GDO'lu ithalatına izin veriliyor. Hafiften ürktünüz biliyorum. Ancak daha kötüsü de var.

2010... Biyogüvenlik Kanunu 2010 yılında çıkarıldı. 2003'te ticaret sahasına yaygın olarak inen GDO'lar 7 yıl boyunca kontrol edilmedi. 2010 öncesinde bu konuya dair hiç bir kayıt yok. Hemen işe yarar bir şeyle bilinçlendireyim. Soya lesitini, gofretten çikolataya bir çok üründe kullanılıyor. GDO üretimi yasak tamam ama öncesinde girenler olduğu gibi malum sahtecilik gibi bir kavram da var. Bu maddeye dikkat edebilirsiniz. Bir diğeri Nişasta bazlı şeker(NBŞ) olarak mısır nişastasından elde edilen glukoz şurubu da dikkat edilmesi gereken bir diğer madde. Glisofat da belki duyarsınız. GDO'lu bir tarım ilacıdır. Şöyle bir toparlayayım bu paragrafı. Türkiye'de GDO kullanılan besinlerde bunun belirtilmesi zorunluluğu var. Ancak örneğin bir bebek mamasında 7 farklı hayvandan besinler var. Firmaların, GDO ile beslenen hayvanları belirtme zorunluluğu yok. GDO'suz gıda kampanyalarında tüketicinin araması gereken nokta bu. "Bana gelen ürünü üreten hayvan doğal yemlerle mi beslenmiş?"

Arjantin'de GDO üretilen bölgede embriyo gelişimlerinde sakat ya da kanserli çocuklar oluştuğu saptanmış. Embriyoya etkisi kanıtlanmış. GDO ile ilgili araştırmalar patentli firmalara ait olduğu ve etkileri geç ortaya çıktığı için zararları konusunda yeni yeni fikir sahibi oluyoruz. Bağımsız araştırmalar yeni başladı. Ve aslında GDO'dan çok daha yakınımızda başka tehlikeler var. Raf ömrünü uzatan uygulamalar, lezzet artırıcı maddeler, koruyucu maddeler, renklendiriciler ve daha niceleri. Köyde yaşamadığımız sürece bunlardan kaçmak bize bir servete mal olur. Her gün organik beslenemezsiniz. Aaa sahi bir de o konu var. Uzatmadan açıklayayım. Manavdan aldığınız elmalar var ya onların bir denetimi yok tamamen çiftçinin iyi niyetine güvenmek zorundasınızdır ki o bile mecburen gübre kullanır. Organik olarak satılanlar ise ekiminden bakımına hasatına kadar her aşaması denetlenen ve sertifikalananlardır. Organik olarak üretilenlerde kimyasal gübre kullanılmaz, kullanılan doğal gübreyi oluşturan hayvanların beslenmesi denetlenir, toprak kimyasallara karşı sürekli kontrol edilir. Bitkilerin arasında dolanan arıların polen aldığı çiçekler dahi denetlenir. Ortada bir Arge yatırımı olduğunu da fiyatlardan anlarsınız. Mesela organik seralarda tozlaşmanın yapay olmasında sakınca yoktur ancak onun için bile özel arılar kullanılır.

Bir de arılar demişken. Bir felaket senaryosu olarak. GDO'lu bitkilerden polen alan bir arı doğal bir bitkiyi döllese, GDO'lu yapı yayılmış olacaktır. Çünkü GDO'lu bitkiler kısır değildir.

Tüm bunlar aslında tek bir şeyi işaret ediyor. Sağlam denetim. Firmalar, devletler, denetleyiciler bugün üzerlerine düşenden fazlasını yapmak zorunda. Bu yazıyı yazamam ilham kaynağı olan alıntıyla bitiyorum. Gerçek Gıda diye bir kitapçık okurken Dr. Yavuz Dizdar'ın kendi ağzından bir alıntı yapılmıştı. Şöyle diyordu: "Bir arkadaşımın annesi açtığı endüstriyel keki bir yıl saklamış, bana verdi, kütüphaneye koydum, bekliyorum. Değil küflenme, kuruma bile yok..."

 

Bu ve daha fazla kişisel yazı için:

http://supermayk.blogspot.com

 

 
Toplam blog
: 17
: 596
Kayıt tarihi
: 11.08.12
 
 

Bilimsel ve kişisel yazılar. Sporcu. Dört yıla kalmaz mühendis de olacak. ..