Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Efsane FB 1907 Baterist Metin

http://blog.milliyet.com.tr/efsanefb1907

07 Temmuz '08

 
Kategori
Hamilelik Sonrası
 

Gebelik ve Cinsellikle İlgili Sorunlar

Gebelik ve Cinsellikle İlgili Sorunlar
 


Üreme sistemi, cinsel sistemle bütünüyle özdeş değildir... Bunlar, birbirleriyle kısmen içiçe geçmiş olan iki ayrı fiziksel-ruhsal faaliyettir. Ne var ki, hayli uzun bir süre cinselliğin üremeyle bir tutulmuş olması, insanların seksle alâkalı önyargı, yanlış kanı ve utangaçlıklarının gebelik ve üreme konularındaki bilgisini de olumsuz yönde etkilemesine sebep olmuştur. Aileler çocuklarını üreme konusunda aydınlatmaktan kaçınırken, genç evliler de bu alanda sağlıklı bilgi edinmekten çekinmişlerdir...

İşte, üreme ve cinsel faaliyet konusunda bazı pratik sorular ve cevapları...


Gebelik sırasında kadının cinsel isteği artar mı?

Hamilelik süresince bütün duygular gibi cinsel istek de belirgin iniş ve çıkışlar gösterir. Gebeliğin üçüncü ayından altıncı ayına kadar genellikle cinsel istekte bir artış görülebiliyor. Son üç ayda ise bunun azaldığı dikkati çekiyor. Gebelikte, kadında cinsel isteğin yerinde olmasına rağmen, dölyolunun nemlenmesi yetersiz kalabilir; bu durumda, bir zorlanmadan kaçınmak için zararsız bir krem kullanılması tavsiye edilmektedir.


Doğum, dölyolunu genişleterek birleşmeden alınan haz ve doyumun azalmasına sebep olur mu?

Dölyolu duvarları oldukça esnek kaslardan oluşmaktadır. Bu yüzden doğum esnasında dölyolu ağzı ve boynu büyük ölçüde genişlemekle birlikte, sonradan eski durumuna dönebilir. Lâkin çoğu kadınlarda dölyolu doğumdan önceki durumundan biraz daha büyük kalır. Bu genişleme, cinsel birleşme esnasında kadının ya da erkeğin aldığı hazzı etkilemez. Dölyolunun büyüklüğü, kadının orgazma ulaşma ihtimalini azaltmaz. Zira orgazm, yalnızca fiziksel uyarımların değil, belki esas olarak psikolojik uyarımların ürünüdür. Erkek için de dölyolunun büyüklüğünden daha önemli olan, onu çevreleyen kasların esnekliği ve gücüdür. Doğumdan sonra yapılacak fiziksel egzersizlerle bu kasların esnekliği ve gücü korunabilir.

Bu basit bir egzersizdir; kadın, makatını ve dölyolunu sanki vücudunun içerisine çekermiş gibi kasmalı ve 10 saniye öyle durduktan sonra bırakmalıdır. Doğumdan sonraki 3 ay süresince günde 50 defa yapılması gereken bu hareket, kadına eski formunu kazandıracaktır.


Doğumdan sonra adet ne zaman başlar?

Bunun kesin bir tarihi olmadığı gibi kadından kadına da değişir. Bebeğine süt vermeyen kadınlarda ilk adet çoğu zaman doğumdan 4-10 hafta sonra meydana gelir. Lâkin, ilk adetin doğumdan 6 ay sonra olması da anormâl bir durum değildir. Süt veren annelerde ise ilk adet büyük bir olasılıkla ilk 6 aydan sonra meydana gelecektir. Bununla beraber, ilk adetin sekizinci haftaya da rastladığı olur; bu sırada kadın süt vermekte ise, sütünün kalitesinde herhangi bir bozulma olmaz. Anne, adetle beraber süt vermeye devam edebilir.


Doğumdan sonra ilk adet meydana gelmeden de gebe kalınabilir mi?

Kadının yumurtalığında yumurtacık üretimi, ilk adetten 15 gün evvel olduğu ve doğumdan 2-3 hafta sonra da kadında yumurtlama faaliyeti başlayabildiği için, bu süre içerisinde hamile kalma olasılığı vardır. Süt veren anneler doğumu izleyen 5 ay boyunca çoğunlukla yumurtlamaya başlamazlarsa da, bu yüzde yüz geçerli olan bir kural değildir. Bu yüzden, hemen bir çocuk daha yapmak istemeyen kadınların güvenilir bir doğum kontrol yöntemi kullanmadan cinsel birleşmeye başlamamaları gerekir.


İlk gebelik düşükle sonuçlanmışsa, bu ikincisinin de başarısız olacağını gösterir mi?

Bu konuda telâşlanmaya gerek yoktur. Bir düşükten sonra, kadının ikinci gebeliğinde başarılı bir doğum yapma şansı, hiç düşük yapmamış bir kadınınkine eşittir. Her 100 gebelikten 15'i düşükle neticelenmekle birlikte, bir kez düşük yapmış kadınların çok büyük çoğunluğunun sonradan bir ya da daha fazla çocuğu olmuştur. Üstelik, düşük çoğu zaman şanslı bir olay da sayılmalıdır... Çünkü nedeni genellikle, dölütün sakat olması ya da gerektiği gibi büyüyememesidir. Kadın ard arda iki düşük yapmış olsa dahi, üçüncüsünün başarılı olma olasılığı yüzde 75'tir. Hattâ üçüncü düşükten sonra çocuk yapma şansı da hiç az değildir. Bununla beraber, bu durumlarda bir hekime başvurulması ve düşüğün sebeplerinin öğrenilmesi yerinde olur.


Bir düşükten sonra yeniden hamile kalmak için ne kadar beklenmeli?

Bazı hekimler düşükten sonra 6 aylık bir bekleme süresinin zorunlu olduğunu ileri sürmektedirler. Fakat genel kanı bunun kadının kendisine kalmış bir tercih olduğu yolundadır. Düşükten sonra yeni bir gebelik, bazı kadınlar için psikolojik bir gereksinme, bir güven kazanma sorunudur. Düşüğü hemen izleyen bir gebeliğin başarı şansı, uzun bir bekleme süresinin ardından gelen gebeliğinki kadar yüksektir. Bazı kadınlar içinse, bu beklemeyi uzatmak bir psikolojik zorunluluktur. Kadın bu olaydan ötürü ruhsal bir bunalım geçirmiş ve geçici olarak cinsel duygulardan uzaklaşmış olabilir. Bu gayet doğal ve anlaşılır bir durumdur.


Kadınların 30 yaşından sonra çocuk doğurma yeteneklerinin çok azaldığı doğru mudur?

Doğurganlık yaşla birlikte azalır lâkin bu oldukça yavaş ilerleyen bir süreçtir. Doğurganlık, 30 yaşından itibaren değil, 25 yaşından başlayarak yavaş yavaş azalacaktır. Bu kadınlar için olduğu kadar erkekler için de geçerlidir. Bununla beraber, kadının yumurtlama faaliyetinin düzensizleştiği 38 yaşlarına kadar, bir çiftin çocuk yapma olanakları oldukça fazladır. Ancak bunun için eşlerin düzenli ve sıklıkla cinsel birleşmede bulunuyor olmaları gerekir.


Çok sık cinsel birleşmenin gebelik olasılığını azalttığı söylenebilir mi?

Eğer çift, kadında yumurtlama tarihinden çok sık birleşmede bulunuyorsa, yumurtlama zamanında döllenme için gerekli olan sperma azalabilir. Tabii ki bu da gebelik olasılığını düşürür. Üstelik, erkekten gelen meni miktarı aynı olduğu halde bu böyle olur. Meninin içerisindeki sperma oranı düşmüştür. Şüphesiz bu erkekten erkeğe değişebilen bir durumdur. Lâkin genç çiftler için haftada 2-4, daha yaşlılar için 1-2 birleşmenin en iyi çözüm olduğu düşüncesi yaygındır. Erkeğin aldığı besinin protein ve vitamin-mineraller açısından zengin olması da sperma üretimini olumlu yönde etkileyecektir. Ancak, sperma üretiminin cinsel istekle doğrudan bir bağlantısı olmadığı da bilinmektedir.

 
Toplam blog
: 1907
: 3759
Kayıt tarihi
: 28.07.07
 
 

03 Şubat 1967 İstanbul doğumlu, romantik bir müzisyenim işte... Müzik, bateri, spor, Fenerbahçe, ..