Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '07

 
Kategori
Öykü
 

Gece yolculuğu

Gece yolculuğu
 

"Bu anlatı yaşanmış bir olaydan derlenmiştir"

Ne ay ışığı, ne de yıldızların olduğu karanlık kasvetli bir gece. Araba farlarının açtığı koridor boyunca otoyolda hızla ilerliyor. Etrafta ne bir ışık ne bir sokak lambası, ne de uzaklarda titreşen bir araç farı var diye düşünüyor sürücü. Dikiz aynasından gerideki ürkütücü karanlığa bakıyor. Bari bir far ışığı olsa, gelen bir başka aracın olduğunu bilsem. Birden yapayalnız hissediyor kendini. İçine düştüğü bu karadelikten kurtulabilmek için gaza yükleniyor. Gün ağarmadan Ankara'ya ulaşması iyi olacak. Sonra gazı kesiyor. Radyonun sesini yükseltiyor. Yanık bir bozkır türküsü. Dikiz aynasından bu kez bir fener ışığı gibi solgun bir ışığın bir kaç kez yanıp söndüğünü görüyor. Işık görmüş olmak sevindiriyor kadını. İçinin katılığı bir rehavete dönüşüyor. Rahatlamıştır. Tarlada çalışanlar olmalı. Mırıldanarak eşlik ediyor türkücüye.

Aniden ne olduğunu anlayamadan önünde beliren görünmez bir kütleye çarpıyor. Kadın direksiyona sıkıca yapışmış deneyimli bir sürücü. Yine de çarpmanın etkisiyle araba taklalar atmaya başlıyor. Kadının elleri hala direksiyona yapışık. Şarampolden aşağı hafif eğimle uzanan düzlüğe doğru yuvarlandığını hissediyor. Kaç takla attığını sayamıyor, belki yedi belki de sekiz. Tek derdi araba yere oturduğu anda kemeri söküp dışarı atmak kendisini.

Şanslıyım diyor araba dört teker üzerine oturunca. Hemen kapıyı itiyor zaten açılmış.. Hiç bir terslik yok. Toprağa basar basmaz arabadan hızla uzaklaşıyor. Bütün kapılar açılmış ve arabadaki, bagajdaki eşyalar, paketler şarampole saçılmış. Benzin kokusu içini bulandırıyor. Tepeyi tırmanarak yola çıkıyor. Henüz kazanın şokunu atlatamamış. Arabasına dönüp bakacakken ardında üç adamın belirmesiyle yüreği ağzına geliyor. Hiç bir yerde yerleşime dair ışık olmaması ve etrafın kayalık ilerisinin de tarlalar olması bu adamların nereden çıkıp geldiklerini sorusunu uyandırıyor usunda. Hem de ne kadar sessizce yaklaşmışlar. Sonra da tarlalardan geldiklerini düşünüyor. Onca takladan sonra nerede olduğunu kestiremese de otoyola çıktığında ensesinde beliren üç adamı gönderen Allah'ına şükrediyor. Adamlar arabada başka kimse olup olmadığını soruyorlar. Sürücü ne kadar yok dese de, ne kadar gitmeyin dese de adamları ikna edememiştir. Ya arabaya bakarlarken patlayıverirse.

Patlama olmamış sadece arabanın bir bölümü ateş almıştır. Alevleri gören diğer araçlar duruyorlar. Sonra da jandarma ve ambulans geliyor.Etraf kalabalıklaşıyor. Jandarma kadının çantasını ve arabanın evraklarını bulamıyor. Oysa her zaman çantasını da evraklarla beraber torpido gözüne koyardı. Gündüz bulunur herhalde diye düşünüyor kadıncağız. Kadını muayene için hastaneye kaldırıyorlar.

Doktor bir kaç saat yatakta kalmasını uygun buluyor. O sırada jandarma gelip ifadesini alıyor.
En sonunda kasabanın bu küçük hastanesinde diğer hastalar ve hademeyle başbaşa kalıyor kadın.

Hademe kadına " verilmiş sadakan varmış abla iyi kurtarmışsın." diyor. "O bölge mimlidir. Kazaya uğratılan herkes öldü orada. Ölmeyenleri de onlar haklamıştır belki de."

Kadın anlayamıyor. Daha doğrusu duyduklarına inanamıyor. Kazadan hemen sonra o üç adamın ensesinde neden belirdiklerini, neden arabada bir şey var mı diye ısrarlı sorular sorduklarını ve zamanında kendini yol kenarına atmamış olsaydı başına gelecek olanı birden kavrayıveriyor.

Hastalardan biri de katılıyor konuşmalara. Almanya'dan gelen bir akrabasının başına gelen acıklı olayı naklediyor. Üst geçitten sallandırmışlar kayayı ipe bağlayarak. Tam sürücünün olduğu yere gelmiş. Beş kişilik aile yok olmuş, gitmiş.

Bir başka hasta da geçen arabaları gözleyip fenerle haber veren çeteye lanetler okuyor. Böyle bir aile yeryüzünden silinirken çocukları da kötürüm olmuş.

Kadın kazadan az önce gördüğü o uğursuz ışıkları hatırlıyor. Nasıl da rahatlamıştı oysa ışık gördüm diye.

"Burada mıydı yine?" diye zorlukla soruyor kazazede ıstırapla. Ağzı kurumuştur yaşadığı şoktan, gözpınarları da.

"Ne farkeder ki!" diyor yaşlı adam. "Oluyor işte! Hem de devletin karayolunda..."

Fotoğraf 10 istanbul bienali AKM' de sergilenen video art'tan

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..