Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Aralık '14

 
Kategori
Deneme
 

Geceme düşenler... öylesine... işte...

Geceme düşenler... öylesine... işte...
 

Ve dedim ki;

Bu şiiri dinlerken kulaklarımda...
Biliyorum gideceksin artık, git de yolun sonsuza kadar açık olsun...

Bir gün öylesine bırakacağın ve bıraktığın birini hatırlarsan, kulakların dinlemekten yorulduğu, telefonunun hiç dinmek istemeyen özlemle çalışlarını özlersen dön gel... Beni öylece bıraktığın gibi bulacaksın... Çünkü ben söz verdim... Kendime... Her şeye rağmen seni seveceğim sadece öylece ve ölesiye...Küskün değilim,kızgınlığım vardı.Ama kırgınlığım işte bununla nasıl başa çıkacağımı bilemiyorum..

Hani geceler çabucak geçse kendimi oyalayacak başka şeyler bulsam... Seni düşünme isteğimi içimden atabilsem... İzlediğim bir flimde konuştuğum mekanı hatırlamasam ve dinlediğim her şarkıya takılı kalmasam... Anlatacğım gerçekten bir dost olsa beni anlayan... Hiç bu kadar yazmak için can atarmıyım diye sorgulayıp duruyorum kendimi... Gün geliyor Hayat bu; zaman gelir her şey bir anda son bulur… Hayat bu ; son dediğin her şey yeniden can bulur diye düşünüyorum… Umut ilaçtı ya benim içim hayatımda… Ne kadar silersem sileyim seni.. Kelimelerde kalıyor izin… Sen bunları kutlanamyacak nice yeni yıllara... yeni yaşlara... Yeni günlere önceden verilmiş bir hediye say... En güzel mutluluklara armağan olsun... Sevginin ve sevmenin değerini bilen tüm yüreklere...

Aslında yaynıdayken ne kadar da özgür olduğumu anlıyorum... Sensizliğim senli hareketlerimi kıstlar olmuş en basidinden bunu anladım...Yazdığım keşke sen olabilsen ben kendimi içimdeki seni maziye yollamaya çalışıyorum yavaşca...

Tek istediğim gün içerisinde özleyebileceğim birinin olduğunu bilmek... Sesinin derinliğinde kaybolmak istiyordum...

Her ayrılığın ardından yaşanan anlamsız bir boşluk doldurmuştu kalbimin etrafını, dikenli bir kazık çakılmıştı etrafına sözde kalbimi sağlama almıştım. Kimse girmesin diye. Meğer ne çokmuşsun bende, meğer dikenli yolları çoktan atlamışsında ben farketmekte geç kalmışım. Halbuki ben gittiğini sanmıştım. Giderken sendeki beni götürdüğünü farketmeden...

Ama gene de mutluyum bir yanım seninle hemde senin olan yarım zaten.. .Öteki de bana ait değildi, ben kiracıydım gönülde ve zaman şimdi çıkma zamanı, şimdi gitme zamanı... Çünkü sevgi kirasının artık bedeli fazla ödeyemiyorsun ağır gelir bu yaşam şartlarında... Bak artık güneşin ilk ışıkları aydınlattığında odanı içine doğan nedensiz sevinç bile yola çıkmış sen ne duruyorsun hala burda! Pencereyi açtığında kuş sesleri gelmiyorsa kulaklarına, yağan yağmuru mutluluk yağmuru olarak nitelendirmiyorsan hayatta daha ne bekliyorsun haydi çıksana işgal etme. Gidemiyorsun işte senden daha iyi olan bir yanın onda... Boşver kalsın ona da senden bir hatıra. Ama yürek gel de anlat... Bedenini uzaklaştırabilirsin, gözlerini, belki de sözlerini... Ama paylaştırdıklarını, paylaşımlarının oluşturduğu zamanları, umutları, harcanan emekleri hissettiğin artık benliğinin senden çıkmış olduğu benlik bile çıkarken ruhunun tadına varmadığını anlarsın.

Bu özlemlerin sonu yoktur. İsyanların, serzenişlerin... Sevgi eğer aklı yenseydi ki bu bazen olasıdır. Şu an hayat daha kolay ve mutlu yaşanırdı. Bazen de akıl galip çıkar bu oyunda aşk oyunu da böyle oynanmaz mı? Akıl ve yürek arasında gidip gelmelerle... Dün gece bir dost evindeydim seninle... Güneş odama sızarken pencerenin arkasından sonra dün akşamki gibi düşündüm... Düşündüm...

Neydi özel kılan diye. Dedim ya yaşamımızda bir senorya yazarlar ve sen de oynamaya başlarsın. Bu hiç bir zaman tek kişilik bir oyun olmaz.(Olur da olmaz) Hep birileri vardır.İyi karakter, kötü karakter, Sen oyun arkadaşımdın benim hayatı benden iyi bilen, çoğu yerde senoryaya eşlik eden, yöneten, kesen, sil baştan diyen ruhun yarısı, ihtiyaç duyulan varlık...

Halbu ki dedim ya giderken senoryanıda alıp gittin. Başrolü oynarken... Oyun yarım kaldı... Oynun yarım kaldı... Kaldı ama yoktu hikayede gözünü kapamak yoktu ayrılığı ayrılık yapmak. Ben şimdi sevme hakkımı kullanıyorum. Buna da yasak yok ya... Hayal kırıklarıyla öğreniyor insan sabırlı olmayı, bir de kaybettikçe. Acılar sabrın son sınavı gibi. Ama üzgünüm geçemiyorum bu sınavı... Gene de ben kefilim tüm acılarıma gel sende kefil ol tüm acılarıma yeni bir sevgi kredisi alalım. Hayatımızda...

Hayatın şartları zor imkansız yürekteki yatırım hesaplarımızı birleştirelim % 100 faizle alalım. Boşver... Gerekirse borçlanalım öderiz korkum yok... Kefilim sen olunca yeterki kaçırmayalım. Vade için geç olmasın...

Gözlerinin içine bakıyordum hala gözlerinde kendimi görmek için... Ve sordum kendime giden mi yalnızdır kalan mı diye? Eğer sevmek varsa arada giden içinde, kalan içinde zordur. Hisler aynı ise, çünkü her iki taraf içinde aynıdır. Gitmekte kalmakta eğer birbirinin yansıyan aynalarıysa o aynalarda çatlak ve kırılma yok ise...

Ben seni görmeden gözlerindeki ışığı seçmiştim kendime... Gözlerini gözlerime değdirmeden önce... Aydınlık, sımsıcak, ışık saçan yolunu aydınlatan ama sonu belli olmayan ışığını...

Ümit Yaşar'ın bir şiirindeki dizeler geldi aklıma;

"Böyleyim diye ayıplama beni.

Bir gün kendimi, Sonsuzluğun koynuna bırakırsam,

Yaralı ve yenik bir asker gibi,

Darılma: Unutma ki: Her seven adsız bir Kahramandır.

Unutma ki; İnsan, sevildiği kadar insandır."

Sonra Müşfik Kenter 'in yorumları geldi aklıma; "Dostluğu klavyelerinde yaşamı monitörlerinde arayanlar, diye başlayan ve hangi tuş daha etkilidir ki sıcak bir gülüşten diye" devam eden... Olsun bastığımız her tuş seni bana ulaştırıyorsa bir o kadar etkili, bir o kadar yakıcı... "İçimi ısıtan güneş ışığını gönderemez bir e_maille sana ama sevgiyi şu anki yazdığım gibi yazarım sana... Tuşlarımla bu beni eğer mutlu ediyorsa... "Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman? Kaybolan yıllarımdan da vazgeçtim… İnsanlar neler kaybetmiyor bu zamanlarda … Biri bana insanlara karşı yitirdiğim güveni geri verebilir mi? ben onun derdindeyim şimdi…Tek bildiğim geride kalan kalbinizse mutlak geri dönüyorsunuz zamala… Sadece kaybolan tuşlarda geçen zamanlar mı hangisini tekrardan yaşayabiliyoruz. Aynı acı ve heyecanla... Ama geri dönüşüm kutusunda saklıyabiliyoruz anılarımız, sevgilerimizi okuduğumuzda dün ki sıcaklığınla...

Ama sana söz veriyorum bende kalacaksın. Bazen gitmeni kibarca, bazen deli dalgalar gibi hırçınlaşarak isteyeceğim ruhumda bazen kal diyeceğim sana...

Şimdi ne kadar çok isterdim bütün kelimeler ve cümlelerimin sana akmasını ne çok.. Bu yazdıklarımın kendi yanlızlığımın tesellisi… Uykusz gecelerimin sesli sezenişleri… Şimdi bu yazılanlada kelimelerin efendis bir payın yok…

Ne dersem diyeyim ama söz veriyorum bende kalacaksın...  

http://www.videomotoru.com/kahraman-tazeoglu-gittiniz-mi-bayim-video_33425e325.htmlhttp://youtu.be/Zk8wnmgw1eU

http://youtu.be/V9fZw3vtxq4

http://www.izlesene.com/video/ebru-gundes-tesekkur-ederim/7258170

 
Toplam blog
: 227
: 543
Kayıt tarihi
: 16.01.08
 
 

Fazla söyleyecek bir şey yok herkes gibiyim. Artık... Bazı acılar faydalıdır. Önce üzer, sonra he..