Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '07

 
Kategori
Alternatif Tatil
 

Geçen bir yazın ardından..

Geçen bir yazın ardından..
 

Sessiz ve berrak bir sabah.. otobüs vaktinden evvel geldi oldugumuz yere. İlk kez çok rahat bir şekilde uyuyarak yolculuk yaptım. belki de ilk kez uyuyarak geldim.. Yoksa uyumaya korkarım.. sanki şoför de benimle birlikte uyuyacakmış gibi gelir.

Kimimiz bavulu,kimimiz çantaları sırtlanarak evin yoluna dogru ilerledik. Uzaktan gelen köpek sesleri duyuyoruz.. o kadar çok köpek var ki sitede.Belki de en az beş tane. En sevmediğim köpek ise, sitenin bekçisine ait olan ''Prens'' adlı köpek. Onu sabahın erken saatinde veya günün herhangi bir saatinde sürekli araba lastiklerine işerken görüyoruz. Önüne gelen arabanın lastiklerine işer durur. Hayır; bu kadar idrarı nereden bulur bilmiyorum. Koklar,koklar işer it. ''Lastik kokusunu seviyor olmalı'' deyip gülüşürüz hep arkadaşlarla.

Siteye giden yolda ilerlerken ''Prensi'' gördük. ''İt''i an çomağı eline al '' derler ya, aklıma geldi birden gülmeye başladım. Oğlum, ''anne valla biz gittik geldik hala işiyor bu it ''dedi gülerek.Baktık, gerçekten de metalik renkli bir ford focus'un lastiğine işiyor. O sessizlikte kahkahayı bastık hepimiz.. hiç birşey değişmemiş, herşey bıraktıgımız gibi devam ediyor.

Sitenin marketçisi dükkanını açmış. Elindeki pet şişe ile dükkanının önünü ıslatıyor.. vakit henüz çok erken, site halkı uyuyor.. ''Çıt'' yok derler ya hani işte öyle. Sadece prensin havlama sesi.Verandalara bakıyorum ilerlerken, geceden kalan dagınık sandalyeler,masa üstlerinde gece çay içildiğinin ibaresi olan çay bardakları.. çerez tabakları.. anlaşılan uyku aniden bastırmış ve apar topar kalkınmışlar yatmaya.

Güneş gözümüze gözümüze ışıyor.. kavurucu bir sıcaklık yok henüz. upuzun bir yol işte.. bizim ev de taa yolun sonunda tepenin eteginde desem yeridir. Sitenin en serin yeri orasıdır.. her evin önünde bir asma vardır. asma yapraklarının ve ağaçların hışırtısı kısık sesli bir müzik gibi gelir geceleyin kulagınıza.. yaseminlerin ve melisaların keskin kokusu içinize işler genzinizi yakar yattıgınız yerden.

Babamın haberi yok bugün gelecegimizden. Sürpriz yapıyoruz ona. bayılırım habersiz gitmelere. Aniden karşılarına dikildiğim zaman verecekleri tepkilere bayılırım. Yüzlerindeki o mutlulugu görmek beni daha da mutlu kılar.Daha dogrusu mutlu ettiğimi görmeyi çok severim.

Prens peşimizden geliyor bizi koklaya koklaya.. oğlum '' üstüme işeyecek diye korkuyorum valla anne'' derken, kızım ise '' oğlum sen lastik misin de üzerine işesin'' diyor. Yine bir kahkahaya boguluyoruz ''Heyy kalkın biz geldik'' diye bagırıyor evlere dogru..ama kimsenin kalkmaya niyeti yok besbelli.Sıcaktan açık bırakılan pencerelerin perdeleri sabah serinliğinden hafifçe kımıldıyor sadece.

Yol kenarlarındaki incir ağaçlarına dadanıyorum elimdeki çantaları bırakıp da. İncirler daha ''Er''memiş..ama olsun ''er''miş gibi görünen kocaman bir incir koparıyorum büyükçe bir dalı aşagıya çekip.. incir dalından koptuktan sonraki akıttıgı sütü görüyorum. Hoşuma gidiyor. Meyveyi dalından yemeye bayılıyorum ben. Çocuklarım incir sevmezler benim gibi, analarına çekmemişler işte.

İncirden hevesimi almamı bekliyor çocuklar sabırla. Eve az kaldı artık.. en son sokak bizim. Ne uzun yolmuş git.. git bitmiyor. Agır agır yola devam.. bir taraftan da ağaçları ve dallarındaki meyveleri inceliyorum.

Birden gözüme şeftaliler çarpıyor.. Ufacık bir şeftali agacı ama,dallarındaki şeftalilerden agaç dalları yere kadar sarkmış neredeyse. Tam uzanacakken iki el sımsıkı tutup kollarımdan beni agaçtan uzaklaştırıyor. ''Yeter artık annee çocuk gibisin haa''..

İşte bizim sokak..

Evimizin kapsındaki erguvan agacı nasıl da büyümüş... babam kapı demirinin üzerine sardırarak daha da güzelleştirmiş onu. Güzel bir tablo gibi.. yasemin de dikecekti bu sene dikti mi acaba?

Ümran ablanın yaseminlerinin kokusunu duydum işte yine.. ama kendisi daha uyuyor. Eşi Fikret abinin kalkmış oldugunu, lavabodaki öksürük seslerinden anlıyorum çünkü çok sigara içiyor.. Oğlu Esat doktor ama,babasını vazgeçiremiyor işte bu meretten. Bugün gelecegimizi bir tek Ümran abla biliyor. ''Sakın söyleme kimseye'' diye sıkı sıkı tembih ettim ona. Rahmetli annem bu huyumu hiç sevmezdi, ''Habersiz gelme de birşeyler hazırlayayım yoksa buldugunu yersin bak'' derdi. Buruk bir şekilde anımdadım onun bu sözlerini. Anılar güzeldir de,böyle zamanlarda acı verir insana işte.

Babam küçük bir şaşkınlık geçirdi bizi görünce ''Allah Allah.. Allah Allah..'' dedi durdu. Böyle dedi mi çok şaşırmıştır mutlaka. Ya da kafasını hızlı hızlı kaşır.. o da ne yapacagını bilemez halde oldugunun belirtisidir. ben gülümseyerek izliyorum onu oldugum yerden.. o torunlarına sarılıyor durmadan. ''Özlettiniz yav kendinizi'' diyor bir taraftan da.Ben de sarılıyorum kendisine sımsıkı. Hakikaten de özlemişim babamı ve bu ortamı.

Denizin,yaseminlerin ve melisaların kokusu sabahın tazeliğinde birbirine karışıyor.. ve yine hep birlikteyiz işte Muhteşem bir güzellik bu daha başka ne istenebilir ki?

Kahvaltımızı dalından koparttıgımız sebzelerle yapıyoruz. domates, biber.. babam İzmir tulumu sevdiğimizi de unutmamış bu arada, bol bol yaptırmış.

O arada balkondan bana bakan bir çift göz görüyorum. Krem renk geceliğini daha üzerinden çıkartmamış bile Ümran ablam.. bana bakarak ellerini yüzünde kavuşturuyor ''Şükür geldin.. hoş geldin'' diyor gülümseyerek. Kafamı sallıyorum,''gelecegim'' diye sesleniyorum.

Beklenmek ve özlenmek ne kadar güzel Allahım'' diyorum. Böyle bir dosta sahip oldugum için çok mutluyum. benden sadece beş yaş büyük oldugu halde,kendini benim annem yerine koyan.. sen benim kızım gibin elimi öpceesin diyen.. koruyan kollayan bir insandır Ümran ablam. Aslında ''Ümran'' demek isterim bana kalsa ama,yok.. illa ''abla'' diyecez.Çünkü o öyle istiyor ''Abla diceesin bana''diyor.Başka bir gün de sen benim gelinim olaydın ah keşke'' diyor. Tam bir Aydın Bozdogan'lı o.. benim tatlı Ümran ablam bir başkadır.Gözleri bir başka bakar bana bakarken sevgi kokar, Anne kokar..

Bahçeye ne çok şey ekmiş gene babam.. domates,biber,patlıcan, semizotu,pazı börülce.. yok yok anlayacagınız. ''pazara gitmeyecegiz gene desene baba'' dedim..güldü.. ''işim gaydım mı var benim, ektik işte birşeyler ''dedi.

Güzel bir kahvaltıdan sonra, Ümran ablamın balkonuna kahve içmeye gittim. ''Ne çok özlemişim seni '' dedim sarılarak.. ''Bi daa böyle geç geeme,vakitlice gee,çok geç kaldın çook'' dedi.

Tamam dedim vakitlice gelirim sen merak etme.


Öyle,böyle derken yaz bitti işte. yaşadıgımız herşey yine anılara dönüşüverdi ara-sıra bakacagımız fotoğraf karelerinin arasına karıştı.Dut agaçlarının,incir agaçlarının,vişne, kayısı ağaçlarının dallarında asılı kaldı ellerim.. yapmak istediğim herşeyi gerçekleştirdimbu yaz. Güneşte tepsilerin içinde domatesler kuruttum, ilk kez güneşte vişne reçeli yaptım.

Görmek istediğim herkesi gördüm, her yere gittim.Bizim gözümüzde hala küçük olan yegenim İpek'i bu yaz nişanladım..Zuzum.. güzel kızım da bu yaz güzel bir Üniversiteye yerleşti,oğluşum da güzel bir liseye.. yaz'ı mutlu sonlandırdım.

Yıllardır görmediğim, çok sevdiğim genç kızlık arkadaşımın mezarını Anne'min mezarının yanında gördükten sonra hayatta hiç birşeyin öneminin olmadıgını daha da iyi anladım.

Hayatı yaşanılır kılan dostluktur,paylaşımdır.. paylaşarak çoğalır insan yüregindeki sevgiler..

Bana attıgın her adım, söylediğin her sözün yüregimde iz bırakır.


 

 
Toplam blog
: 319
: 1390
Kayıt tarihi
: 29.10.06
 
 

"Ben; hiç yalnız kalmadım... Kalabalık bi ailede yere atılan yataklarda Yan yana, baş başa, el el..