Geçen yıl paramız en fazla değer kaybedenlerden oldu. Dr. Ali Topçubaşı

2016 yılında terörün acısının yanı sıra, ekonomik sıkıntılarında arttığı yıl oldu. Yılın üçüncü çeyreğinden başlayarak ekonomideki gerileme, beraberinde işsizlikte artışı getirirken, paramızın da rekor düzeyde değer kaybetmesiyle sonuçlanmıştır. Kalkınma planlarında 2018 yılında 1 doların 1,71 olacağı tahminine güvenen uluslararası yatırımcılar, bankalar ve finans kuruluşları, borç alan ve veren kişi ve kurumlar, 2016 sonunda yüzde 100’ün üzerindeki bir sapmayı yaşamışlardır. Yani dolar 2016 sonunda  2018 yılı için beklenen tahmininin yüzde 107 üzerinde artış gerçekleştirmiştir. 

2016 yılına 1 dolar 2,92 ile giren Türk lirası yıl sonunu 3,52 ile kapatarak yüzde 20,5 değer kazanmıştı. Bir önceki yılda yaklaşık yüzde 26 kazanan dolar, Türk lirası karşısında birikimli olarak yaklaşık olarak yüzde 50,6 oranda değer kazandığı anlaşılmaktadır. Çalışan, emekli veya düşük gelirli kesimlerin son iki yılda doların  değer artışı  olan  olarak yüzde 50,6 oranından daha az gelir artışını aldığını düşünürsek, bu kesimlerin reel gelirlerinde net kayıplar yaşadığı anlaşılmaktadır.

Geçen yıl ülkemiz parasının en fazla değer kaybeden paralardan biri olması, ekonomik durumuzun açıklanmasına yardımcı olur. AB ve ABD’nin ekonomik baskısına rağmen, Rusya parası olan Rublenin 70,7 değerinin 61,8’ e inmesi, bu ülke parasının ekonomilerindeki iyileşmeyi göstermektedir. Rusya parası Ruble geçen yıl dolara karşı yaklaşık yüzde 14, 4 değer kazanmıştır. 2016 yılında Turizm  ile uğraşanların Rusya parasının değer kazanmasına rağmen bu ülkeden gelen turist sayısından  faydalanamaması da ayrı bir üzüntü kaynağı olmalıdır.  

2008 yılı gelirimizde altına düşen 2016 yılı, ülkemizin siyasi ve ekonomik koşullarını iyi değerlendirmesi gereken bir yıl olması gerekmektedir. İki yıl evvel batış hikayesi yazılan Yunanistan'daki faizler ülkemizdeki faizlerin yaklaşık 3 katı iken, şimdilerde bizdeki faizlerin söz konusu ülkenin yüzde 50 den olmasını iyi irdelememiz gerekmektedir. Ekonominin çok önemli göstergesi olan faizlerin de emir ile değil uygulanan ekonomi politikası ile düşeceği anlaşılmalıdır. Japonya, İsviçre, Hollanda, Almanya gibi ülkelerde 10 yıllık faizlerin sıfırın altında olmasını dikkate almamız gerekmektedir.

Kaçmaya başlayan yabancı yatırımcıyı tutacak ve onlara yenilerini ekleyebilmek için, hukukun üstünlüğü vaz geçilmez kılınması, evrensel şartlarda demokratik standartlar, şiddeti teşvik etmeyen basın özgürlüğün sonuna kadar kullanılacağı kanalların açılması, öğrenci değerlendirme programının(PISA)sonuçlarının bize anlatmak istediklerini iyi anlayıp değerlendirmek, yaygınlaştırılmaya çalışılan imam hatiplerdeki çocukların ortalama yüzde 1,7 olan başarı oranının gösterdiği gibi bu eğitim sisteminin terk edilmesi, laik eğitimin önündeki engellerin kaldırılması, ekonomik reformlar olarak da kadının iş gücüne katılımın artırılması, inovasyona öncelik verilmesi, ar-ge yatırımların önünün açılması, sosyal güvenlik kurumlarını rehabilite edilmesi öncelik taşımaktadır.