Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '18

 
Kategori
Deneme
 

Gecenin Ardında Deniz Vardır...

Gecenin Ardında Deniz Vardır...
 

*Mayıs bozguncuları ne söylerse söylesin, o dönemi yaşayanlar arasında yalnızca bir insan olarak, bir başka insan olmaktan başka gerçeklendirmeye gerek duymadan herkesin birbiriyle anonim, gayri şahsi bir şekilde konuşabildiği güzel zamanlardı...

 Yaşanmışlıklar vardır; bir ömre bedel... Biliyorum; yaşamamış olanlara, o günleri yaşayanların anlatılarına kulakları tıkalı olanlara, yazılanları okumaya gözleri kör olanlara anlatmanın ne kadar zor olduğunu ve bundan da zor olanın onların anlamasını beklemenin... Şimdi artık katlanılmaz olan yaşanmışlıkların artık hiç olmaması değil, yarım kalmış olması her şeyin...

 Farz-ı mahal; eve helal ekmek götürmek hedefli bir namus anlayışının, katkısız bir yurtseverliğin sağa, sola savrulmadan, eşitlikçi bir özgürlük anlayışının ne demek olduğunu anlatabilmek güçlüğünü;

 Bir elin parmakları sayısında anca olan eğitim kurumundan, farz-ı mahal Afyon Lisesi'nin leyl-i meccani akşamlarında ranzalı, karanlık yatakhanelerinde bir delikanlı Ahmed Arif yüreğinden o dizelerin nasıl çıktığını ve o eğitimin düzeyini;

 Kara Gıslaved lastikleri içinde üşüyen ayakları, kor gibi yanan yüreğinden bir Gönen Köy Enstitü'lü delikanlı Fakir Baykurt'tan süzülüp gelen sözcük çağlayanının edebiyatımıza nasıl döküldüğünü;

 Ankara Askeri Tıbbiye'nin taş merdivenlerini kimsesiz, elinde tahta bavuluna sakladığı mahcubiyeti ve kavrukluğu taşıyarak çıkan bir köylü delikanlısından nasıl bir tıp profesörü çıktığını; birbirlerinin yalnızlıklarını, sırlarını paylaşan, yerinde haşarı, asi zamanı gelince, çalışkan nicelerinin yıllar sonra tıp fakülteleri ve Gülhane'nin öğretim kadrolarında yer alışlarını;

 Aşklarını sevdiklerine söylemekten bile çekinen ama bu ülkenin ta en içinden sevdalısı tıbbiyeli, hukuklu, siyasallı Cebeci'nin üniversiteli delikanlılarının o büyük beklenti ve suskunluklarını. Ceplerindeki paraya ayarlı İç Cebeci'de Zehirci Ahmet,  Kızılay'da Piknik ya da daha içerlek Tavukçu'da paylaşılan katkısız dostluklarını ve hizmet-i vataniye yolundaki dürüst susamışlıklarını.

 Zordur anlatabilmek...

 Sonrası mı, daha da zor. Bir Birinci Sigarası dumanında dağılıp, dalgalanan ve sönüp giden umutları, yiten gençlik yıllarını ve o kuşağı anlatmak; daha da zor... Zor dostum; yaşanan büyük çelişkiyi, siyaseten bölünmeyi, bölünürken küçülüp bir zamanların büyük ideallerini de küçültmek ve bu anaforda yitip gitmesine bakmak...

 Tutunacak dallarımızdır şimdi bir bir kırılan, kırdıkları. Ölü namlulardan çıkan hedefsiz ölü kurşunlardır şimdi arta kalanları vuran. Şimdi bir tek daldır elimizde kalan.

 Tutunduğumuz.

 Dayanacağınca dayanabileceğimiz...

 

*Maurice Blanchot

 

 Akın Yazıcı

1 Aralık 2018/İzmit

 
Toplam blog
: 190
: 391
Kayıt tarihi
: 07.05.14
 
 

1965 Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinden asker hekim olarak mezun oldum. Gülhane Askeri Tıp Aka..