Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '09

 
Kategori
Deneme
 

Gecenin müziğe vurduğu tatlar eşliğinde yazarlar arasında gezinti

İzlenimler, Gizemli Bir Söyleşi. Nabide Kılınç

Dün gece radyomda gecenin müziğinde vurmalı çalgılarda farklı kültürlerle bir araya gelen Avusturyalı sanatçılar saksafonda, kemanda, gitarda, davulda cazın doyulmaz tatlarını dinlettiler. Müziğin içindeyim, cazın kıyısında, eve götürdüğüm yazıları okumaktayım.

Milliyet Blog yazarları arasında bir gezinti bu. Her Çarşamba günü Televizyon dizisi “Yaprak Dökümü”nü izliyorum. Reşat Nuri Güntekin’in romanından uyarlanan film. Türk edebiyatının vazgeçilmez ustası Reşat Nuri Güntekin.

Milliyet Blog Yazarı Mesut Selek Beyefendinin İzzet Baysal şükran günleri. Bilim, Kültür, Sanat, Turizm festival’inde İzzet Baysal’a vefa günleri yazısını okuyorum.

İzzet Baysal tüm varlığını Bolu’ya adamış. Yaratılanların en şereflisi olan insan hayatında eğitim her şeydir, diyen İzzet Baysal ve kurulan İzzet Baysal Vakfı ile eğitime dönük yatırımlar, hastaneler, tıp fakültesinden, İlkokula, huzurevine kadar sayısı 126’yı bulan eser bırakmış. Bolu’da düzenlenen festivalde saygı yürüyüşüne 15 bin Bolulu katılmış. Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar “senin eserlerini övgü ile izliyoruz, diyerek konuşmuş.

59 yıl önce İstanbul’da Türkiye’nin ilk mekanize döküm fabrikasını kurmuş ve 1986 yılında kurduğu vakfa tüm mal varlığını aktarmış. Eserleriyle yaşıyor İzzet Baysal, varlığım Türk Vatanı’na armağan olsun demiş. Ne mutlu.

Bu yazıyı okurken, Muğla Üniversitesini düşündüm. Muğla Üniversitesi’de Sıtkı Koçman günleri ile vefa günlerini yaşıyor.

Sıtkı Koçman Muğla Üniversitesini hem kendi merkezinde topladı, hem de tüm üniteleriyle Muğla’da bilimsel ve akademik çalışmaların geliştiği bir yapıya kavuşturdu. İş adamı Sıtkı Koçman’ı saygıyla anıyoruz..

Ve Muğla Üniversitesi’nin kütüphanesini zengin bir donanım ve binasıyla, insanı etkileyen modern, çağdaş, ve bilimsel bir merkez haline getirdi.

1992 yılında yeni kurulan Muğla Üniversitesi’nin çatısında genişce bir salondu kütüphane. Sonraki günlerde Kütüphane bölüm başkanı hocamızdan, dinledim. Bir kitapla başladık ve kütüphane olmak için şu beş fiziki özelliğin olması gerekiyor, diye Milas yüksekokul öğrencilerine anlatıyordu. Ve dedim ki, bir kütüphanenin kütüphane olabilmesi için, hocam sizin bahsettiğiniz beş özelliğe sahip değiliz , ancak varlığımızı sürdürmekteyiz.

Şunu belirtebilirim ki, Muğla’da 1995, 1997, 1999, 2001 yıllarında kütüphane etkinlikleri düzenlenmiyordu, bir tek Yerkesik Kütüphanesi kamuoyuna kültürel etkinlikleri yaşatmaktaydı. Bunları Muğla insanından duymaktaydım.

Sonraki yıllarda, gerek Muğla İl Halk Kütüphanesi düzenlemeye başladı. Ve, şu an Üniversite kütüphanesi artık tamamen zengin içerikte, ve çok güzel kültürel ve sanatsal, haftalara dağılan çeşitli etkinliklerle Muğla kamuoyuna tüm bilimsel etkinliklerini yaşatmaktadır.

Fahrettin Çıtıl beyefendi Blog yazarı. Anneler Günü ile ilgili yazısını okudum. Çok duygulandım. Çekin içinize ananızın bir daha duyamayacağınız kokusunu. Okşayın ve sevin o çocuk duygusuyla ananızın tenini, Yoksa bir gün o ten, toprak olur avuçlarınızda iş işten geçmeden, demektedir.

Ulusal Egemenlik Kavramı yazısında çağdaş olmanın yolunu, bu yönde verilen mücadeleyi ve Mustafa Kemal Atatürk’ü çok güzel anlatmıştır..

“Yüce Atatürk’ün uzağı gören dahi planlarından sadece biridir, çocuklarımıza armağan edilen 23 Nisan”, demektedir.

. Türkiye Cumhuriyeti Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık seviyesinde bugün dünya ülkeleri içerisinde yerini güçlü ve onurluca dimdik almış, dünyaya barış, sevgi rüzgarları ile örnek ve güçlü, etkileyici siyasal ve kültürel, tarihsel bir ülke olarak yerini çiziyor olacaktı.

Necip Koni beyefendi Blog yazarı, Yağmurlu bir gündü yazısını okuyorum.. Minicik bir öyküsü var. “Yağmurlu bir gündü; “Arabamın camından damlayan yağmurun akan sularını izlerken, birden arabamın camının önünde şemsiyesinin kırılmış tel çubukları, sol ayakkabısının topuğunun kırıklığından dolayı topallayarak yürüyen bir genç kızcağızı gördüm. Ve birden ani bir reflekse arabamın kapısını açıp, dışarı fırlayarak kızcağıza seslendim...

Lütfen ıslanmayınız, arzu ederseniz sizi şehir merkezine bırakabilirim, diye. Ancak kızcağız aldırmadan yoluna devam ediyordu. Belki duymamıştır diye, araba ile yanına yaklaştım. Ve aynı teklifi tekrarladım. Kızcağız gülümseyerek bana baktı. Ancak cevap vermesini el, kol hareketi ile pandomim yaparak ifade ediyordu, kendisini.

Anladım ki kızcağız çok da kibardı. Çok şirin ancak sağır ve dilsizdi... Birden kanımın çekildiğini hissettim. Çok üzülmüştüm. Kızcağız çok da kibardı. Şemsiyesinin kırık oluşundan dolayı kısmen de ıslanmıştı. Bana teşekkür ettiğini belirten bir tebessümle, sessizce ve topallayarak oradan hızlı hızlı yürüyerek, yağmurun çiseleyen damlaları altında uzaklaşıp gözümün önünde bir silüet oluncaya kadar kayıplara karıştığında bir baktım ki, üzerimdeki elbise sırılsıklam ıslanmıştı. Bu elbise ile arabaya binilemezdi, ancak mecburiyetten binip oradan kaldığım otele doğru yol almaya başladığımda, gözlerimin çukurlarından dolu dolu, göz yaşlarımın yanaklarımdan süzüldüğünü hissetmiştim, adeta yağmur damlaları gibi...

Gecenin saatlerinde, bunları okuyup bitirdiğimde, notlar aldığımda saat 1.44’ü göstermekteydi. Başucumda duran Diriliş kitabını okumadan uykuya çekilemezdim. Turgut Özakman’ın eseri.

Yeni bir kitap beni mutlu ediyor, eskisi ise hüzünlü.

Şair Birdal Can Tüfekçi’den Masallar kitabı geldi, çocuklara verip, okutacağım, bir zamanlar masal dinleyerek uyurduk, ne güzeldi, o zamanlar.

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..