- Kategori
- Şiir
Geceye eskiz..
Derin dehlizlerinde gecenin
Yüksek dağ kayalıklarına çarpa çarpa yaralanan
Kırgın ırmaklar gibi seslerim.
Hissetmiyorum artık ellerimi ve gecenin dokunduğu tenimi
Islak bakışımlar içinde hüzünleniyor gece
Ve dağılıyor kötümser çocukları pervasızca
Hain, dingin, çoğul, kaotik
Boşluk saydığım dünya,
Sadece geride bıraktığım anların izbe yüzleri
Silik ve sevimsiz.
Geride bıraktıklarım için pişman olmamayı dilerdim.
Hiçbir şey için sızlanmamayı ya da
Lakin büyüyor boşluğu gecenin ve seslerini kaybetmeye yüz tutmuş sessizliğim
Lime lime etlerim, celladının kılıcının kanlı izlerine emanet
Cellat saplıyor kılıcını boşluğa hayasızca
Ve boşluk deşildikçe büyüyor
Büyüdükçe kaplıyor geceye tutunmaya çalışan yoksul ruhumu
Boşluk yıkıyor duvarlarımı taş üstünde taş bırakmaksızın.
Yıkılıyor duvarlarım bir bir ve,
Ölüyor seslerim heyhat!!! haykırışlarım.
Çığlıklarımla büyütüyorum şimdi gecenin kötümser çocuklarını.
Seslerim çoğalıyor
Çoğalıp karışıyor sessizliğime derin bağırışlarla, seslerim
Ruhumun kabaran sularıyla boğuluyor içimdeki iz bilmez.
Yersiz ve yurtsuz
Ve sızı, dinmek bilmez bir hızla parçalıyor zamanı
Zaman duruyor.
Şimdi an’ın içinde bakakaldım,
Geçmişini ve geleceğini kaybetmiş köhne dünyanın korkunç ve ıssız yalınlığına biçare
Fakat seslerim dinmiyor, dinmiyor, sızı bitmiyor…
Cellat saplıyor kan revan içindeki kılıcını son kez
Ve dağılıyor yeniden seslerim, tenhalığına gecenin
Dağlıyor içimi celladımın kılıcı
Kalakalıyorum; bağrış çağrış, yara, bere
Zaman ölüyor.
Faili meçhul değil; cinayetin… cinayetimin
Çünkü hiçbir hukuk kabullenmiyor soyut cinayetlerin gerçekliğini ama
Oysa ben ihbar ediyorum gecenin tanıklığında celladımı.
Zamanı öldürdü.
Zamanı öldürdüm.