Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Geçikmiş bir Kylie yazısı

Geçikmiş bir Kylie yazısı
 

Kylie Minogue X adını verdiği turnesiyle, bizi kendimize getirdi!


Size bir soru: Hazırlıklarına günler önce başlanan organizasyona ne denir?

Hemen cevap veriyorum: Kylie Minogue konseri!

Abarttığımı zannedebilirsiniz, “yapma yahu, ne alaka?” diye tuhaf bakış atabilirsiniz, ama gerçeği değiştiremezsiniz. Çünkü Türkiye’den Kylie geçti. Hem de ne geçişti!..

İlk önce bir coşkuyla biletler alındı, ardından ‘I LOVE KYLIE’ t-shirtleri bastırıldı ve beklenmeye başlandı Kylie Sultan.

Sultan diyorum, o gerçek bir sultan çünkü. Sarı bukleleri, bebeksi yüzü, vücut kıvrımlarıyla insana “Yaşasın, ben de bir kadınım” dedirten cinsten.

Konser günü iş çıkışı toplaştık deli-dumrul, küçük ama içi büyük grupcağızımızla. İlk önce Ortaköy yaptık, sonra yürüyerek –ve tabii Kylie’yi 5 gözle bekleyerek-Arena’nın yolunu tuttuk. Kıyıdan kıyıdan, kenardan kenardan… Tüm sevgililer sarmaş dolaştı yol boyunca. Kızlı erkekli bir aktiviteydi bu konser diğerleriyle kıyaslanınca. Hep beraber gitsek, oh ne ala olur, gibisinden yani.

Bilet sırasına girdiğimizde, Bayan Foucault ve benim dışımda bu çılgın, kalpli body’lerden giymediklerini fark ettik. Zaten insanların bakışlarından anlaşılıyordu kimin en Kylie’ci giyindiği!

Ve içeri süzüldük… Başlasın, haydi, yeter ve benzeri kelimelerle konser-show-olağanüstü kadını beklemeye koyulduk. Bu arada, ben yine yeniden ünlülere bakmaya, kim varmış, gelmiş, konmuş diye göz atmaya başladım.

Neler mi gördüm?

-En pullu payetli kadın, Nil Ünal’dı. O kadar payeti nerede buldu da avuç kadar body’e işletti, anlayamadım.

-En tuhaf, sakil duran ismi, dansöz Tanyeli idi. O küçülttüre küçültüre kuşa dönen burnu ve 20 cm tahta topuklu, tuhaf, rahatsız ettiği belli ayakkabılarıyla bir alemdi.

-En dikkat çeken kadın, beyaz pantolonu ve kendinden epey kısa eşiyle geceye katılan Zeynep Tokuş’tu.

-En gereksiz kız ise, tam önümde duran, moda dergilerine modellik yaptığını duyduğum, dergici arkadaşlarıyla gelen Amanda idi. Öyle kendinden geçme numaralarında dikkat çekmeye çalıştı ki, bir ara kollarından tutup, “gereği yok, kendin gibi olsan yeter” demek geldi. Hatta bir ara Türk arkadaşı duysun diye kıza, “Fuzuli bir insan bu yahu” bile dedim. Derim. Dilim pek sivridir, bilenler bilir!..

Her neyse, 21.00’de show başladı. 7 farklı, muhteşem kostüm ile sarı tatlı insan, bir o taraftan bu tarafa sahnede uçmaya, melek gibi kanatlanmaya başladı. Ve 2 saat boyunca hayran ayran bir şekilde sarışın bebeği seyre dalmışım… Tam yanımda duran, Canetti okuyup, sosyoloji piri, edebiyatsever dostum Bayan Foucault da aynı haldeydi. Yanımızdaki erkeklerden daha başka seyre daldık ve bunu sadece ikimiz anladık. Biz, Türkiye’de burnumuza dayatılan, ama hiçbir anlamı olmayan gösteriler dışında bir şey seyrettik. Bir disiplin abidesi kadının, hayatla verdiği her türlü mücadelesinin nasıl sahnesine yansıdığını gördük.

Kadının gücünü, tatlığını, seksiliğini ve aklını aynı anda kullanabilmesinin lüksünü seyrettik.

Bu ülkede, kadınlar güzel-çirkin diye kategorileşir, ya da zeki veya aptal… Aralarda kalanlara çok kadın yüzüyle bakılmaz, iş dünyasında da eş dünyasında da benzeri hikayeler duyarız hemen her gün.

İşte, bu konser en önce kadının gücünü ve modern kadının sahnede var olmasının nedenlerini düşündürttü bana…

Bir de tabii kırmızı polis şapkalı, saten gece elbisesi ve altında dize kadar yine kırmızı çizme almamın gerekliliğini…

Kadın olmak böyle bir şey işte…

Kırmızı ve Kylie…

İkisi bir aradaysa hele yemede yanında yat cinsinden…

Konser sonrası, uzun bir süre kendime gelemedim... Can dostum, ertesi sabah, “Kylie gidiyor, ne yapsak da yanımızda tutsak?” mesajını yollamış da, biraz şuurum yerine geldi!

Kısacası, Kylie gitti ve bizi de yanında götürdü!

 
Toplam blog
: 87
: 1432
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

29 yaşında ve yengeç burcuyum. Her sabah 'flu' gözlerle dünyaya merhaba dememi sağlayan 5 numara göz..