Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '14

 
Kategori
Deneme
 

Geçmiş yazlarımın çakıl taşları

İyice rahata alışmış popomu şezlong ya da bir sandalye yerine çakılsala(!) -site gençleri olarak irili ufaklı taşlardan oluştuğu için kumsal demek yerine böyle hitap etmeyi tercih ederdik- oturttum. Biraz canım yanmadı değil. İlerleyen yaş ile iyice tatlanan (!) canlar geçmişte kalan bu tür  atraksiyonlara pek kolay alışamıyor tabii.

Neyse ki vücut hafızası gençlik günlerine hızlı bir geri dönüş yaptı da çakılların mabadımda yarattığı baskıyı kaldırabildim!! Bu aşamayı geçtikten sonra yüklü bir miktarda çakılı avucuma aldım ve nedendir bilmem kokladım onları gayri ihtiyari.. Önce biraz yosun kokusu duydum sonra da tuz.. Bunlar normaldi.  

Normal olmayan sonradan ortaya çıkan kokulardı!!

Aklımın bana oyun oynadığını zannettiğim çok olmuştur. Bunu da öyle anlardan biri zannettim. Çünkü tuzu ya da yosunu  bastıran nefis çıra kokusunu açıklayacak ne çalı çırpı vardı ortada ne de ateş. Deliriyorum zannettim. Sağıma soluma baktım. Benden ve çakıllarımdan(!) başka kimse yoktu.

Biri bana oyun mu oynuyordu ne? Yirmi küsur yıl önce bu çakılların üzerinde yükselen görkemli ateşin kokusu nasıl olurdu da şimdi kaplardı ortalığı?

Daha bu çıra kokusunu özümseyememişken neşeli kahkahalar, tatlı ve hınzır fısıldaşmalar çalındı kulağıma tokuşturulan  bira ve ucuz şarap şişelerinin şıngırtıları eşliğinde. Kalbim öyle gümbürdemeye başladı ki kulaklarım uğuldadı. Oturduğum çakılların üzerinden can havliyle fırladım ayağa. Havalanan toz bulutu inene kadar geçen zamanı, geçmişe, o müthiş günlere ve gecelere ışınlanmış halde bulunmayı dileyerek geçirdim.Olmadı. Işınlanamadım!!!

Toz indikten sonra tek başınalığıma geri döndüm feci bir hayal kırıklığıyla ve "neredesiniz be dostlar?" diye sayıklayarak.

Tekrar oturdum. Güneş, Orak Adası'nın arkasına inmek üzere hareketlenmişti. Günler ne kadar da azaltmıştı aydınlık kalma zamanlarını sonbaharla beraber!!

Sonbahar iyi güzeldi de hem gündüzü kısalttığı için hem de  dostların gidişini ve bu sahilin kimsesiz kalışını hatırlattığı için  bir o kadar can yakıcıydı.

Durgun eylül havası güneşin inişiyle beraber önce hafif bir rüzgarla sarsıldı sonra da serinledi sanki bir iki dakika önce ortalığı kavuran kendisi değilmiş gibi

Rüzgarla beraber ne tuz, ne yosun ne çıra kokusu kaldı ortada. Kahkahalar, tatlı ve hınzır fısıldaşmalar da kaybolmaya hazırlarmış gibi takip ettiler kokuları.

Güneş batıp artık karanlık inmeye başlayınca bambaşka bir şey çıktı ortaya aniden ve gençlik ateşinin yakıtı yaz aşklarının rayihası devraldı sahil nöbetini!!

Ateşin başında bir aydınlanıp bir kararan yüzlerden birbirlerini bulan gözlerin heyecanı katıldı o sırada aşkın rayihasına. Önce sıcak bir tebessüm sonra nasıl yakınlaşacağını bilememenin tatlı telaşı ve en sonunda şarabın cesaretiyle atılan ilk adımla yelken açılan ve hiç bitmeyecekmiş gibi gelen ama ömrü anca bir yaz tatiline sığan yaz aşkları idi şimdiki ziyaretçilerim.

Batıdan mı yoksa poyrazdan mı eseceğine henüz karar verememiş rüzgarın baskın çıkma mücadelesi sırasında denizin bileklerime kadar yükseldiğini anca fark ettiğimde sabun köpüğü yaz aşkları da uçup gitti haliyle.

Böyle olunca ilgim karadan denize döndü haliyle. Denizden bana doğru gelen bir tekne görür gibi oldum. İçinde bir sürü gencecik insan. Eğlenenler, bir köşede sessizce ayı seyredenler bir aradaydı bu teknede. Tekneyi  karşılamak için ayağa kalktığımda tekne de  bir anda yok oldu kokular, kahkahalar ve yaz aşkları gibi.

Anıları canlandırmaya çalışmak ne kadar da imkansız ne kadar da acı verici. Böyle olunca " yaşanmasa daha mı iyiydi acaba bu hatıralar" diye düşünmeden edemiyor insan.

"Zaman makinesi olsa da o günlere geri dönsem" demek istiyorum ama biliyorum ki bu sadece bir fantastik bir filmin malzemesi.

Madem geri dönüş imkansız geçmişe peki yok mu şimdiyi durduracak ve geleceği görmek istemeyeni  istediği yerde indirecek bir düğme!!!! Ben basmak istiyorum o düğmeye ki böylece kurtulayım bu rezil reel dünya baskısından...

 

       

Hava soğudu. Çakıllar üşümemek için daha bir sokuldular birbirlerine. Hiç olmazsa birazını  üşümekten kurtarmak için bir avuç dolusunu doldurdum cebime. Ama tabii ki bu bir bahane. Amacım çok daha şahsi çok daha bencil!!!   Çünkü,

 

GEÇMİŞİN PARÇASI ÇAKILLARA ONLARIN BİRBİRİNE OLAN İHTİYACINDAN ÇOK DAHA FAZLA İHTİYACIM VAR BU GECE!!!!

      

 
Toplam blog
: 3
: 155
Kayıt tarihi
: 04.02.14
 
 

İktisat mezunuyum. İlgi alanım kısa film senaryoları, kısa öyküler ve roman yazmak.  ..