Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '09

 
Kategori
Güncel
 

Geçmiş zaman olur ki...

Etrafımdaki insanların her gün biraz daha mutsuz ve biraz daha karamsar olmaları beni çok yaralıyor. Belli bir yaşın üstüne dahi bu çaresizliği yakıştıramayan ben, gencecik taze filizler, goncalar, yeni yetişmekte olan fidanlar arasında ki umutsuzlu, mutsuzluk gözle görülür duruma gelmişken, kendi mutluluk anlayışımı bir kere daha gözden geçirme gereği hissettim.

Artık “iyimserlik” bir meziyet olmaktan çıkmış bir aldatmaca olmuş sanki. Sen kendini kandırıyorsun ama bir başkası gözünün içine baka baka, sana, senin ne kadar aptal olduğunu gösteriveriyor. Uzun vadede kim kazanır, kim kaybeder tartışılır. Ama günü kazananın, canınızı bu gün yakan olduğu bir gerçek.

Hayat hep bu gün düşünülerek yaşanmıyor. Yarınlar daha önemli. Çevrenize bir bakın; Günü yaşayan, ama yarınsız onlarca insan görürsünüz.

Bence her ne kadar pek kabul görmese de “iyimserlik”te, sabır, irdeleme, empati ve sempati var. Eninde sonunda kazanan siz olursunuz kaybetmiş görülseniz bile. Acı olmasaydı tatlıyı, çıkış olmasaydı inişi, mutsuzluk olmasaydı mutluluğu, genç olmadan yaşlılığı, damat olmadan kayınpeder, gelin olmadan da kayınvalideliği, ölüm olmasaydı yaşamı bilemezdik. Şimdiki adıyla empatiyi, ben uzun zaman önce iyimserlik adıyla uyguluyormuşum da haberim yokmuş. İyimserlik, içinde olumlu (pozitif) düşünce, hoşgörü, kendini yerine koyma (empati), paylaşım (sempati) gibi bir dolu kavramı da beraberinde yaşatıyor.

Çok değil 30-40 senelik bir zaman dilimini kıyaslamak istiyorum, Merak eden gençlere ilk ağızdan. Hani bazı şeyleri aile anlatırsa hikaye gibi gelirde, bir başkası anlatırsa daha dikkatle dinlenir sanki. İşte o yüzden kulakta küpe akılda bilgi olsun.

Eskiden boşanmalar, kavgalar, öldürmeler alıp başını bu kadar çoğalmamıştı.
Eşler, önce düşünür taşınır, bir boşa, bir doluya koyar, sonrasında harekete geçerdi. Şimdilerde her iki tarafta sinirli, sabırsız.. Kızlarımız, "bebekte yaparım, kariyer de" derken bazı konulara yetişemezken, oğullarımız da hayat müşterek, hem birlikte çalışalım, hem de" annem gibi eş ve çocuk büyütsen ne olur "edalarıyla hayatı birbirlerine tahammül edilemez hale gelmişler.

Kavga edenlere rastladığınız zaman, korkmadan araya girip yatıştırabilir, olaya el atabilirdiniz. Böylece kavga da fazla büyümeden, kimsenin canı pek yanmadan kapanır giderdi. . Bir de şimdiye bakıyorum. Her kavga karakolda bittiği gibi insanlık diye araya girmeye görün “şahit” diye mahkeme mahkeme dolaşıyorsunuz. Bu da insanlar arasında “ aman karışma, sana ne, başın derde girer” şeklinde engellemelere yol açıyor.

Cinayet ise, aklını kaçırdığına hükmedilen insanların vahşeti olarak görülürdü. Hatta biraz sayıları çoğalırsa” insanlar delirdi” denirdi. Bu da şimdi, sanki bir marifet. Cehalet, insanlarımızı “leşlerinin” sayısıyla övünür hale getirdi. Adeta toplu cinnet geçiriyoruz.

Teknolojinin hayatımızın her noktasında olduğu, yaşamanın sanki daha kolaymış gibi gözüktüğü şimdi de, pek çok değer ve önemli kavramlar rafa kalkmış. O yüzden olsa gerek iyimser insanlara aptal, olumlu düşünenlere de uçuk gözüyle bakılıyor. Uyanıklık, katakulli, yalan, dolan, kabadayılık, haraç, üçkağıt, insaf ve vicdan zafiyeti moda !

Eğer sizde benim gibi iyimserseniz sakın bu sıfatlar sizi korkutup yıldırmasın, uzun vadede kazanan siz olursunuz. Haa ömrümüz görmeye yeter mi? Bilemem. Ama inanın geri de kalanlarımız görür J)))

Çok çok güzel, ülkelerin sınırlarla ayrılmadığı, üzerinde özgürce gezilen, birbirleriyle dil, din ve ırklarından dolayı değil de sadece insan oldukları için el sıkışılan bir dünyayı hayal etmenin nesi yanlış! Her şeyin bir meraklısı, bir hastası varsa, bende bu hayalin tutkunuyum, .

Gelin bu tutkuyu hep birlikte yaşayalım!
 
Toplam blog
: 97
: 395
Kayıt tarihi
: 15.04.09
 
 

Felsefe, edebiyat, bu alem, öteki alem, uzay, evrensellik; kısacası genelin, "aman canım işin mi ..