Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '09

 
Kategori
Güncel
 

Geçmişi bilmek adına …

Geçmişi bilmek adına …
 

Reşat Fuat' ın eşi ünlü yazar Suat Derviş ve diğerleri


TKP’nin önde gelen düşünce ve eylem adamlarından Reşat Fuat BARANER, 1900’de Selanik’te doğdu. Babası Ağır Ceza Reisi Ahmet Fuat Bey, annesi de Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım’ın kardeşiydi. Ortaöğrenimini Konya Lisesi’nde yaptı. İÜ Fen Fakültesi’nde okudu. Fakülte öğrenciliği sırasında mütareke yıllarının şartları içinde antiemperyalist öğrenci eylemlerine katıldı. Aynı yıllarda Şefik Hüsnü’nün lideri bulunduğu ‘Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası’ ve ‘Kurtuluş’ dergisi aracılığıyla marksist düşünce ile tanıştı. 1919 sonlarında kimya öğrenimi için gittiği Almanya’da Spartakis’ lerden etkilendi. Daha sonra SSCB’ye gitti. Moskova’da Lenin Akademisi’nde marksist kuram ve ekonomi politik okudu.

Türkiye’ye döndükten sonra 1930’da, “Komünizm lehinde faaliyetlerde bulunması” nedeniyle 4 yıl ağır hapse mahkûm edildi. Ankara ve İstanbul cezaevlerinde 2 yıl hapis yattıktan sonra, 1933’ te Cumhuriyet’in 10. yıl affıyla tahliye oldu. Şubat 1932’ de MK üyeliğine seçildi.

Hükümetin Nazi Almanya ‘ sına yakın bir politika izlediği, Tan Gazetesi dışındaki diğer tüm gazetelerin hükümetin yanında yer aldığı savaş yıllarında; yokluk-yoksullukla birlikte aydın avı da sürmektedir.

Kişilerin tek tek alınıp götürülmelerinin yanı sıra, yedek subay okulunda öğrenci olan Ziya Nur Erün’ ün 12 Şubat 1944 günü parti bildirisiyle yatakhanede yakalanması sonucu “ 1944 Tevkifatı” başlar.

1941 yılında askere alınan, 1942 yılında da firar eden, dönemin parti genel sekreteri Reşat Fuat ise asker kaçağı olduğu için saklanmaktadır. Tutuklamalar başladıktan bir süre sonra eşi Suat Derviş’le birlikte yakalanır. Reşat Fuat 9 yıla, Suat Derviş de 8 aya hüküm giyerler.

1951 tevkifatının duruşmaları 1953 yılında başlar. 7 yıl, 9 ay ceza alan Reşat Fuat, cezaevinden çıktıktan sonra, önce Karaköy Mimar Handa, daha sonra Tünel’de açtığı “ Tercüme Bürosu” nda, Almanca, Rusça ve Fransızcadan çeviriler yapar. Bürosu sık sık polis baskınına uğrar. Kalp krizi geçirdikten sonra giderek sağlığı bozulan Baraner, 1968 yılının Ağustos ayında yaşamını yitirir.

***

68 lilerin önde gelen isimlerinden ve Taylan Özgür’ ün kız kardeşi, değerli dost Hale Özgür Kıyıcı, aşağıdaki yazısında anılarını da ekleyerek zor koşullarda bir yaşam boyu sürdürülen bir mücadele öyküsünü tanıklarının ağzından anlatıyor. İdeallerin uğrunda çekilen acılar, özveri ve zor koşulları paylaşmak… Geçmişi bilmek adına .

***

“ Reşat Fuat BARANER 14. 08.1968’ de “ Elveda Dünya, Merhaba Evren ” diyerek aramızdan ayrılmıştı.

41 yıl geçmiş aradan. 41 yıl önce Feriköy 41.ada da TKP ‘li arkadaşlarının yanında saf tutmuş yatıyor.

Sanırım, sınıf mücadelesinin günümüzde ne hale geldiğini, çok daha olumsuz şartlarda verdikleri mücadelenin günümüzde yerlerde süründüğünü izleyerek kahroluyordur/kahroluyorlardır. Ya da umarım umudun yasamasın hep coşkuyla bekliyorlardır.

O 41. adada kimler yok ki!.. TKP’ nin sürgünde ölen lideri Dr. Şefik Hüsnü Bey, Suat Derviş, Mustafa Özçelik, Sevki Akşit, İbiş Aydınlatan, Neriman Hikmet, Muammer Ağbi, Congo Ali, Cemil Ağbi, Kerim Sadi, aklıma gelmeyen bir çok isim.

Mustafa Ağbi ( Ozcelik ) nin anılarından Resat Fuat’ ı aktarmak istiyorum.

“..işçi sınıfı mücadelesinde göstermiş olduğum basarımı ödüllendirmişlerdi. Benim için mükafattı.

S.S.C. B ne KUTV ‘ a gitmem. Şark Halkları Darülfünunu. Yani Doğu Halkları Üniversitesi.

Sınırı Ahmet Fırıncı vasıtası ile geçecektik. Ahmet bu geçişleri sağlayan arkadaştı. Partinin üyesi idi.

Komintern’ de bizi Resat Fuat karşıladı. KUTV’ un Rektörü idi. Bize nefis yemekler yedirdikten sonra, içeri yaşlı bir hanim girdi. Bizi kucakladı ve ağlamaya başladı. Bizim gençliğimiz duygulandırmıştı

Kopulova Yoldaşı.

KTUV’ a kayıt olmuştuk ama sağlık problemlerimiz olduğu ortaya çıktı. Beni ve Zehra’ yı (Kosova) Feodosya’ da bulunan bir sanatoryuma yerleştirdi Reşat Fuat. Sanırım üç ay burada kaldık. Hem tedavi gördük hem de istirahat ettik. Çok iyi beslenmiştik. Bu üç ay boyunca kaldığımız şehrin müze ve tarihini yerlerini gezdik.

Moskova’ya dönüşte dersler başlamıştı. Azerbaycan Türkçesi ve Rusça öğrendiğimiz için dersler ağır gidiyordu. Çok kısa bir zaman diliminde Rusçayı öğrenmiştik. Tiyatro bile izleyebiliyorduk.

KUTV da ki birinci yılımızı büyük bir basarı ile bitirmiştik. Ödüllendirilmiştik. Rektörlük 15 günlük ekiskursiyon, yani tüm ülkede gezi, kültür gezisi imkanı tanımıştı. Bizim sınıf 28 kişiydi. Bu başarımızdan dolayı Şefik Hüsnü, Dimitrov , Reşat Fuat, Wilhelm Pieck okul müdürümüz baytar Cevdet ziyaretimize gelmişlerdi. 3. Enternasyonalin sekreteri, Merkez Yürütme Kurulu üyeleri elinden almıştık bu ödülü Hep birlikte yemek yedik. Nazim Hikmet de bu okulda eğitim almıştı.

Ne tesadüftür ki onun kaldığı oda bana verilmişti. İki yıl bu okulda okudum. Mezuniyet diplomamı Reşat Fuat’ in elinden almıştım. İspanya İc Savaşına bizi Reşat Fuat hazırladı.

Tüm askeri eğitimi ondan almıştık.

Reşat Fuat ve Şefik Hüsnü Beyin erken ölümleri TKP’ de onarılmaz yaralar açtı. 1951 tevkifatı ise TKP’ ye pahalıya mal oldu. Reşat Fuat; Mustafa Kemal’in teyze oğlu idi. Bir gün bile bunu hissettirmedi. Yani bazı yılgınlar gibi değildi. Dimdik ve tavizsiz sınıf mücadelesinin içinde yer aldı.

O yaşamını eşi Suat DERVİŞ ile beraber işçi sınıfına adamıştı. Onu çok özlüyorum.”

( Reşat Fuat anması.1984 )

Zehra Abla’ nın ( Kosova ) ise anıları ise farklı değildi.

Dr .Hayk Açıkgöz 1944 tevkifatinda emniyette ve cezaevindeki Resat Fuat’i anlatırken duygularını herkes için açıkça anlatıyor.

“…Parti Birinci Sekreteri Reşat Fuat hem polisteki, hem de mahkemede ki durumuyla ve bilhassa müdafaası ile herkesin hürmet ve itimadını bir daha kazanmıştır. Reşat Fuat kendini değil, müdafaasında davayı savunmuştur.

Reşat Fuat işkence altında bütün söylenenlerin ve ifadelerin yalan olduğunu ( bu sözleri duydum yapılan işkence seslerini de duyuyordum.) kendisinin askerden kaçıp İstanbul’a yeni geldiğini, sorulan soruların hiç birinden haberi olmadığını soyluyordu. Gayesi zaman kazanmak.

Nelerin söylendiğini öğrendikten sonrada Reşat Fuat ifade veriyor, birçok şeyleri üstüne alıyor ve çıkanlarla davayı bağlamağa, tevkifatın daha fazla büyümesine mani olmaya çalışıyordu.

Emniyette yemek bile vermiyorlardı. Bir gun bana gelen böreklerden birkaç tanesini kapısının altındaki aralıktan içeri itmiştim. O gece beni ifadeye almadıkları için Reşat Fuat’ ın hücre kapısının altındaki aralıktan bir sürü yiyecek ittim.”

Zihni Anadol ‘ un yüreğinde Reşat Fuat ve Suat Derviş için farklı bir yer vardı. Reşat Ağbi derken yüz ifadesinden o duyguları paylaşırdınız. Nasıl bir yoldaşlık ki yürekleri titrerdi birbirleri için.

“..Dışarısının soğuk havası volta atmamıza elvermediği günlerde odamızda hep mangalımız yanar, hem de yemeğimiz üstünde kaynayıp sıcak buğularını odamıza doldururken, bu demir kapılı, kalın duvarlı odamız Reşat Fuat’ ın söyleşileriyle sımsıcak olurdu. Sayıyla dağıtılan zeytin, ölçülü kaşıklarla tabağımıza konulan çorba, günde 5 adet dağıtılan köylü sigarası, haftada üç bardak cay bizlere cennet taamı gibi gelirdi. Suat Derviş’ ten önce Alman Komünist Partisi yöneticilerinden Margareta adlı biri ile evli imiş. Türkiye’ye kaçak olarak girişinde yakalanıp iade edilmiş. Naziler ise kursuna dizmiş.

Bu evlilikten bir oğlu vardı. Bu oğlu halen Almanya’da yaşıyor. Bu çocuğu arayıp bulanda Suat Abla’ dır.

İşkencelerde, zindanlarda, hapishanelerde didik-didik aranan cüzdanından her şeyini aldılar, oğlunun küçücük vesikalık resmini alamadılar.”

Fosforlu Cevriye Nazim Hikmet ile özdeşleşen bir anlatımdır. Hayır, bu gerçek bir yasam öyküsüdür ve Reşat Fuat’a aittir. Suat Abla’ nın bizlere söylediği bir gerçektir.”

12 Mart döneminde ben ve eşim onların evinde yakalanmıştık. Suat Abla Reşat Ağbi’ yi kaybetmenin ıstırabını yaşarken bizle beraber oturmak istediğini ısrarla söyleyince bizde bu eve taşınmıştık.

Kapalı bir oda vardı. O oda Reşat Fuat’ın ve Dr. Şefik Hüsnü Bey’ in özel eşyalarına aitti. Sanki bir müze gibi korunuyordu. Bize de hatıra olarak Dr. Şefik Hüsnü Bey’ in sigara tabakası, Reşat Fuat’ın bir kol saati hediye edilmişti. Kösede duran bir baston dikkatimi çekmişti. Kimin olduğunu sorduğumda Dr. Sefik Hüsnü Bey’ e ait olduğunu söyleyince Suat Abla, Madam Leokodya (Dr. Şefik Hüsnü Beyin eşi) “ İstersen alabilirsin “ demişti. Manisa’da sürgünde iken kullandığı sıradan bir baston idi ama bizim için çok çok kıymetli idi.

Eşim Mustafa Lütfi, Reşat Ağbi Samatya SSK hastanesinde yatarken sık sık ziyarete gittiğinde, Mustafa Özçelik, Zehra Abla, Suat Abla, Zihni Ağbi (Anadol) ve tütün işçilerinin hiç yanından ayrılmadıklarını gördüğünü anlatır. TKP’ nin ülkede kalarak mücadelesine devam eden bu çınarlarını unutmayacağını bilmek yüreğimdeki acıyı hafifletiyor.

Bazen kendime soruyorum; TKP ’ye ihanet edenleri affederler miydi diye. Sanırım itibarlarını geri vermezlerdi.

Feriköy 41. Ada’ ya bir gün yolunuz düşerse bu çınarlara bir merhaba demeyi unutmayın.

En azından mezarlarının üstünü kaplamış yaban otlarını temizlersiniz. Çünkü orası bizim tarihimizi ağırlıyor. Hepsinin anısı önünde saygı ile eğiliyorum. “ ( 1 )

( 1 ) Hale Özgür Kıyıcı . - “Türkiye Komünist Partisi’nin unutulmaz ismi: Reşat Fuat "

http://www.kuyerel.com/modules/AMS/article.php?storyid=3617

 
Toplam blog
: 61
: 3400
Kayıt tarihi
: 25.12.08
 
 

İnşaat mühendisiyim. İTÜ mezunuyum.   ..