Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '10

 
Kategori
Deneme
 

Geçmişimizi yitirdik

Geçmişimizi yitirdik
 

İçimde bir yerlerde eskiye hep bir özlem var... Sanki hiç tanımadığı bu nedenle de imkansız olan, bunu bile bile kendini onu sevmekten alıkoyamadığı bir sevgili... Ben 90 çocuğuyum, doğru. Pek fazla geçmişim yok, bir zamanlar vardıysa da silindi başkaları tarafından. Okulda cipslerden çıkan tasolarla oynayıp eve gelince de o tasoların kahramanlarının maceralarını izleyen boş bir çocukluk. Ama haftasonları izlediğim "Barış Manço ile 7'den 77'ye" buna dahil değil. Onun tadı başkaydı. Bir de aterim vardı. Durmadan Mario oynardım. Daha sonra da bilgisayar... İşte sanırım o yıllarda başladı teknolojinin çocukları eve kapatması. Dışarda çoğalan bina ve arabalarda kendilerine oynayacak yer bulamayan çocukları, aileleri teknolojiyle oyalamaya başladı. Mario'yu prensesine yaklaştırırken kendimi geçmişimden uzaklaştırdığımı sonradan anladım. Hele bilgisayarı keşfettikten sonra bütün gün başından hiç kalkmamaya başlamıştım. Bir gün bozulduğunda ağlamıştım bile... Oysa sadece bir makinaydı. Benim özlem duyduğum "gerçek" geçmişten arda kalan buğusunu taşıyan 90ları da bir makinaya değiştim anlayacağınız. Bir devlet okulunda henüz ilkokul 3. sınıftayken özel okula geçmeyi kesinlikle reddeden ben, acaba aynı akılla neden bu yaptırıma "dur" diyememiştim? Belki de çok hayalperestim, bilmiyorum...

Şu an yaşadığım zamandan hiç mutlu değilim. Hayır, size huysuz bir nine gibi "ah bu yeni nesil..." diye yakınmayacağım. Kimi suçlayacağımı bilmediğim için de kimseyi suçlamayacağım. Zaman geçtikçe elbet her şey değişecektir, ama değişim böyle mi olmalıydı? Çevremdeki yaşıtlarıma baktığımda ne istediğini bilmeyen, amaçsız, çabuk tüketen, kararsız, manevi eksiklerini maddi şeylerle kapatmaya çalışan bir topluluk görüyorum. Aşk denilen şey "facebook"a "ilişkisi var" yazıp üç günlük gezip tozma olmuş. Eğlenmek ise bir barda elektronik müzik eşliğinde içip içip sarhoş olmak. Açıkça söylemem gerekirse eskiden uygulanan "büyüklerinin yanında uzanmamak, sigara içmemek, bacak bacak üstüne atmamak vb." kurallarla dolu olan örf ve adetlerimizi savunmuyorum bu yazıda. Sadece insana ait çok gerekli ve önemli kavramların içlerinin boşaltıldığının ve çağımızın tüketim toplumunda hızla tüketildiğini söylüyorum. Her şeyin olduğu gibi içleri boşaltılan bu kavramları da para dolduruyor. Benim özlem duyduğum "gerçek" geçmişte, okumuş; belirli bir görüşü, hayat duruşu olan gençler ön plana çıkarken bu günlerde arabası olan, dış görünüşüne özen gösteren gençler aşkta daha şanslı. Şimdi her şey bana çok sahte geliyor. İnsanlar gerçekten gülmüyor, sevmiyor, yaşamıyor. Belki de bu duyguları bir daha hiç yaşamamak üzere yitirdiler... Yitirdik.

Duygular benim için lüks, çok lüks. Her biri imkansız birer sevgili. Bunları yazarken de kendimi suçlu hissediyorum, sanki dünyanın en büyük sorunu buymuş gibi! Ama kendimi bir bilgisayar oyununda yaşıyormuşum gibi hissederken de hiçbir şey yapmak istemiyorum, toprağa yatıp çürümekten başka.

 
Toplam blog
: 7
: 589
Kayıt tarihi
: 30.10.09
 
 

Yazmayı seven bir lise öğrencisiyim. Yazmayı seviyorum çünkü içimdeki mutlulukları veya mutsuzluk..