- Kategori
- Sosyoloji
Gel de üzülme !...
GENÇLİK yıllarımda ülkemden, yaşamımdan,
ulusumdan gurur duyardım...
Yaşlandım gururun yerini derin bir üzüntü aldı...
Yıllar hızla geçiyor ama biz yerimizde sayıyoruz...
Hatta tam tersine gidiyoruz... Herkes ileriye, biz Türkler geriye ...
Halkımın bir bölümü bin yıl önce ki basit yaşamı arzuluyor..
Kadınlar ezilsin, ikinci sınıf cariye olarak kalsın,
medreselerde okuyup, tarikatlara girelim, hacılarla, hocalarla
kafamızı doldurup onun bunun kölesi olalım..
Övündüğümüz şeylerin tamamı artık tarih oldu...
Bugün övünecek bir hasletimiz kaldı mı? Hadi söyleyin…
Bilime, insanlığa, uygarlığa ne kattık?
Bizim bulduğumuz bir icadımız, buluşumuz var mı söyleyin?..
Yıllarca sadece övündük durduk!
Ülkemizin, insanlarımızın, yönetici durumundaki siyasilerimizin
haline bakıp da hüzün duymamak mümkün mü?
Başımızdakilere, onların çaplarına bakıp üzülüyorum..
Seçimler de bol keseden vaatlerde bulunuyorlar ama
seçim bitti mi onlar da, biz de keselerimize bakıyoruz.
Onların ki her zaman dolu, bizim ki boş..
Başbakan diyor ki; pilav yoksa bulgur ye..
Onların yedikleri bazen televizyonlarda, gazetelerde
yayınlanıyor.. Düğünlerinde beşamel soslu ördek kanadı..
Sen gariban halkım ismini dahi bilmediğin bu gavur Avrupa
yemeklerini onlar midelerine indirirken, sen çorbaya talim et.
Avrupa Birliği’ne girme hevesiyle bir hayli taviz verdik.
Bu şımarık beylere bunlar yetmedi, daha da istiyorlar...
Avrupalıların aç iştahları bir türlü doymak bilmiyor.
Aba altından sopa göstererek daha neler istiyorlar?
Dile getirilen bu istekleri dikkate alıp uygularsak ne olur?
Türkiye’ye yazık olur, Türkiye parçalanır!
Biz Batılıların bu arsızlığını, "Türban sevdası" ile yatıp kalkan
ve kapatılma tehlikesini atlatmak için dört elle sarıldığı
AB’nin oyuncağı haline gelen iktidarın basiretsizliğini hep yazdık.
Siyasi bir simge olarak kullanılan türbanın
üniversitelerde serbest bırakılmasının
Türkiye’yi tehlikeli bir mecraya soktuğunu anlattık.
Oy almak için, o sıcak koltuklarda oturmaya devam etmek için
bu zillete katlanıyorlar.. Yazı , Türkiye’ye yazık oluyor..
Bunları, doğruları, onurlu işleri yazdıkça,
Çağdışı çevrelerden tepkiler, küfürler, tehditler geldi.
Bu tepkiler insanlarımızın bir bölümünün nasıl ilkel
bir demokrasi anlayışına sahip olduğunu ve
henüz cahiliye dönemini yaşadığını gösterdi.
Ülkemizde dalkavukluk da bir geçim yolu olmuş,
soytarılık da... Eğer yüzün kösele derisi, aklın ve vicdanın
yok, suratına tükürürken yağmur yağıyor diyebilirsen
yolun açık, kısa zamanda parti içinde yükselirsin..
Biz doğrulara, söylemek, yazmak kalıyor,
bıkmadan, korkmadan yazmak söylemek…
Her türlü tehdide alıştık artık... Vız gelir tırıs gider…
Ben derim ki boş fıçılardan da çok ses çıkar!
Maalesef ülkemiz bu tiplerle doldu...
Akıl, onur, vicdan, dürüstlük pazarda satılmıyor ki...
Satılsa bile almazlar, çünkü onlara yakışmaz…