Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Rumikorman (Korman Türkmen)

http://blog.milliyet.com.tr/rumi

11 Mayıs '07

 
Kategori
Edebiyat
 

Gel gel yine gel...

Gel gel yine gel...
 

Her dilin fikirleri ifade etmek için kendine has yolları vardır. Bu ifadeleri başka dillere çevirmek, yetenek kadar tecrübe de gerektirir. Çeviriyi zorlaştıran faktörler arasında deyimler başta gelir. Deyimler diğer dildeki eşit anlamlı başka bir deyim ile tercüme edilmelidir. Kelime kelime yapılan çeviriler çok büyük hatalara yol açabilir. Mesela Türkçedeki "başvurmak" ve "küplere binmek" deyimlerini İngilizceye çevirdiğimiz zaman hiçbir anlamı kalmaz.

Farsça tarih boyunca Fars, Türk ve Hintli şairler tarafından pek çok deyim ve ifade şekilleri ile geliştirilmiştir. Böyle geniş bir dili, özellikle Mevlana'nın mistik eserlerini tercüme etmek daha fazla dikkat gerektirir.

Mevlana'nın eserlerini bir başka dile çevirmek için o günün dilinin cümle kuruluşları ve deyimleri hakkında sağlam bilgi sahibi olunmalıdır. Mevlana'nın dili modern Farsçadan farklıdır. O'nun dili Gazneli Mahmut (999-1030) tarafından Hindistanda yayılan ve neredeyse hiç değişmeden İngiliz işgaline kadar yaşayan Farsçaya çok daha yakındı. Bu yüzden Mevlana'nın eserleri Hindistanda geniş ölçüde okundu ve incelendi.

Buna paralel olarak başka dillerde yazılmış tasavvufi şiirlere ışık tutacak ciltlerce sözlükler meydana getirmek için büyük çabalar harcanmıştır. İran dilinin edebi eserleri arasında M.S. 1888 yılında 6 cilt halinde Ferhengi Anandaraj adı ile yayınlanan Muhammed Padişah'ın sözlüğü en güvenilir yayınlardandır. Bu sözlük sadece deyimleri almakla kalmaz, onların mısralarda nasıl kulanıldığını da gösterir. "Baza" deyiminin altında Mevlana'nın ünlü dörtlüğünü görürüz.:

Baz a u baza her ançi hesti baz a
Ger kafir u gebr u putperesti baz a
In dergeh i ma dergeh-i navumidi nist
Sadbar eger tövbe şikesti baz a

Yine "baz" sözü altında bu kelimenin çeşitli manaları da verilmektedir. Şöyle ki; aç, açıklık, iki parmak arasındaki boşluk, bir çeşit şahin, farklılık, yön, ve daha sonra da bu sözden türeyen deyimler verilir:
Baz purs: araştırmak
Baz huvast: taleb etmek
Baz kadişan: yazmak vs.

Bu deyimler arasında "vazgeçmek, terketmek" manasına gelen "baz amadan" deyimini buluyoruz. Bu deyimin altında da örnek olarak Mevlana'nın yukarıda sözü edilen ünlü dörtlüğünü görüyoruz. Bu durumda yüzyılın başından beri "yine gel" şeklinde Türkçe'ye çevrilen "baz a" deyimi bu şekilde değil de "vazgeç, terket" şeklinde Türkçe'ye çevrilmelidir. Dörtlüğün Türkçesi şöyledir:

Vageç, vazgeç her ne isen vazgeç
Kafir, inkarcı, putperest olsan da vazgeç
Bizim kapımız umutsuzluk kapısı değildir
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da vazgeç.

Başka bir beyitinde aynı deyimi benzer bir manada görüyoruz:

Meyan-ı ebruat ey eşk in zamangerah-i ast
Ki nist layik-i an ruyi hub az an baz a

Türkçesi:
Ey aşk, zaman kaşlarının arasında bir kırışık gibi
Ve o senin sevimli yüzüne yakışmadığı için vazgeç.

Burada "baz a" "yine gel" olarak alınamaz.
Aynı deyim pek çok doğu diline de geçmiştir. Urduca da "vazgeçmek" manasına "baz ana", ama kelime kelime çevirirsek "yine gel" anlamına geliyor. Pencap dilinde de aynı deyim vardır. Eski Türkçede de bu deyime Yunus'un şiirlerinde rastlıyoruz. Bu " vaz gelmek" şeklinde görülmektedir. "vaz" kelimesi "baz" kelimesinin galat olmuş, değişmiş şeklidir ve "gelmek" manasınadır. Ama "vaz gelmek" deyimi yine "gel" demek değildir. Modern Türkçede de aynı deyimi kullanıyoruz. Bu kelime "vazgeçmek" tir.

Kaynak: Prof. Dr. Erkan TURKMEN

 
Toplam blog
: 81
: 9709
Kayıt tarihi
: 01.12.06
 
 

1968 Ankara doğumluyum. Selçuk Üniversitesi, Doğu Dilleri ve Edebiyatı, Fars Dili ve Edebiyatı Bilim..