Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

21 Aralık '18

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Gel Gitler

Gel Gitler
 

benim fotoğrafım


Delilik, ölüm, hayatla mücadele hangisi en zoru? Gülümseyerek her şeyin farkında olarak boş bakışlarla bakmak etrafa hiç ses çıkarmadan. Sevgini dile getirmeden, acılarından yüksünmeden, canın ağır gelmeden kolay mıdır? Kim bilir ama sanki bana göre değilmiş gibi. Delilere onca sevgime rağmen kaçışların en kolayı gibi. Ne kadar kolay kafayı sıyırmak oysa. Biraz uykusuzluk huzursuzlukların yanında, huzur aramalarının boşa çıkması, işte bu kadar. Bu kadar kolay. Gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Geçmiş araştırmaları başlar son yaşananlarla beraber hatta ilk çocukluk günleri.

Gelen geçenlerin acıma dolu bakışlarını üzerimde hissetmek. Hayır zor. Deli olmak bunca çaba sonunda, hayır. BU BANA GÖRE DEĞİL. Yarınlardan umut duyarak yaşamak istiyorum. Yaratanımın yüzünü gördüm kar yağarken, gök yüzünden milyonlarca beyazlık yağıyordu. Öncesi sonrası olmayan, hangi mesafeden geldiği belli olmadan, toprağa düşüp can verdi kuru dallara. Kuru dallardan mısır patlakları gibi pamuk şekerler gibi çiçekler çıktı tonlarca. Çiçekler meyveye durdu büyüdü. Yaratanımın yüzünü gördüm doğururken, bir avuç karanlıktan çıkan CAN. Öğretilmeden nefes aldı bebeklerim. Bana göre değil delilik, bana göre değil acıma ve sevgisizlik.

Ölüm; kaç kere gördüm ölümün suratını sevdiğimi zannettiğimden, kaç kere yüz yüze geldim kötülüğüyle kim bilir? Hep affetme, acıma kaç kere acıdım kendime, kaç kere pişman oldum affettiğime? İstersem en acısızından öldürebilirim kendimi, kendim isteyerek hem de. Sonra bilmediğim karanlıkların ortasında korkar mıyım acaba? Üşür müyüm, sırtımın ağrısı, yüreğimin acısı diner mi sessizce? Ya daha da kötüyse? Nefes almaktan daha da yorucuysa kimsesizlik. Doğuranım, doğurduklarım olmadan sürdürebilir miyim? Evet sonu istiyorum, huzur aramalarımın, çabalarımın meyvelerini görmek, yüzüme yansıyan kötülüklerin renginden kurtulmak, ihtiyaçlarımın çarelerini... Peki bunu ölümle elde edebilir miyim? Toprağın altında yılanlar yanıma uzanırsa kaçtığım delilikten nasıl kurtulurum? Ya pişman olursam yaptığıma geri dönemezsem, kaçamazsam zebanilerden... Kurtarmaya gelebilir mi yakınlarım? HAYIR BU DA BANA GÖRE DEĞİL. Eğer bir cennet varsa sırasını beklemek zorundayım. İnandığım ALLAH aşkına, anamın göz yaşlarına, sağlıkla yaşamaları ayakta kalmama bağlı olan doğurduklarım adına yaşamak zorundayım. Yaşadığım sürece ne kadar üzdüm kan bağlılığım olanları yaşadıklarımla. Pişman oldular mı acaba yaşadığım için, varlığım canlarından bezdirdi mi kim bilir ama yaşamak zorundayım. Hiç değilse bir süre daha.

Hayatla mücadelemde, rüzgara karşı beş yüz metre işeyen adam mı yoksa gıcır-gıcır ses çıkaran kağnıyı çeken besili öküz benden daha mı güçlü? Nedir en önemlisi? Sağlık mı? Sağlığımı korumak, aklımı muhafaza etmek için harcadığım enerjimin bitmesinden, yorgunluktan ölmek ya da delirmek üzereyim. Ne kadar çok emek var, ne kadar çok soru var cevapsız. Bitmeyenlerin yanında iki ucu değil dört ucu moklu değnek. Ne zaman son bulacak huzur arama çabalarım. Lanetler ne taraftan yağmış ben farkında olmadan. Neden bana yağmış? Keşke diyebileceğim hiç bir şeyim yok. Keşkeler çoktan bitmiş ya da hiç yokmuş görmek istemediğim. Hani umut verecektim, güç aşılayacaktım yaşamak güzel diye. Hani yalnızlıklar olmayacaktı artık hiç. Neden yapayalnız gibiyim. Havalar sıcak, yüreğimin titreme sesleri neden bitmiyor öyleyse. Gözlerim çok derinlerde hiç oynamıyor uzun süredir. Kaçmak istemediğim sonuçlar bana sormadan mı gelecek yine? Delilik, ölüm, hayatla mücadele hangisine yönüm? Yoksa yönsüzlükler içinde kaybolmuşum da yönümü bulamamak mı derdim? Dişim ağrısaydı keşke, tedavi ettirebilirdim. Yüreğimle birlikte ağrıyor beynim. Zaman; biraz soluklan lütfen çok yorgunum. Zamanla göreceğim hayatın tombala torbama koyduklarını. Şimdi ha gayret! Sağlıklı yaşamaları ayakta kalmama bağlı olanları büyütme zamanı.

HA SAHİ, ÖLMEK NE KADAR ÇÖZÜMDÜR YAŞAMAYA YETMEYENE?

İSTANBUL 1995 AYLARDAN SOĞUK

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..