Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '13

 
Kategori
Psikoloji
 

Geldi hüzün mevsimi

Dışarıda genellikle bulutlu, yağdı yağacak bir hava; ani ısı değişimleri, soğuk algınlığı, salgınlar, bir türlü uyanılamayan sabahlar mevsimi-sonbahar geldi. Sonbahar zihnimizde pek de güzel çağrışımları olmayan bir mevsimdir..Güzel, güneşli, pırıl pırıl tatil günleri bitmiş, okullar açılmış, işlere yeni dönülmüştür. Eylül yine kandırır her şeyiyle ama Ekim ile birlikte gelip çatar hüzün mevsimi..
Havasının tabiatı ruh halimize yansır; Ekimin o gri, kararsız havasını giyiniriz üstümüze. Tatil dönüşü o uzamış rehavet halini yoğunlaşan işlerle birlikte terk etmek gerekir ancak çalışmamız için gereken enerjiyi, uyku ihtiyacının artması ve soğuyan havayla birlikte azalan vücut direncimiz ve sonrasında gelecek muhtemel bir hastalık (grip, soğuk algınlığı…) nedeniyle bir türlü kendimizde bulamayız. Bir isteksizliktir başlar; sonrasında tükenmiş hissetme, engellenmişlik, çaresizlik ve sonuç “depresif bir ruh hali”.
Bunlar hemen herkesin mevsim geçişinde yaşayabileceği tablo ve olasılıkla geçici bir durum olarak görülebilir. Ama peki ya geçmezse.. Sabahları bir türlü yataktan çıkmak/güne başlamak istememe, çok fazla/bölük bölük/az uyuma, iştahta artma/azalma, dikkatsizlik ve/veya hafıza sorunları, yalnız kalma isteği, ağlama krizleri, hiçbir şeyden keyif almama şeklindeki belirtiler (hepsi bir arada olmak zorunda değil) on beş günden daha fazla süre şiddetlenerek veya aynı şiddette devam ederse olası bir “depresyon” söz konusu olabilir. Ve depresyon tanısı her ne kadar çokça görülebilen bir tanı olsa da hafife alınacak bir tanı değildir. Bu belirtiler insanın günlük rutinini, yaşam kalitesini bozar, sorumluluklarını gerektiği gibi yerine getirmesini engeller ve bu belirtiler kendiliğinden geçmez, dışarıdan yardım almayı gerektirir. Tedavi edilmemiş bir depresyon halının altına süpürülmüş bir yığın toza benzer; ve eninde sonunda başka başka problemler şeklinde kılık değiştirip kendini gösterecektir. İstikrarlı ve koordineli bir şekilde sürdürülen bir tedavi süreci sonucunda başarılı sonuçlar alınmaktadır. Depresyonda beyinde duygu durum üzerinde etkisi olan nörokimyasal maddelerin düzeyinde değişimler olmaktadır. Bu nedenle hastalığın şiddetine bağlı olarak değişmekle birlikte depresyon tedavisinde farmakoterapi kullanımına ihtiyaç duyulabilir. Bununla birlikte terapi/danışmanlık seansları devam eder ve bu iki alanın koordineli bir şekilde çalışmasıyla tedavi sürdürülür. Depresyon tedavisinde kullanılan anti-depresanları bu süreçte koltuk değneği vazifesi yapıyor olarak varsayarsak; psikoterapi kırık bacağın işlevini yeniden kazanmasına yardımcı olan fizik tedavi olarak görülebilir. Bacak işlevini kazandığında kişinin koltuk değneklerine ihtiyacı yoktur.
Depresyon böylelikle atlatılabilir peki ya şu mevsimsel bulutlu ruh halimiz..
Belki de biraz tembellik yapmamız gerekiyordur, battaniye altında kahvemizi yudumlayarak kitap okuma zamanıdır belki de.. Koca bir tabak mısır patlatıp ailecek film izleme vakitleri gelmiştir ya da sıcak kalorifer peteklerinin (soba yok artık maalesef) üzerine konulan mandalina kabuklarının kokusuyla çocukluk sonbaharlarını hatırlamanın…Biraz daha erken uyuyup sabah on dakika kadar erken kalkıp şöyle güzel bir kahvaltı yaparak evden çıkmanın canlandırıcı etkisi de denenebilir.

 
Toplam blog
: 6
: 96
Kayıt tarihi
: 22.11.13
 
 

Uzman Psikolog ..