Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Geldiğin gibi git

Geldiğin gibi git
 

Geldiğin gibi git, hiç acı çektirmeden.

Güllerin en kırmızısını, günlerin en yaşanasını, sevinçlerin en güzelini getirmeden git.

Gözlerinin derinliklerinde boğulmadan, yüreğinin ikliminde serpilmeden, ellerinden bir çiğ damlası gibi düşmeden git.

Toprağa cemre düşmeden, ceylanlar suya inmeden git.

Dağlara bahar gelmeden, dallarda çiçekler filizlenmeden git.

Yüreğimin en saklı köşelerinde kimseler seni görmeden, ellerim ellerine değdiği zaman nehirler coşkunca çağlamadan, bozbulanık sulara karışmadan git.

Çocuklar gibi ağlamadan git.

Gurbetten kurtulup sılayı bulmanın verdiği mutlulukla erimeden, karanlıktan aydınlığa çıkmanın verdiği hazla çıldırmadan git.

Bunca yıl sensiz yaşamanın ne kadar boş olduğunu anladığımda, içime umutsuz haykırışlar dolmadan git.

Her akşam güneş ufukta battığı zaman yalnız kaldığımda, hatıralara dalıp hüzünlere bulaştığımda, gözlerim dolup içim sızladığında, sensizliğe kahretmeden git.

Yıllardır kendini anlatamamanın, yollarda savrulup bir durağa sığınamamanın, bir akşam olsun başını yastığa rahat koyamamanın, sabahları huzurla kalkamamanın ezikliğiyle yaşıyorum.

Her gidenin ardından ağlamak isteyip de ağlayamadığımda, yalnızlıktan sıyrılmak isteyip de ondan kopamadığımda, hep bu ezikliği yaşadım.

Ve bu ezikliği sevdim ben...

Alıştım yağmurlu akşamlarda fırtına seslerine.

Alıştım rüzgarın hırçınlığına, içimi aşındıran zamanın akışına.

Yolumu kaybetmeye alıştım ben.

Geldiğin gibi git, hiç acı çektirmeden.

Ölüme bile alışıyor insan da bir ayrılığa alışamıyor inan.

Yeni bir renge, yeni bir sese, hatta yeni bir tene bile alışıyor insan. Ama terkedip gidenin kokusu sinip kalıyor içinde, duvarda, yastıkta, havada, her yerde... Yeni bir kokuya alışamıyor insan.

Resimlere bakıyorsun çoğu zaman, dindirmek için acını.

Eski mektuplara dalıyorsun, eski defterleri karıştırıyorsun, kaybettiğin bir şeyi bulmak istercesine.

Yalnızlığa alışıyor da insan, aradığını bulamamaya alışamıyor inan.

Çiçekleri sulamayı unutup da onları yarı baygın bulduğunda saksının içinde, artık içinin hiç ‘cız’ etmemesine alışıyorsun zamanla.

Ama aynanın karşısına geçip de kendine baktığında, karşında yarı ölgün duran kendine, eski parlaklığını yitiren gözlerine alışamıyorsun.

Saçlarına düşen aklara alışıyorsun da, içine zamansız yağan kara alışamıyorsun inan

Yatağına yattığında soğuktan titremeye alışıyorsun da, geçen bunca yılda, yüreğinin buz gibi kalmasına alışamıyorsun.

Geldiğin gibi git, hiç acı çektirmeden.

Alışmak, yaşamaktan zor. Susmak, konuşmaktan zor. Zora alışıyor insan.

Ne yazık! Ne yazık, başlamadan bitirmek istediklerime, söyleyemeden içime attığım sözlerime. Ne yazık!

Yaşanamadan yarım kalan güzelliklere, ne yazık!

Yüreğinde bana beslediğin sevgine, yüreğimde sana beslediğim sevgiye, ne yazık!

Geldiğin gibi git, hiç acı çektirmeden.

 
Toplam blog
: 77
: 939
Kayıt tarihi
: 13.01.07
 
 

1979 Giresun doğumluyum. Kendimi bildim bileli kalabalığı sevmem. İnsanlara karşı mesafeliyimdir. He..