Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '14

 
Kategori
Tarih
 

Geldikleri gibi gidecekler…

Geldikleri gibi gidecekler…
 

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARI


Sadece bir cümlenin içindeki detaylar, anlatılanlar, umutlar istekler, yapılması gerekeler, yapılacaklar, özet, olması gerekenler ve kararlılıklar!

Bu kadar anlam sadece bir cümlede olabilir mi?

Olur…

Mustafa Kemal Atatürk Söylemişse olur.

Olmuşta zaten…

Diyebilir misiniz ki; sadece sözde kaldı. Hayır oldu, olmuş…

Yine aynı dünya devlet adamı demişki:

 

Ben, size taarruz emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar geçebilir.

 

Yarabbi ne kadar büyüksün…

Empati yapın lütfen.

Oradasınız ve komutanınız size; ‘biz’ diyor. Hepimiz diyor. Bu vatan için ölürüz ama ne olur? Yerimize yine ölmek için, şehit olmak için, bu kutsal toprakları düşman işgaline bırakmamak için Türk gençleri, komutanları koşarak geleceklerdir diyor.

 

Gelinde ağlamayın.

Gelinde insan olun, vatansever olun, yürekli olun ve ağlamayın.

Olurmu hiç öyle bir şey?

Mustafa Kemal demişki:

 

Geldikleri gibi gidecekler…
Benimle beraber burada muharebe eden askerler kesin olarak bilmelidir ki, bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku, dinlenme aramanın, bu dinlenmeden yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar mahrum kalmasına sebep olacağını hepnize hatırlatırım.

 

Bu vatan böyle yürekleri kocaman insanların sayesinde kurtarıldı.

Bu vatan için, şehitlik mertebesine erişenler sayesinde kurtarıldı.

Onlarca gazi, vatansever sayesinde kurtarıldı.

Çocuklarını gözlerini kırpmadan bir an tereddüt etmeden Çanakkale’ye gönderen analar sayesinde kurtuldu…

 

ONLAR BÜYÜK KAHRAMANDILAR.

 

Çanakkale Geçilmez dediler. Geçirtmediler.

 

Çanakkale’de ölen düşman askerlerinin ailelerine hitaben, Atatürk’ün söyledikleri:


Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sessizlik içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

 

Mustafa Kemal Atatürkün 1934 Anzak Kutlamaları sebebiyle gönderdiği mesaj ülkeler arası dostluğu pekiştirmiştir:

 

Atatürkün Gelibolu Savaşı da Türk toprakları üzerinde ölen ve mezarları Türk topraklarında bulunan ANZAK asker analarına gönderdiği mesajın yer aldığı anıt, Gelibolu (1934)Canberrada Kemal Atatürk Memorial ve Yeni Zelanda’ın Wellingtonun Tarakina Koyu da Ataturk Memorial adlarında anıt dikildi.(alıntı)

 

İtilaf Devletleri; Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti konumundaki İstanbul'u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla güvenli bir erzak tedarik ve askeri ikmal yolu açmak, başkent İstanbul'u zaptetmek suretiyle Almanya'nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı'nı seçmişlerdir.

Ancak saldırıları başarısız olmuş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Kara ve deniz savaşı sonucunda iki taraf da çok ağır kayıplar vermiştir.

Osmanlı İmparatorluğu, Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan ettiğı 1 Ağustos 1914'ün hemen ertesi günü, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır.

Bu antlaşma, imparatorluğun eninde sonunda Almanya'nın ana gücünü oluşturduğu İttifak Devletleri safında fiilen savaşa gireceği anlamına gelmektedir.

Enver Paşa, fiilen savaşa girmeyi, seferberliğin tamamlanmamış olması ve Çanakkale Boğazı savunmasının tamamlanmaması gibi gerekçelerle ertelemeye çalışmıştır. Ancak Almanya, bir an önce savaşa fiilen girilmesi için baskılarını sürdürmüştür.

Bu baskılar, Akdeniz'de İngiliz donanması önünden çekilen Goeben ve Breslau savaş gemilerinin İstanbul'a gelmesiyle bir oldu bittiye getirilmişti.

Daha sonra Osmanlı Donanması'na bağlı bir grup gemiyle Karadeniz'e açılan bu gemiler 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etmiştir.

Birleşik Krallık Donanma Bakanı Winston Churchill, 1914 yılı Eylül ayında Çanakkale Boğazı'nın donanmayla geçilerek İstanbul'un işgalini öngören bir planı Başbakan Herbert Asquith'e vermiştir. Plan, çeşitli evrelerden geçerek uygulamaya kondu ve Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmanın Boğaz'a geniş çaplı ilk saldırıları 1915 Şubat ayında başlatıldı. En güçlü saldırı ise 18 Mart 1915 günü uygulamaya konuldu. Ancak Birleşik Donanma ağır kayıplara uğradı ve deniz harekâtından vazgeçmek zorunda kalındı.

Deniz harekâtıyla İstanbul'a ulaşılamayacağı anlaşılınca bir kara harekâtıyla Çanakkale Boğazı'ndaki Osmanlı sahil topçu bataryalarını ele geçirmek planı gündeme getirilmiştir. Bu plan çerçevesinde hazırlanan İngiliz ve Fransız kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası'nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır. İngiliz ve Fransız çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinde köprübaşları oluşturmayı başardılarsa da Osmanlı kuvvetlerinin inatçı savunmaları ve zaman zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası'nı işgalde başarılı olamadılar.

Bunun üzerine sahildeki kuvvetler takviye edilmek için Arıburnu'nun kuzeyinde Suvla Koyu'na 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni kuvvetlerle bir üçüncü çıkarma yapılmıştır.

Ancak 9 Ağustos'ta Kurmay Albay Mustafa Kemal'in Birinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen karşı taarruzunda İngiliz Komutanlığı ihtiyat tümenini ateş hattına sürerek sahilde tutunmayı ancak başarabilmiştir.

Mustafa Kemal ertesi gün Kocaçimentepe – Conk Bayırı hattında yeni bir karşı taarruz gerçekleştirmişti, bu hattaki Anzak birliklerini de geri atmıştır.

İngiliz ve Anzak kuvvetlerinin İkinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen genel taarruzları ise Osmanlı savunmasını aşamamıştır.

Tüm bu gelişmelerin sonrasında İngiliz, Anzak ve Fransız kuvvetleri Gelibolu Yarımadasını 1915 yılı Aralık ayı içinde tahliye etmiştir.(vikipedi)

 

Ruhları şad olsun…

 

 

 

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....