Geldim, Gezdim, Aklım İstanbul’da Kaldı

Bu güzelim İstanbul’un inadına yarı çıplak boynunda pırıl pırıl bir pırlanta gerdanlık gibi duran değeri ölçülemez Kız Kulesi  üzerinden şehre süzülerek giriyorum, da!.. O şahane Kız Kulesi, “Al sana ne yaparsan yap!..” der gibi birilerine peşkeş çekilmiş. Ne akla hizmet!.. (Bu arada Sunay Akın’ın da hakkını verelim; Kız Kulesi sanat merkezi olsun diye çok çalıştı.)

Gelir gelmez vurdum kendimi tarihi yarımadaya, her zamanki gibi... Hep dikkatimi çekmiştir; ibadet, imaret yaptıran nedense yanına bir de mezarlık yaptırmış. Yedi sülale orada, yarımada adeta bir ibadet, imaret ve mezarlık…

Eski şairlerimizden Yahya Kemal Beyatlı, “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul...” demişti ya!.. Ne tepe kalmış ne bayır, dikmişler gökdelenleri, dağa çayıra, Mevlam kayıra.

Tepelerde yer kalmamış. Metro, altgeçit yapıyoruz diye şimdi altını oyuyorlar İstanbul’un…

Kış kıyamet, dolaşıyorum… Biraz kar yağdı, ayağım kaydı, pisipisine düşüyordum. Yağmanın sırası mıydı?..

Yağma dedim de, vapurda gözüm kâh boğazın mavi sularına, kâh şehir siluetini bozan gökdelenlere takıldı. Güzelim yalılar ise, devler ülkesinde cüceler gibi kaldı...

Bir gün Tophane'de açılan Salvador Dali sergisine gittim. Kapıdaki genç bayan, "Giriş ücretli..." deyince, muzipliğim tuttu: “Dali gibi bir ressamın eserlerini seyrederken delireceğiz, bir de üste para mı vereceğiz?.." deyince kızcağız gülmekten kırıldı…

Tabi ben, başkaları gibi (sözüm ona) mizah yapıp, tonla para istemedim. Üstüne bir de para verdim.

Günün son gezisi olarak, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde dolaşıyorum… Üniversite, Boğaz’la ve de sanatla koyun koyuna, sanatın yüceliğini yaşatıyorlar.

Ve ben, sanatla dolu dolu yaşanmış bir günün ardından, mutlulukla eve dönerken aklımda, bir kez daha sanatın yüceliği ve evrenselliği kaldı.

Yaşasın güzel sanatlar...

Şahin Özşahin