Geleceğe Bırakılan Notlar-3

Onca bilimsel gelişmeye rağmen biri metin yazıyor üstelik de kerli ferli, kendince de bilen biliyor da bende geldim bir de ne göreyim diye yazarken ki bu Türkçe dahi bilmediğini gösteriyor doğrusu ben de olmalıydı ama makam dersen onda, para dersen onda özgüven tastamam. O dahi öyle olunca, lisede okuyan çarpım tablosunu bilmeden belge sahibi olmuş, diğeri üniversite bitirmiş, Türkiye’nin başkenti İstanbul deyiverirken hala Osmanlı diye bir imparatorluk var zannediyor. Bu nasıl olabilir demeyin, olmanın ölçüsü, kâğıttan balyalara sahip olmak yetiyor da artıyor. Doğruluk payı da var üstelik İmparatorluk özleminde… Anadolu’da imparatorluk yoksa fetret devri yaşanıyor, imparatorluk varsa ki imparatorlukların hem gerçek yurdu, hem de mezarlığı burasıdır, bunu bize tarih söylüyor, bölgeye huzur geliyor…

Zenginlik çeşit çeşit, bunlardan en sonuncusu maddi zenginlik. Sıfırlardan bir sıfır sadece o kadar. Başta bir olmayınca orada bir saman alevi parıldıyor, işte o kadar. Bilimsel bilgiler, ahlak, kültür, maneviyat, felsefi zenginlik her şey birlikte bir anlam buluyor.

Yirmi yıl öncekinden daha mı bilgilisin? Yirmi yıl öncesinden daha bilgili nesiller ortaya çıkaramayan toplumlar ne yapmak istemektedir, nereye varmayı hedeflemektedirler. Cevabı meçhul değil sorular siriye soruluyor. Siri anlarsa cevap veriyor Yoksa onun da kafası karışıyor. Ne yapsın o da bir makine sonuçta. O susunca susuyorlar. Tabletten geçen metinler otomatik, sesler sadece yazılanları seslendiriyor, varsa yoksa görüntüler. “Bir resim bir ansiklopedi kadar anlam içerir” diyor Çinli bir filozof bundan yirmi asır, susmadan hemen önce.