- Kategori
- Deneme
Geleceğe Bu Günü Anlatsak
Çok büyük yıkımlar çağının tam da önsözündeyiz,
yüksek kaldırımlar, artık yıldız kaynamıyor.
Cesetler kat, kat tabutlarda gömülmeyi bekliyor.
kimsesiz ve yalnız yaşayanlar, sessizce terk ediyor yerini,
kimliğini kapıp ekmek için uğruna şehre akın edenler;
artık köyüne geri dönüyor, varsa eğer elde kalan bir evlek.
ekenek, kendi başına kendine en azından yetecek kadar,
şükrediyor…
Tarım işçileri, köyden gelenler, onlarca yıldır bitmeyen bir hınçla
Atatürk’ün sözlerine rağmen belki inat köylü diye aşağılandılar,
yolma araçları bazen orak, tırpandan sonra, modern insan
çakmak taşı, ateş çıkarmak içindi, çekiçle yıkıldı kerpiç duvar
yetmedi emek hırsızlarınca, her şekilde sömürüldü insan,
şehre gelenler, insan nazarında parsellendi anında birer, biner,
hayatta kalmaktı dert, sonra az çalışıp, çok kazanmak oldu moda
herkese açıldı, kolay para kapıları, dizildi insanlar tosuncuklar önüne,
yarıştılar en alelade yarışlarda, dünya “modern Roma’yı” gördü bu çağda
aslanlar, matadorlar, büyükşehirlerde kendi mahallesinde özgürdüler.
Para pul olma yolunda ilerlerken, dün on altın alanlar
düşmüşse bir çeyreğe, düşecektir insanla biraz daha,
yakındır gelecekte boğaz tokluğuna kölelik devri,
kölelik kaldırıldı diye öğretildi, neden demedi, kimse,
cariyeler gönüllüydü, fakirlerle zenginlere ayrı standartlar
tıpkı yatarken, akşama kadar çöp üstüne çöp koymayan
tüm başkasının sırtında yaşayan asalakların sormadığı gibi…
“-Nerden geliyor bu değirmenin suyu diyenlere”
“-Üzümünü ye bağını sorma”dedi, inandırdı onlar,
daha binlerce mantığı dumura uğratan vecizeler türetildi neden?
…
Soru sorana hele de büyüklenmiş bir zatsa ki bunlar
onlardır ki asla kendi emeğiyle geçinenler olmadılar,
laftan sermaye yapıp, “lafla peynir gemisi yürümez” diyenlere inat
holdingler, her dinde cemaatler üstü, cemaatler ülkeler yürüttüler,
büyük şahitler, en büyük yalanı maskeledi çoğu zaman
doğru söyleyene inanmadılar, kovdular yanlarından yörelerinden.
Nasreddin Hoca’yı espri malzemesi yapanlar, onunla neşelenirken,
ömrü boyunca çalışanı bir kenara itip, ömrü boyunca yatanları
düşünür, evliya ilan ettiler, gerçeği sahtesiyle kalınca örttüler,
Atasözleriyle oynadılar, oydular altını, altın için hadis ürettiler,
makam dünya işiydi, hile bu işin cilası, sebepler sebebe yoldu
dünya ahiretin, tarlasıydı, ahiret dünyanın tarlası, bilim sanat yancısı
uyanıklar makam sahibi, olmadılar mı sanki?
Son olarak; "tesadüf dahi tesadüfen gerçekleşiyor,
göründüğünde kayboluyor, fark edilmiyor aslında derken,
inanan olsa da o da okyanusta bir damladır, karışıyor, sisler arasına
yok oluyor"
gelecek nesillere; bir şey söylenseydi; “akıl çağında sahtekârlar
aklı ablukaya alıp, insanı insandan başka her şeye çevirdiler
ben de dahil”derdim…