Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '08

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Geleceğe dönüş!

Geleceğe dönüş!
 

gelecek de bir gün gelecek...


Yüksek hızlı bir şekilde küreselleşen ve değişen bir dünyada yaşıyoruz. Paylaşılan sosyal sermaye olarak kabul edilen bilginin akışı, kitlesel işbirliği (vikinomi), açık kaynak devrimi, küresel erişim ve teknolojideki hızlı gelişme ve yenilikler gelecek üzerine tahminler yürütebilmemizi kolaylaştırmaktadır. Bundan 15-20 yıl önce internetin bu kadar yaygın olarak kullanılacağı, global iletişimin bu kadar kolay olacağı, bilim ve teknolojide çığır açan gelişmelerin yaşanacağı belki de hiçbirimizin aklından bile geçmiyordu. Bütün bu gelişmelere paralel olarak gelecek üzerine tahminlerde bulunan futurist araştırmacı ve yazarlar ortaya çıktı ve çıkmaya devam ediyor. Kimileri onlara trend avcısı, kimileri futurist diyor ama ortada bir gerçek var ki; bu insanlar küresel gerçekler, tutarlı ve mantıklı açıklamalar yaparak ve piyasanın nabzını her an kontrol altında tutarak konuşuyor ve yazıyorlar. 1997 yılında yazdığı <ı>Next: Trends for the Near Future (Sıradaki: Yakın Geleceğin Trendleri) isimli kitabı ile bu konuda uzmanlaşan ve ABD’nin en büyük ve en eski reklam şirketlerinden J.Walter Thompson’ın başkan yardımcısı olan <ı>Marian Salzman geçen 10 yıllık sürenin ardından yine geleceğimize ışık tuttu ve <ı>Next Now: Trends for the Near Future (Sırada ne Var?: Yakın Geleceğin Trendleri) isimli kitabını <ı>Ita Matathia ile birlikte kaleme aldı. Kitap ekonomiden politikaya, yeme-içme alışkanlıklarımızdan kültürel ilişkilere, iş yaşamında değişen paradigmalardan gündelik hayattaki tercihlerimize, tüketici davranışlarından teknolojiye ve inovasyona kadar birçok konuda yakın geleceğimize ışık tutmakta ve başta pazarlama şirketleri olmak üzere hem iş dünyasının hem de tüm insanlığın dikkatini çekmektedir.

Şimdi dilerseniz Marian Salzman ve Ira Matathia eşliğinde gelecekte bizleri nelerin beklediğine, yepyeni metaforlar, kavramlar, ana trendler ve olası senaryolar çerçevesinde hızlı ve kısa bir şekilde göz atalım:

Ø Risklere ve toplumsal damgalamaya göğüs geren yönetim sorumluluğu ve dürüstlük kahramanları geleceğin dünyasının idolleri olacak. Buradan köhneleşmiş, topluma ve insanlığa kayıtsız, ilgisiz yöneticilere ve yönetici adaylarına duyrulur!

Ø Ortadan kalkan sınırlarla birlikte birbiri içerisine geçen kültürler gelecekte büyük bir problem olma özelliği taşımaktadır. Kültürel çatışmalar artan bir oranla bizleri bekliyor olabilir. Son zamanlarda İslam Fundamentalizminin süregelen yükselişi özellikle batılı ülkeler üzerinde ciddi bir endişeye ve tedirginliğe sebep olmaktadır. Bütün bu öngörülere rağmen bir benzerlikler bulma ihtiyacı duymaktayız ve bu sebeple Doğu ile Batı’nın kültürünü birbiriyle harmanlayarak yeni bir anlam arayışı içerisindeyiz.

Ø İnternetin hayatımız üzerindeki etkisi her geçen gün daha hızlı bir şekilde artmaya devam edecek. Amazon.com’un CEO’su <ı>Jeff Bezos’a bu konuda kulak vermekte fayda var: “<ı>İnternet enformasyonu mükemmelliğini ve şeffaflığını artırıyor. Eski dünyada tüketiciyi aldatmak kolaydı, yeni dünyada bu mümkün olmayacak. İnternet gerçekten her şeyi açığa çıkarıyor.” Bezos’un bu sözlerine paralel olarak bilginin paylaşımı doğrultusunda ortaya birçok yeni kavram çıkmıştır. İnternet üzerinden açıklık ve katılımın yeni jenerasyonu, içeriği kullanıcıların yazıp katkı sağlayabilmesine olanak tanıyan bir web sitesi türü olan <ı>“viki” sözcüğü bu bağlamda verilebilecek en güzel örneklerdendir<ı>. “Blogistan” (internet günceleri) baskı altındaki insanlara seslerini yükseltme olanağı vererek daha özgürlükçü bir ortamın yaratılmasına olanak tanıyor. Sarı sayfalar yerine Google’a bakıyoruz; ikinci el eşya satın almak yerine eBay ve gittigidiyor gibi sitelere giriyoruz; alışveriş merkezlerine gitmek yerine Google Ürün Araştırma sitelerine giriyoruz... Kısaca hayatımızın her safhasını internetle ilişkilendirebilme olanağına sahibiz ve kitlesel katılım (mass collaboration) çağında yaşıyoruz.

Ø “Burada uyutan bir dev var. Bırakın uyusun! Çünkü uyandığı zaman dünyayı sarsar.” diyen Napolyon Bonapart belki Çin’in uyandığını göremedi ama en azından çok doğru bir tesbitte bulundu. Güçlenen ekonomileri ve ortak yeni pazar arayışı ile “<ı>ÇİNDİSTAN” uluslararası ekonomi, politika ve kültürü sarsmaya başladı. Güçler yavaş yavaş yer değiştirmeye başlıyor! Çin <ı>dünyanın atölyesi, Hindistan ise <ı>dünyanın ofisi diye tanımlanıyor. Bu konuda en çarpıcı açıklamalardan biri ünlü Amerikalı düşünür Thomas Friedman’dan geldi belki de: <ı>“Küçükken annem ve babam bana yemeğini bitir. Çin’deki ve Hindistan’daki insanlar aç derlerdi. Ben kızlarıma diyorum ki: Ödevlerinizi bitirin. Çin’deki ve Hindistan’daki insanlar işinizi kapmak için can atıyorlar.” Bundan güzel ve doğru bir anlatım yapamazdı herhalde Friedman! Brezilya, Rusya ve Türkiye gibi gelişmekte olan ve yüksek potansiyele sahip olan ekonomiler yine bu yönde küresel güçlerin seyrini değiştirebilecek niteliktedirler. Avrupa Birleşik Devletleri zayıflayan pozisyonunu tekrar eski haline getirmek ve istikrarı sağlamak amacı ile <ı>“Tek Avrupa” anlayışını benimsemiş durumda ve rekabet avantajını böylelikle devam ettirmeye çalışıyor. (bknz: Euro!) Salzman’ın Avrupa’ya tavsiyesi ise –dinamizmini, yaşam standardını ve rekabet avantajını sürdürmek istiyorsa- ABD’nin durumunu örnek alıp göçmenleri kucaklaması.<ı>

Ø Kitapta ilgi çekici noktalardan diğer bir tanesi ise yaşın belirsizliği ve değişen toplumsal gerçekler. Küresel profil hepimizin farkında olduğu gibi gittikçe yaşlanıyor. Bir kuşak gecikmesinin içinde yaşıyoruz: Bazı şeyleri yaptığımız yaşlar yükseliyor (evlenmemiz, çocuk sahibi olmamız daha uzun sürüyor). Girişimcilik ve kimlikte kadın kendisini ön plana çıkarmaya çoktan başladı bile. <ı>Alfa Anneler işbaşında! (bilgili, güçlü, karar verici çok görevleri olan anneler, büyük kişisel ve tüketici gücünü elinde tutan anneler). Annelerle ilgili bir diğer ilginç yaklaşım ise <ı>Rabenmutters (Kuzgun anneler) yani kariyerlerini çocuklarından üstün tutan anneler. Kuzgun annelerin donör inseminasyonu (bağış yoluyla döllenme) sektörünün gelişmesine herhalde katkıları artarak devam edecektir! <ı>İçinde bulunduğumuz deri artık çok fazla anlam ifade etmiyor; Eminem gibi beyaz rap şarkıcıları, Tiger Woods gibi siyah golfçular yetişiyor: Irk sınırları aşılıyor. Kimlik daha önemsiz hale geliyor. Karmaşık ve güngörmüş ama aynı zamanda düz ve sade olacağız diyor Salzman ve Matathia.<ı>

Ø <ı>“Markalaşma” ticaret dünyasının bir parçası olarak başlamıştı ve pek çok insanın dünya görüşünün yakınındaydı ama şimdi modern yaşama bakış tarzımızın temel bir parçası haline geldiği aşikar. Artık bireysel olarak markalaşmak ve Tom Peters’in dediği gibi <ı>BEN A.Ş.’nin CEO’su olmak moda! Markalaşma ile ilgili diğer dikkat çekici bir kavram ise <ı>“Marka Fahişeleri”: Hiçbir markaya sadakat duygusu taşımadan bir markanın cazip teklifinden diğerine geçen insanlar olan marka fahişeleri bilinçli tüketiciler olarak kabul ediliyor. Hızlı inovasyon, bilginin çok çabuk ve doğru bir şekilde elde edilebilmesi, tüketici bilincinin artması ve pazardaki büyük rekabet ortamı bu kesimin doğuşundaki önemli etkenlerden. <ı>

Ø Kablolu bir dünyada herhalde evin ne kadar önemli olduğunun farkındayız. İşin eve taşınması (evden çalışma) her geçen gün biraz daha yaygınlaşmakta. Trend avcısı Maria Salzman şiddetle ev satın almamızı tavsiye ediyor. Aksi takdirde artan konut fiyatları belimizi bükebilir! Hal böyle olunca home office (ev ofisi) kavramı gittikçe yaygınlaşıyor, hatta bu konuda çok yaratıcı ve yenilikçi tasarımlar yapılıp müşteriye sunuluyor. Buradan tasarımcı ve mimarlara duyurulur!<ı>

Ø Çevreye, ekolojiye ve insanın kişisel yaşamına olan bakış açısı gittikçe değişmekte ve bazı şeylerin fiyatının olmadığı anlaşılmakta. Bu sebeple yeşil binalar (çevre bilinci) önem kazanıyor, yenilenebilir enerji sektörü ön plana çıkıyor, bu konuda birçok şirket kurumsal sosyal sorumluluk alarak yıllarca zarar verdikleri tabiattan adeta af diliyor! Evde çalışmak gelecekte çevrecilerin uğrunda mücadele edecekleri bir dava olarak karşımıza çıkacak diyor Salzman.<ı>

Ø Ciddi bir dinsel inanışa dönüş söz konusu. Özellikle 11 Eylül olaylarından sonra Amerika’nın bugünkü kafa yapısı ve ruh halinin bir yan ürünü olarak görülüyor kitapta dinsel inanışa dönüş. Ruhanilik, dinsellik, manevilik gibi manalara gelen <ı>“Spirituality” kelimesi neredeyse bütün kitaplara geçmiş durumda. Bu noktada bir dinler arası çatışmadan söz etmek herhalde yanlış olmaz. Çünkü 11 Eylül’den sonra terörle bağdaşlaştırılmaya çalışılan İslam’a karşı bazı gruplar tarafından adeta savaş açılmış, bütün dünyada Müslümanlar yıpratılmaya çalışılmıştır. Bunlara kayıtsız kalması imkansız olan İslam dünyası ise artan bir oranda tepkisini ortaya koymaya çalışmakadır. (Etki-tepki prensibi adeta birebir işlemiştir denilebilir). Bütün bu gelişmeler ise insanların mensubu olduğu inanca daha sıkı bir bağlılıkla sarılmalarına neden olmuş ve medeniyetler çatışması gibi anlamsız bir dinler çatışması başgöstermiştir. Dileğimiz dinin terör, ayrımcılık ve ırkçılıkla bağdaştırılmadan yaşanmasıdır.<ı>

Ø Gelelim tüketiciler gezegenine: İnsanlar gittikçe paragöz yaşam tarzlarına olan inançlarını yitiriyorlar. Yüksek-düşük yaşam (Wall-Mart’tan alışveriş yapıp sonra da özel amaçlı kulüplere on binlerce dolar bağış yapmak) artık yeni estetik. Kalp ve aklın sözcüklerle pek fazla ifade edilemeyecek bir fenomeni olarak adlandırılan “<ı>Qualia” deneyimleri için insanlar daha fazla para harcamaya istekli olacaktır. <ı>“Üreten Tüketiciler” (Prosumer) iş başında: Tüketiciler tüketici tercihleri konusunda daha katılımcı olma duygusunu yaşamak için alacakları ürünleri hazırlamayı gittikçe daha fazla arzulayacaklardır. Etik tüketicinin yükselişi söz konusu: Organik ya da adil ticaret olanını seçerek çevresel ve insani sürdürülebilirlik konuları ön plana çıkarılacaktır. Online seçenek tüketicileri istedikleri markayı almaya teşvik ediyor ve bu eğilim hızlı bir şekilde yayılacak, çünkü online kullanıcılar kontrolün kendilerinde olduğunu hissediyorlar. Viki alışveriş ateşi (kullanıcıların içeriğe katkı sağlama, silme ya da düzenlemelerine olanak sağlama) daha da alevenecek.<ı>

Ø Gelelim “can boğazdan gelir” fenomenine! Zamanımızın talepleri tarafından kuşatılmışız ve yemek pişirmeye zaman bulamıyoruz ve bu yüzden paket servislere ya da hazır yemeklere yöneliyoruz. Modern yaşam tarzı olan yemekleri acele ile yiyip parçalı programlar yapmaya bayılıyoruz. Sonuç: Dengesiz beslenme! Neticesinde ise <ı>“Globezite” kavramının hızlı yükselişi. Global obezite özellikle fast-food (hızlı yiyecek) sektörünün ve hızlı yaşam tarzının bir sonucudur. Bu konuda bilinçlenme söz konusu, o yüzden organik gıdaların ve dondurulmuş etnik gıdaların yaygınlaşmasını bekleyebiliriz. <ı>

Ø Bir diğer önemli kavram ise <ı>“Glokalizasyon” (global + yerel) yani küresel markalar için yerel kimlikler belirleme sanatı. Glokalizasyon tedarikçisi McDonald’s’ın imza niteliğindeki özel sosunun Baltık ülkelerindeki som balığından İngiltere’deki Hint soslu tavuk etine kadar her pazardaki popüler iç malzemesi ile birleştirdiği McSandiviçler bu konuda verilebilecek en güzel örnektir. <ı>


<ı>Bu kısa özet az da olsa sizleri kitap hakkında bilgi sahibi edecektir diye düşünüyorum. Bunlar Marian Salzman ve Ira Marathia ikilisinin bulguları ve avcılığından benim payıma düşenler. Futurist yazarlara beni 400 sayfalık bir bilgi ve birikimle doyurdukları için ayrıca teşekkür ediyorum, darısı sizlerin başına! Tok açın halinden anlamaz derler, ama inanmayın artık yakın geleceğin trendleri arasında tok açın halinden anlayacak ve bilgiyi reddedenler beyinsel bir açlık çekecek.

<ı>

<ı>Haydi trend avcıları geleceğe dönüyoruz!

 
Toplam blog
: 9
: 1392
Kayıt tarihi
: 30.10.07
 
 

1983 Karaman doğumluyum. Boğaziçi Üniversitesi, Uluslararası Ticaret Bölümü öğrencisiyim. Değişen dü..