Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '12

 
Kategori
Bayramlar
 

Geleceğimiz olan gençler

Geleceğimiz olan gençler
 

TRABZON LİSESİ'NİN KURULUŞUNUN 100. YIL KUTLAMASI NİSAN 1987 ŞAİR ÖZER CİRAVOĞLU, TÜRKAY KORKMAZ


Ulusal devletimizin kurucusu Atatürk; eğitimimizin, kafasında bilim ve Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı temel ilkeleri taşıyan, savunan, “Fikri hür, vicdani hür “ kuşaklar yetiştirmesini amaçlamıştı.

Bu nedenle eğitim anlayışını yeniledi. Okul, medresenin yerini aldı. Artık, sorunları, bilinmezleri inançlarımızla değil, laik eğitimin sağladığı bilimsel verilerle açıklayacaktık. Uyuşuk, edilgen kuşaklar yerini araştıran, sorgulayan bireylere bırakacaktı. Yurttaşlık bilinci gelişeceğinden geleceğimize güvenle bakacaktık.

Eğitimin en önemli öğesi olan öğretmenlere yeni kuşakları yetiştirmede, onların yeni kimliklerini edinmede önemli görevler düşmekteydi. Bu yeni kimlik, bilimsel düşünen, daha doğrusu bilimle düşünen, boş inançlara yönelmeyen bir gençlik demekti. Verilecek bu bilimsel eğitimin Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğiyle ilgili olduğunu Atatürk şöyle belirtiyordu: “ Öğretmenler sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır. "

Eğitim, gençliği biçimlendirip nitelikli kılmalıydı . Ancak; genç, tek başına ele alınacak bir varlık değildi. Çevresiyle, eğitim gördüğü kurumlarla, o kurumlarda uygulanan eğitim izlenceleri ve yöntemlerle bir bütündü. Gençlerin eğitimini bu bütünlük içinde düşünmek ve ele almak kaçınılmazdı.

Bugün okullarımızda verilen öğretim, eğitim yanı sıfıra yaklaşan bir uygulamayla sürmektedir. Yaparak – yaşayarak, inceleyip çözümleyerek sürmesi gereken eğitim, kuru ezberci bilgilere bırakmış yerini. Bu eğitim, daha doğrusu öğretim öğreten değil ezberleten, sürekli belleğe yükleme yapan bir işlev üstlenmiş.Bu uygulama, gençleri ruhsal bunalımlara itiyor. Bu eğitim dışı olay eğitimin başlangıç yaşını beşe indiren son düzenlemeyle hız kazanacaktır. Kişiliğinin oluşmasında bir katkısı olmayan, beynini yoran, kimi kez durduran ölü bilgilerin ezberletilerek geçirildiği yıllar uzun karanlık bir tünel bittiğinde bitecek midir?

Son değişiklikle beş yaşında okula başlayan çocuğun bedeniyle birlikte cinsel gelişimini de görmezden geliyoruz. Eğitim kurumlarımız, gençlerimize bu konuda rehberlik yapacak donanımda, bilgi birikiminde değil. Oysa, kişiliğin oluşması cinsel gelişimin hızlandığı yaşlarda daha da belirginleşir. Bu yaşlarda, gençlere anlayışla, onları “sen” olmaktan çıkararak “siz” yerine koyduğunuzda kişiliklerinin oluşmasına olumlu katkıda bulunmuş olursunuz .

Okullarımızda uygulanan eğitim, genci bütün olarak ele almalı. Öğreteceklerimiz yanında gencin bedensel, ruhsal gelişmesini de dikkate almalıyız.Gencin cinsel gelişimini, içinde yaşadığı toplumsal çevrenin olumluluklarını, olumsuzluklarını gözleyerek insani ilişkilerimizi düzenlemeliyiz. Bugün kimi okullarımızda “kız”, “erkek” okulu olarak ayırım yapılmakta. Bunun dışında başka bir uygulama da kız derslikleri , erkek derslikleri uygulaması. Bu iki uygulama eğitim açısından yanlış olduğu gibi gençleri ayrı kutuplarda tutarak kişilik bozukluklarına yol açıyor. Oysa, kişiliğin oluşmasında karşıt cinslerin birbirini tanıması, etkileşime girmesi bireysel ve toplumsal yaşamımız için önem taşımaktadır .

Bunun için “karma eğitim” gereklidir. Karma eğitim, arkadaşlığa dayanan ilişkileri pekiştirip geliştirirken, cinsellikten öte insani ilişkileri de düzenlemektedir. Dostluk, arkadaşlık, özveri , paylaşım gibi değerleri gençlik yıllarında edinmiş oluyor gençler.

Gençler için önem taşıyan karma eğitimi tartışılır durumdan çıkarıp tüm eğitim kurumlarında uygulamalıyız. Gençler için önemli olan bir başka sorun da liseden sonra yalnız bırakılmalarıdır. Üniversiteyi kazanamayan genç, boş gezen, kişisel ve toplumsal yaşamında sorunlar yaşayan bir konuma düşmektedir. Gençlere bilimsel düşünce kazandıramadığımız gibi işsiz birey olarak da annesinin, babasının eline bakmak zorunda bırakıyoruz. Bu da onurunu kırıyor gencin.

Değişik kurumlardan yetişen gençlerimize Türkiye Cumhuriyeti niteliklerini taşıyan, demokratik, laik yaşamı paylaşıp savunan kimlik kazandırdığımız söylenemez. Cumhuriyete karşı olmaları, Cumhuriyetin kurucusunu tanımadan, O’nun Söylev’ini okumadan olumsuz eleştiriler yapan, dinsel eğitimin özlemini çeken, kişisel, toplumsal özgürlüğün önemini kavrayamayan kafalar ülke ve ulus için sorun olmaktadır. Cumhuriyet okullarından bu kafadan insanların çıkması düşündürücü,üzücü ...

3 Mart 1924 tarihinde yasalaşan Eğitim Birliği Yasası‘nın önerdiği, amaçladığı laik eğitim tuzaklarla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu yasayla kapatılan tekke ve zaviyeler –yasanın yürürlükte olmasına karşın – yeniden toplum yaşamımızda işlerlik kazanmış bulunuyor.Son uygulamayla eğitim yapılanmamız 4+4+4 olarak düzenlenmektedir. Okula beş yaşında başlayan çocuk eğitim yaşamı boyunca tüm okullarına erken yaşla başlayacaktır. Ayrıca laik eğitim vermesi gereken ilk, orta okullar dinsel eğitim veren kurumlara dönüşmektedir. Bu dinsellik lise basamağında da sürecektir. Artık, biyolojinin, psikolojinin, fiziğin, sosyolojinin kendi alanlarıyla ilgili açıklamalarını inançlarımızla açıklar olacağız..

SONUÇ

Bu durumda yapılacak olan demokratik, laik yurttaşlar yetiştirmek için bilim ve sanat ağırlıklı eğitime yönelmeliyiz. Zorunlu olarak dayatılan din eğitimi seçmeli ders olmalı. Eğitim laik niteliğini kazanarak işlevini bilimsel olarak yerine getirmeli. Bu, ülkemiz, ulusumuz için zorunluluk taşımaktadır . İlköğretimin bozulan yapısı yeniden düzenlenmeli. İlköğretimin zorunluluğu sekiz yıl bütünlüğü içinde gerçekleştirilmeli. Ayrıca okul öncesi eğitim kesinlikle eğitim yapılanmamızda yer almalı. İlköğretimde özellikle Türkçe eğitime önem verilmeli. Türkçe, eğitim dili olarak tüm yurttaşlara ortak ulusdil olarak kavratılmalı. Tüm yurtaşlarımızın Türkçeyi sözlü ve yazılı anlatımda etkin olarak kullanmaları sağlanmalı.Gençlerimize kazandıracağımız yurttaşlık kimliği bilimsel düşünen, sanatı seven, Türkçeyi iyi kullanan nitelikleri içermeli.

Birleşmiş Milletler örgütü 15–24 yaşları arasında tanımladığı gence yetenekleri doğrultusunda gelişme, toplumsal yaşama katılım olanak ve özgürlüğünün sağlanmasını istemektedir. Dünya ulusları arasında saygın yerimizi almak gençlerimize bu anlamda sahip çıkmaktan geçtiğini bir kez daha vurgulayalım . Bu da çağımızla örtüşen bir eğitimden geçmektedir.

Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı büyük Atatürk'ün başlattığı haklı savaşımızın yıldönümüdür. Bundan doksan üç yıl önce yurdunu kurtarma kararını ulusuyla birlikte alan ülkemizin, ulusumuzun kurtacısı; Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün izindeyiz. Biliyoruz ki O'nun öğrettikleri, gösterdikleri bizi hep onurlu, bağımsız, özgür kıldı.

 

 

 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..