Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Aile ve Çocuk Danışmanı Burcu Polatdemir

http://blog.milliyet.com.tr/yasamsenin

01 Şubat '20

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Geleceğimiz

Ah bu biz insanoğlu..

Hep güvende olmak istiyor. Her yaşadığı çöküş yeni bir yükselmeye ,her yükseliş bunu koruyabilmenin kaygısına her kaygı da tekrar aynı şeyi yaşama ihtimaline karşı duyulan korkuyu barındırıyor.

Neden mi?  Çünkü güvende olduğumuzu bilmek istiyoruz.. İyi olmak istiyoruz. Etrafımızda tehlike olmasın eğer potansiyel hissettiğimiz bir şey varsa da kontrolümüz dahilinde olsun istiyoruz. Ama hayatta kontrol edemediğimiz şeyler olduğunu ve hep olacağını  da hayatımızın bir döneminde er ya da  geç öğreniyoruz. Bazılarımız bunu bir acıyla bazılarımız da tesadüf eseri hayatın getirdikleriyle öğreniyor.

Birçoğumuzun bildiği gibi ; 1940’lı yıllarda  Amerikalı Psikolog  A. Maslov’un oluşturduğu  ‘İhtiyaçlar piramidi’ listesinde insanların bu ihtiyaçlarına karşılık gelen duygularına yer verilmiştir. Burada esas olan; kişinin bir basamakta yeterli gelişimi ve tatmini sağlayamadığında diğer basamağa sağlıklı olarak geçemeyeceğiyle ilgiliydi. Bunun da en alt basamağında fiziksel ihtiyaçlarımız vardı. Örneğin; yeme/içme,uyku ,yaşamsal ihtiyaçlarımızın tatmini gibi..

İkinci basamak ise güvenlik ihtiyacı.. Hayatı tehlikede olan birinin müzeye gitmeyi düşünememesi gibi ya da gidecek ve kalacak yeri olmayan birinin spor yapamadığından yakınamayacağı gibi..(Örnekleri bilerek dikkat çekici veriyorum..Zira  güvenlik ihtiyacımıza olan güvene dikkat çekmek maksat değil miJ)

Onlardan sonra gelen basamağımız ait olma ve sevgi ihtiyacımız.. Her ne kadar üçüncü sırada olsa artık geldiğimiz bu yüzyılda bu durumun yer değiştirebileceğini düşünüyorum. Çünkü artık insanların büyük çoğunluğu bu durumla o kadar meşgulki..  Beğenilmek ,sevilmek,fark edilmek,bir yere ya da bir gruba  ait olamayınca dışlanma korkusu, bu korkuyla  değerlerinden ödün vermeye kadar giden bir değişimin normal karşılanması  söz konusu.. Bu nasıl mı bu noktaya geldi? Hadi tahmin edelim.. Sosyal medya mı yoksa.. Başımıza ne geldiyse sosyal medyadandır deyip günah keçisi ilan eder olduk ama inanın insanlar hiç bu kadar kaygılı olmamışlardır hayatları boyunca  herhalde. Bunu sorun etmek de, yeni bir kaygı konusuna ‘konu olmak’ da bu çağın insanları olarak bizlere düştü gencinden yaşlısına..

Keşke şansımız olsaydı da savaş yıllarındaki huzursuzluk ve bilinmezin çaresiz hissettirmesiyle şu anda insanların umutsuz ,yaşama şevkinden yoksun kaygılı halinin  yüzde oranlarını karşılaştırabilseydik.Bu orana bu yüzyılın  çok yaklaşmış olabileceğini düşünüyorum çoğu zaman..Kaygımız ,bir türlü tatmin olamama,memnuniyetsizlik hallerimiz ,başkalarının hayatıyla kıyaslarımız,kendimizden memnun olamayışlarımız..Her gün bir yenileri eklenirken hep bir mutsuzluk hali söz konusu..

Güvenlik ihtiyacı.. Evet tam da bu.. Zihnimiz dışarıdan duyduğunu diğer tezleriyle çürütüyor hayır olsaydı ben iyi hissederdim demekki değiliz.. Bir yanlışlık var bir yanılsama. Nereden mi geliyor bu duygu .. Bilinçaltımıza usulca birkaç senedir işliyor. Ne yaparız? Çok kalabalıklaşıyoruz.. Beslenme için Uzakdoğulular gibi beslenmek zorunda mı kalacağız. Doğal afetleri kontrol altında tutsak da yorulmasak ya kaygılanarak. Birileri merak etmeyin dese , huzur içinde yaşayacaksınız diye güven verse ya.. İşte diyorlar ya uzmanlar. Ya değilse.. Ya artık  kaygılı ruh hali bir alışkanlık olduysa insanoğlunda . Sakin olmamız lazım. Olması gereken olursa da insanoğlunun bunu algılayabilme ,özümseme ve aşma özelliği var. Hem de yüzyıllardır. Bizimle konuşan kimse değil. Zihnimiz. Onunla güven ortamı lazım gerisi zaten kaygıya mahal vermez.Mutlu günlerJ

 
Toplam blog
: 82
: 140
Kayıt tarihi
: 12.04.15
 
 

Çocukların duygu ve davranışlarının sonuçlarından yola çıkarak ,çocuğun ruh dünyasında oluşan değ..