Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '14

 
Kategori
Sosyoloji
 

Geleceğin gözde meslekleri Psikoloji ve Sosyoloji, İnsan ve Toplum Analizi

Geleceğin gözde meslekleri Psikoloji ve Sosyoloji, İnsan ve Toplum Analizi
 

Sosyo-psikolojiyi çok iyi bilen ve kullanan ülkenin lideri...


Günümüz üretim çağı bir çok ruhsal ve toplumsal sorunları beraberinde getirdi. Tarımda çalışan insan kitleleri modern çağda çok daha fazla sosyal ve ekonoik imkanlar sunan şehirlere göç etmeye başladı. Benim çocukluğumun geçtiği 70'li yıllarda Türkiye tarım ülkesiydi. Çoğunlukla nüfusu 20 yaşın altındaydı. Babalar akşama kadar çocuklarını geçindirmek için koştururdu ve onca çocuğa ekmek yetiştirirdi, köydeki akrabalarından da tarhana ve pirinç, un ve bulgur desteği alarak kemer sıkarak kentte var olabiliyor ve mal edinebiliyordu. Aksi taktirde ilerlemesi mümkün olamamaktaydı.

Yoksuldu Türkiye o zamanlar, sokaklarda araba fazla olmazdı, market yok denecek kadar az ve bakkal kültürü vardı ve bakkalık, manavlık, kasaplık geçerli mesleklerdendi ve zamanla bu meslekler AVM külütürü ile bitti.

Şehirde yeni yeni meslekler oluşmaya başladı. İnsanlar bu mesleklerde ( Forklift sürcüsü, Ekskavatör operatörü vb) işçi sınıfını oluşturdu. Esnaflık daha sonra orta düzey iş adamlığına döndü. Köylerden gelen okumamış cahil insanlar şehirde acemiyken yedikleri kazıklardan edindikleri tecrübelerle daha cesur ticari faaliyetlere girdiler. 

Okumamış kesim risk alarak ticaret yapmak zorundaydı. Cesur olmak zorundaydı. Başka çaresi yoktu ilerelemek için.

Okumuş kesim (1985'e kadar Lise bitirenlerde okumuş sayılıyordu), üniversiteyi bitirir bitirmez iş arıyor ama aradığı işler devlet dairesi dışında olduğunda genelde PATRONLARI köy kökenli eğitimsiz ama hayat tecrübesi bol olan insanlar oluyordu. Sonra dönüp kadere kahrediyordu okuduğu için ve cahil olduğunu ve Amman'ın nerenin başkenti olduğunu bilmeyen birinden emir aldığı için.

Şehirde yaşamak başlı başına stresti, trafik, ödenmesi gereken elektirik, su, kira, taksitler, çocukların okul harçlıkları, telefon, aidat vb insanı canından bezdiriyor ruh sağlığını bozuyordu.

Zamanla köydeki sağlam aile yapısı gevşemeye ve aileler arası bağlar zayıflamaya başlamıştı.

Aileler boşanıyor dağılıyordu, baba kendini içkiye veya uyuşturucuya verebiliyor anne ise şehirde ayakta kalabilmek adına çocukları için ya namusuyla sonuna kadar çalışıp direniyor ya da bakkalın veya dul kadınların peşinden koşan çeşitli esnafın yemi oluyordu. Çocuklar babasız büyüdükçe ve annelerine laf söylendikçe psikolojisi bozuluyor durumu ileri götürenlerde soluğu ya hapisanede, ya mezarda, ya hastanede alıyordu. (Böyle olunca da Kemalettin Tuğcu gibi Rus Edebiyatının kötü taklitçileri de bolca üretim yapıyordu)..

Herkes böyle değildi elbette. Hani Kuran derya TAKVA diye yani SORUMLULUK. Buna inanmış babalar ve aileler ayaktayı hep.

Ailesini sağlam tutanlar, baba ve anne olmanın sorumluk bilinciyle hareket edenler ve özellikle babaların yapıcı birleştirici yol gösterici tutumları şehirde ayakta kalan ailelerin sayısını arttırmaktaydı. Bunu yapmayan babaların evlatları anne de sağlam değilse toplumun başına kolayca bela olmaktaydı. 

Babalar şehir adaptasyonunda annelerden daha avantajlıydı. Bu konuda Türk toplumu TSK'nın hakkını ödeyemez. Ben kişisel olarak askerlik hizmetine karşı olan biriyim bu çağda modern profesyonel ordunun kurulması taraftarıyım, ancak Türkiye'nin şehir harmonisinde Askerlik çok önemli pek fark edilemeyen rol üstlenmiştir.  Çünkü genelde şehirlerde askerlik yapan kırsalın erkekleri şehri tanıyor ve ona daha kolay adapte olabiliyor ve köyden kopma fikri böyle başlıyordu.

Şehre gelen asker çarşı izninde cahil cahil izlediği Ayhan Işık-Belgin Doruk filmleriyle şehir kast sistemini anlıyor tanıyordu (bu olumsuz örnek). Ayrıca şehir kır kökenli askererin ufkunu açıyordu. "Kibar Fezyo" filmini hatırlayalım, köye genel tuvalet yapmaya kalkması, Ağa'nın otoritesini sallamaması vb.

Köylü kesim, şehirde genelde şehirlilerin yaşamını takip ediyordu (Banker Bilo'da ki kapıcı, köylü karakterleri vb).

Leninist Marksist ve İslami Muhammedi görüşte bu yöndedir, yani değişimin şehirlerden olacağı ve devrimlerin kentlerde yeşereceği teziydi bu. ( Tespitte aynı iken bu iki ekolün ayrıldığı nokta devrimsel süreçtir. Her zaman belirttiğim gibi Komünizm eski olan herşeye faydalıda olsa geçmişi hatırlatacak endişesiyle düşmandır yıkar, ancak işlam zararlı eskiye düşmandır ve yıkar. Kabe örneğindeki gibi Kabe yıkılmamış için deki putlar yıkılmıştır. Oysa Hz Muhammed komünist pragmatist bir devrimci olsaydı Abdullah Öcalan'ın -Din Sorunsalına Devrimci Bakış- iddia ettiği gibi o zaman Kabe'yi de yıkar yerine kendi heykelini diker onun önünde saygı duruşunda bulundurturdu).

Genel olarak Kuran'da da anlatıldığı üzere Kırsal kesim insanı (Bedeviler diye geçer Kuran'da) şehrin medeni koşullarından kurallarından hoşlanmaz, kendi değer yargılarından vaz geçmez kolay kolay. 

Zamanla kırsal insanların çocukları kentlerde okullara gittiler okudular, şehir gecekondu kültürüyle yoğrularak hem çalışıp hem de okudular ve yaşamı tanıdılar. 

İnsanlar çağın teknik, sosyal, ekonomik koşulları ilerledikçe sahip olma kültürüne yenilmeye başladılar. 

Mal toplama, para ve zenginlik yarışı insan olma yarışının önüne geçmeye başladı.

TV Programları da insanlara daha fazlasına sahip olma çok tüketme tükettikçe adam yerine konma ve marka insanı oluşmasına sebep oldu.

Bunlar ağırlaşan ruhsal sorunlarıda beraberinde getirdi. 

KArmaşık psikolojik ve sosyolojik sorunlar dağ gibi yığılmaya başlandıkça psikoloji Mazhar Osman'dan beri ilk defa prestijli bir alan olmaya başladı. Eskiden ruh sağlığı dedin mi espiriler yapılır Bakırköy ve Osman Mazhar adı alaycı tonda konuşma konusu olurdu.

Eğitim düzeyi yükseldikçe ve TV programlarının etkisiyle psiklojik terimler daha çok konuşulmaya başladı terminolojisi ise halk dilinde yerini almaya başladı. Eskiden insanlar Panik Atak, Depresyon, Manikdepresyon vb bilmezken bu terimleri anamaya ve konuşmaya başladı.

Hastanelerde ve okullarda gelişmiş ülkelerdeki uygulamalar takip edilerek PSİKOLOJİ önemli er almaya başladı. İş yerlerinde oryantasyonun ve verimliliğin arttırılması için depresyon ve stresle baş edilmesi için bu bilim dalından destek alınmaya başlandı. 

Kent yaşamında gittikçe artan zorlu koşullarda gevşeyen aile bağlarıyla beraber ağırlaşan depresyon ve stres, değer yargılarıın çatışması vb sebeplerle devreye psikolojiyle beraber sosyolojide girmeye başladı. Aile danışmanları sosyal psikoloji, psikoloji uzmanlarından oluşmaya ve toplumun en küçük birimi aileyi ayakta tutmak için çablar sarfedilmeye başlandı. Aileler bazı ülkelerde Batıda olduğu gibi sadece psikolojik değil Rusya da olduğu gibi ekonomik olarak ta desteklenmektedir ( Putin'in çocuk yaan ailelere para ve ev vermesi, askerlikten muhaf olma vb sebepler).

Psikolojiden en çok yararlanan kesim kuşkusuz Kapitalizm'dir. TV reklamlarından tutunda, ürünlerin markaların, şekil desen ve renlerinin nasıl olması gerektiğine neredeyse tamamen psikologlar kararverecek durumdadır.

Kuşkusuz kesinlikle geleceğin gözde ve prestijli mesleklerinin başında Psikologluk ve Sosyologluk gelecektir. Zira hükümetler bireylerin ve toplumun genelinin ruh sağlığı ile ilgilenmeleri gerektiğini toplu katliamlardan, ani depremler sonrasında travma yaşayan yüzbinlerden dolayı iyice anlamış durumda.

Aslında insanda var olan mutsuzluğuna sebebini insan yine kendisi oluşturmakta.

TV filmlerinde ve reklamlarda 25. kare ile toplumda AHLAKSIZLIĞI yayan modern kapitalizm insanları ahlaksızlaştırarak kendisine köle yapabileceğini çok iyi biliyor. Bu sayede modernite ayağına kadını tüketim ve pazarlama reklam araçlarında daha iyi kullanabilmektedir.

Burada bir kısır döngü bir anafor var, Kapitalist küresel yapı bunu hep göz ardı etmekte.

Kadın, toplum ahlaksızlaştıkça aile olamamakta, aile olmadıkça yaşlanmakta, yaşlandıkça tüketme trendi düşmekte, bu trend düştükçe üretim azalmakta karlarda düşmekte, konutlara yeni gelen mültecilerin çocukları oturmakta. 

Bu yüzden toplum kadınla başlar. Bu nedenle Kuran'da ilk dört sureden biri NİSA (Kadınlar) suresi olmuştur -Allah daha iyi bilir bu benim tezim.

Zira Batı toplumunda tam da bu olmaktadır. Nüfusu hızla artan kesim kesilikle Müslüman mülteci veya göçmen neslidir. Avrupa ve Amerika'da nüfus hızla yaşlanmaktadır, tüketim bu yüzden azalmakta bu da üretime ve vergi toplama da sıkıntılara ve ülkenin ulusal gelirlerine ve ekonomik dengelerine zarar vermektedir. Bu ülkelerin küresel rekabet gücüne, siyasal etki alanlarına, kültürel yayılma imkanlarına darbe demek.

Avrupa çöküşe doru hızla giderken Putin Rusya'sı aileye yatırım yaparak Rusya'nın hızla yükselmesine neden olmaktadır. Başbakan RTE'nın 3 çocuk istemesinin sebebide aynıdır. Çünkü ilerde Türkiye'nin geleceğiyle ilgili sorunlar olacağından dolayı endişe etmektedir.

Zira Türkiye'de de nüfus artma trendin de değil. Aşağı gidecek, aslında nüfusun düşmesine engel olanlar Şafi mezhebinden olan Kürt kökenli vatandaşlarımızdır. Onlar da olmasa Türkiye çalıştıracak işçiyi asla bulamayacak. Türk nüfus hızla yaşlanmakta ama Kürt nüfus gittikçe gençleşmekte ve dinamik olmaktadır. Şu açıkladığım konu başlığı bile başlı başına Türkiye'nin Kürt sorununu acil çözüme kavuşturması gerekliliğini ortaya koymakta. Konuya ırkçı yaklaşım sorunun çözümünü körlükle zorlaştırır.

Kentlerdeki demografik yapının, yaş ortalamasının değişmesi de psikolojik sorunları beraberinde getirecektir.

Dolayısıyla gençlere tavsiyem kesinlikle Psikoloji ve Sosyoloji hatta Felsefe okumayı da eğitim listelerine yazmalarıdır. Sosyal ve Eleştirel Psikoloji dallarından yüksek lisans yapmalarını mutlaka tavsiye ederim. Özellkle bol dil öğrenmelerini ve mutlaka gezmelerini de tavsiye ederim. Bu şekilde her konuya geniş açıdan değil düşünsel tavafla (360 dereceyle) yaklaşmalarını sağlarlar.

 
Toplam blog
: 722
: 3755
Kayıt tarihi
: 23.01.09
 
 

A.Ü İktisat Fakültesi mezunuyum, daha önce Kazakistan ve Hollanda'da eğitmenlik ve tercümanlık iş..