Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '14

 
Kategori
İnançlar
 

Geleceğin İslam'ı ve dindarı farklı olacak (6)

Geleceğin İslam'ı ve dindarı farklı olacak (6)
 

Prof.Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ün yaptığı Kur'an Meali


İslam Kur’an’dan öğrenilecek. Hangi peygamberin bağlısı olursa olsun Kur’an tüm inananların ortak kitabı olacak. Şirk azalacak

İslam âleminin adı barış olan bir dinin doğasına uygun inançta ve davranışta olmadığı tartışılmaz elbette. 1400 yıldır elimizde Kur’an var. Müslümanlar onu okuyup anlamak yerine Hıristiyanların 1400’lü yıllarda, Orta Çağın karanlıklarında yaşadıkları ve yaşattıkları zulümleri tekrarlıyorlar.

Haddini aşan zıddına dönüşür.

„Allah'ın sınırlarını çiğneyen kendi benliğine zulmetmiş olur.“ (Talak,1)

Peygamber din gününde kendi ümmetinden şikayetçi olacaktır.

„Resul de şöyle der: ‚Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur'an'ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular." (Furkan, 30)

„Kim Rahman'ın Zikri'ni görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı olur. Bu şeytanlar onları yoldan saptırırlar. Onlarsa kendilerinin hâlâ hidayet üzere olduklarını sanırlar“. (Zühruf, 36-37)

İslam „alimleri“ adeta (haşa) Allah’ı yalanlıyor. O’nun „kolay“, „anlayabildiğiniz kadarından sorumlusunuz“ dediği Kur’an’a zor, siz anlamazsınız, Arap harflerini öğrenin, anlamadan okuyun biz size anlatırız diyor.

„Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur’an’dan kolay geleni okuyun“ (Müzzemmil, 20)

“Ve Kur’an’ı ağır ağır düşüne düşüne oku!”(Müzzemmil, 4)

“Allah hiçbir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/teklifte bulunmaz.” (Bakara, 286)

Allah Kur’an’a fizik, kimya, astronomi formülleri koymamış. „İlim sahiplerinin anlayabileceği“ olarak tanımladığı bilgileri de müteşabih denilen ikili anlamlar içeren ayetlerle vermiş. Bilen anlıyor. Bilmeyen rahatsız olmadan okuyup geçiyor.

Kur’an son Peygamber Hz.Muhammet’e mucize verilmeyeceğini, mucizelerin yaratılışta araştırılması gerektiğini, insanın artık kendi aklıyla yapacağı araştırmalarla yaratılışın mükemmelliğini görüp anlamasını istiyor.

Peygamberler mucizelerle desteklendiği zaman da inanan inanmış, inanmayan, büyü-sihir diyerek inanmamıştır.

“Mucize geldiğinde de iman etmeyeceklerini anlamıyor musunuz?”(En’am,108-109)

“haydi gücün yetiyorsa, yerin içinde bir delik yahut gökte bir merdiven ara da onlara bir mucize getir.”(En’am,35-36)

Kur’an, Miraç hadisesinde ufuk çizgisine değecek kadar sarkan, oval veya tünel şekilli, belki bir başka boyutun gösterildiği görünümlerden (Sky Worms?) söz eder.

“En yüksek ufuktadır o. Sonra iyice yaklaştı ve sarktı, iki yayın beraberliği gibi, belki ondan da yakındı. Böylece vahyetti kuluna vahyettiğini.(…)Yemin olsun ki, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü” (Necm,  7-10,13-14,17-18)

“ Yemin olsun ki o, onu apaçık ufukta gördü“ (Tekvir,22- 23)

Müslümanlar ise, binek hayvanıyla göğe çıkan, başka peygamberlerden fikir alarak Allah ile pazarlık eden Peygamber hikayesi uydururlar.

Kur’an özel donanım olmadan Dünyanın dışına çıkılamayacağını özellikle belirtir.

“Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin bucaklarından/ köşelerinden geçip gitmeye gücünüz yeterse, hadi geçin gidin. Bilgi ve güç dışında bir şeyle geçip gidemezsiniz!”(Rahman,  33-35)

“Biz göğe gerçekten dokunduk da onu titiz ve güçlü bekçilerle ve kayıp giden ışınlarla/alevlerle doldurulmuş bulduk“ ( Cin,  8-9)

Müslümanlar bununla Hz.Muhammet’i yücelttiklerini zannederler. Ancak Kur’an’ın Allah kelamı değil,  Hz.Muhammet’in yazdığı bir kitap olduğunu iddia edenlerin en sevdikleri ve anlattıkları bölüm olur.

Kur’an, yere-göğe, yaratılmış düzene bak diyor. Evrenin, Dünyanın yaratılışından kıyamete kadar yüzlerce ayete yer veriyor.

“Göklerde ve yerde nice mucizeler var ki, yanlarından geçip giderler de dönüp bakmazlar bile.”(Yusuf, 105)

Müslümanlar yerdeki ve gökteki mucizelerle ilgilenmek yerine şeyhlerine kerametler, Hz.Muhammet’e mucizeler uyduruyorlar.

Kendini din alimi zanneden, biyoloji, tarih, fizik, kimya, arkeoloji, astronomi, coğrafya bilmeyen cahiller, insanların gözlerini gökyüzüne, yaratılmış düzene, barışa ve hoşgörüye çevirmek yerine, kadın saçı, etek boyu, kimin ne yaptığıyla ilgili olarak insanların gözlerini birbirine çevirip cehalete, şiddete, ayıp aramaya, riyaya, dedikoduya ve cehalete sevk ediyorlar.

Yetmezmiş gibi, hadis olduğu iddia edilen söylemleri, taş devri geleneklerini İslam’a sokarak insanları şaşırtıyorlar.

O da yetmezmiş gibi şefaatçılar, keramet sahibi şeyler efendiler , yatırlar uydurup insanları affedilmeyen tek günah olan şirke sevk ediyorlar.

Allah’ın affetmeyeceği tek günah şirktir.

“Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.” (Fatiha,4)

Saçın teline, orucun saniyesine, abdestinde tırnağının ojesine  titizlenenlerin şirke korkusuzca dalması dehşet verici boyutta.

“Biz onlara, bizi Allah’a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz.’ diyenlere gelince,”(Zümer, 3)

“O yakarıp durduklarının kendileri, en çok yakınlık kazanmışları da dahil, Rablerine varmaya vesile ararlar.”(İsra, 57)

Heykellere, resimlere çaput bağlayan, adak adayan, dileklerini Allah’a aracı olmasını isteyen olmadığı sürece heykeller put değildir. Ama dileklere aracı edilen ölüler, yatırlar, ağaçlar puttur. 

Değil aynı din içinde bölünmek, peygamberler arasında ayrım yapmak bile yasaktır. Kur’an hangi peygamberin bağlısı olursa olsun veya sadece inanan olsun, her inanan için ortak kitaptır.

 “Ey Ehlikitap! Resulümüz size geldi. Kitap’tan sakladıklarınızın çoğunu size ayan –beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki,  size Allah’tan bir ışık ve apaçık bir kitap gelmiştir.”(Maide, 15)

“Ey Ehlikitap! Resullerin arası kesildiği bir sırada resulümüz size geldi;(…)‘Bize ne müjdeci geldi ne uyarıcı’ demeyesiniz.”(Maide, 19)

Cennetlik olmayı belirleyen, şu ya da bu gruba mensup olmak değildir. Her kişi “kendi elinin kazandığına”, kendi yaptıklarına göre cenneti veya cehennemi hak edecektir.

 “Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sabiilerden Allah’a ve ahiret gününe inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.”(Bakara, 62)

 “De ki: ‘Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına indirilmiş olana, Musa’ya,  İsa’ya ve diğer nebilere Rablerinden verilmiş olana inandık. Onlardan hiç birini ötekinden ayırmayız. Biz O’na teslim olanlarız. Kim İslam’dan/Allah’a teslim olmaktan gayrı bir din ararsa artık o, ondan asla kabul edilmeyecektir.”(Ali imran, 84-85)

 “Her ümmet için biz, bir ibadet şekli/ bir ibadet yeri belirledik”(Hac, 67)

“Onlar ki Allah’ı ve O’nun resullerini inkâr ederler, Allah’la O’nun resullerinin arasını açmak isterler de ‘bir kısmına inanırız, bir kısmını inkâr ederiz’ derler; böylece imanla inkâr arasında bir yol tutmak isterler. İşte bunlar gerçek kâfirlerdir. ”(Nisa, 150-152)

“De ki:’Ey Ehli kitap! Sizin ve bizim aramızda aynı olan şu söze gelin:’Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiç bir şeyi ortak koşmayalım, Allah’ın berisinden birbirimizi rabler edinmeyelim!’ eğer yüz çevirirlerse söyle söyle:’Tanıklar olun, biz Müslümanlarız/Allah’a teslim olanlarız!”(Ali İmran, 64)

“Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz hayırda erginlik/dürüstlük değildir. Hayırda erginlik/dürüstlük o kişinin hakkıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı/duayı yerine getirir, zekâtı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. İşte bunlardır takva sahipleri.”(Bakara, 177)

Bilimde belli bir seviyeye gelindiğinde, Kur’an’daki, 1400 yıl önce bilinmesi mümkün olmayan, Hz. Muhammet’in kendisinin bir peygamber olduğuna insanları inandırmak için o dönemde yararı olmayacak pek çok ayetin varlığı nedeniyle Kur’an’ın da Allah kelamı olduğu, zamanımıza kadar aslını koruyarak geldiği kesinleşecek.

Kur’an ışığında incelendiğinde, diğer kitaplardaki yanlışlar ve eksikler ortaya çıkacak. Böylece ortak kitap olarak Kur’an kalacak. 

* Bu arada eklemek gerekir ki, Kur’an mealleri parantezlerle doludur. Bizim en büyük şansımız, parantez içermeyen, Kur’an’daki -eğer birden fazla anlamı varsa- her kelimenin farklı anlamlarının „/“ ile verildiği, yorumu ve düşünmeyi okuyana bırakan, Prof.Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün çalışması olan „Türkçe Kur’an Meali“nin varlığıdır.

Kur’an’ın İngilizce ve Almanca çevirilerinden, özellikle genç neslin, hiç bir şey anlaması mümkün değil gibi gözüküyor. Ne dediğimi anlamak için, İngilizce bilenler http://www.kuranmeali.com/ sitesinde verilen farklı çevirilere ve ingilizce çevirilere bakabilirler. 

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..