Geleceğin modasında bizleri neler bekliyor ?

MODANIN BAŞDÖNDÜRÜCÜ HIZI...

Bizi arkasından sürükleyen modanın baş döndürücü hızı ile modanın geleceği üzerine düşünüyoruz. Büyük bir hızla değişen trenler yanında sürekli tüketen hep en yeninin peşinde koşan insanları getiriyor, bu insanların taleplerini yeni ürünlerle doyurmak artık tek başına yeterli olamadığından moda son yıllarda sanat ve sanatçılara daha yakın planda. Hızlı moda yapan birçok markanın bu anlamda gerçekleştirdiği işbirliklerinin bu kadar gündemde olmasının sebeplerinden biri de bu talebe yanıt verebilmek. Peki, modanın içerisinde sanata sadece bu sebepten dolayı mı ihtiyacımız var? Tabii ki de hayır, günümüzde modanın geleceği üzerine düşünen tasarımı sanatla bütünleştiren kıyafetlerini bir sanat eseri yaparcasına özenle hayata geçiren birçok tasarımcı müzelerle işbirliği içinde. Bunun tasarımcılara faydası koleksiyonlarını unutulmaz kılmak ve bunun yanı sıra modanın geçiciliğinden korumak. Bu tasarımcılara örnek olarak Huussein Chalayan'ın Londra Design Museum ve İstanbul Modern'de sergilenen modayı sanatla buluşturan koleksiyonlarını gösterebiliriz. Bu sayede modayı kesinlikle daha değerli kalıcı ve trendlerden bağımsız bir hale getirmek mümkün. Ünlü fotoğrafçı Tim Walker'in da dediği gibi" Modanın fantezi karşıtı tutumu bugün zirvede. Her şey plastik, her şey ticari Hâlbuki böyle mevzudan uzaklaşıyoruz çünkü moda fantastik hikâyelerden düşlerden ibarettir.

FARKLI AÇIDAN GÖRÜN...

Modanın geleceği hakkında tahmin yürütebilmek için bugünü iyi analiz edebilmek gerekir. Bugün moda şovlarında artık sadece son trendleri değil sanatla ilgili gelişmeleri de öğreniyor, büyük markaların kreatif direktörlerinin koleksiyon yaratırken sanattan nasıl ilham aldıklarını bolca podyumlarda gözlemliyoruz. Karl Lagerfeld' in 2014 yaz defilesi için Grand Palais' yi sanat eserleriyle dolu galeriye çevirmesi ve yine Saint Laurent' in 2015-16 erkek koleksiyonu defilesinde müzisyenlerin bir model gibi podyuma çıkarılması gibi daha bir çok örnek göstermek mümkün.

BAŞKA BİR ÇAĞ

Peki, moda ve sanat ikilisinin bu iş birlikleri sadece basit bir ilham meselesi mi? Yoksa arkasında çok farklı sebepler mi yatıyor. Bu noktada hem sanatçı hem de o sanatçı ile işbirliği yapan marka karşılıklı bir kazanç sağlıyor. Fransız elektronik müzik grubu Justice' nin Adidas’la çalıştıktan sonra ün kazanması gibi. İki taraflı bir kazancın söz konusu olduğu bu yeni sanat, sanatçı ve moda üçgeninde modanın yeni kurallarının yazıldığı başka bir çağa adım atıyoruz aslında. Andy Warhol’un 77 de dediği gibi gelecekte "Tüm müzeler büyük mağazalara, tüm mağazalar da müzelere dönüşecek." En son Paris seyahatimdeki gözlemlerime dayanarak bunun çok da ileri bir tarihte gerçekleşmek üzere olmadığını söyleyebilirim. Normalde ünlü müzelerin kapılarında gördüğümüz uzun kuyrukları bugün Paris’te büyük markaların mağazalarının kapısında görüyoruz.Teknolojik gelişmelerinde bundaki payı yadsınamaz tabii ki. İnsanların günlük yoğun koşturma temposunda alışverişlerini internet ortamından tek tıkla halledebildiği bir dönemde mağazacılık önemini kaybediyor, satıştan çok mağazada müşteriye sunulan deneyimsellik önem kazanıyor. Diğer yandan teknolojinin modaya etkisi bu kadarla kalmıyor tabii ki, Saint Laurent' in Ceosu ve Burberry' nin Ceo sunun Apple’ ın kadrosuna alınmasıyla beklenen giyilebilir teknoloji hareketi de ivme kazanmış bulunmakta. Apple’ ın Hermes ile yapmış olduğu işbirliği ile telefonlarımızı kolumuzda Hermes bir saat olarak taşıyabildiğimiz bir dönem başlıyor. 60'larda 2000’ lerin modası olarak hayal edilen, uzay yolu kıyafetleri ve metal şapkaları göremedik fakat önümüzdeki on yılda teknolojideki gelişmeleri de göz önüne alırsak internet mağazacılığının zirve yaptığı ve mağazaların sadece deneyimsel mağazacılık anlamında işlev gördüğü birer müze gibi, girmek için kuyruklarda bekleyip bilet almak zorunda kaldığımız, giyilebilir bilgisayarların olduğu yeni bir dönem görme olasılığımızın uzay yolu kıyafetleri giymemizden daha büyük olduğu kesin.